Hasan Pulur bana “hayvan” demiş. Oray Eğin’e de “zağar” demişti.
Kendini bir kalem ustası saydığı için de bunu usturuplu yapmış, mahkemeye verilemeyecek, verilse de kazanılamayacak kıvraklıkta.
Tedbir almasına gerek yoktu, elimde kalem olduğu sürece kimseye dava açmam. Kendim oyarım.
Üzüldüm. Yok, bana hakaret etmesine değil. İstediği hakareti edebilir, yalan yazmamak kaydıyla.
Hasan Pulur yalan söylüyor.
Benim “Nutuk fetişizmini” eleştiren cümlelerimden “Nutuk’un okunmasından hoşlanmamak” anlamını çıkarmak için bir beynin nasıl kağşamış, nasıl çarpılmış olması gerekir? Nutuk’un mutlaka okunması gerektiğini her fırsatta yazan adama böyle bir haksızlık nasıl edilebilir?
Hele hele, Cumhuriyet Bayramı’nın kutlanmasına “kızdığımı” söylemek için nasıl bir dumura, nasıl bir beyin haşlamasına uğramak gerekiyor? Gençler arasında bunun daha ağır bir deyimi de vardır.
Çünkü hepten budala olmayan her okuyucu da bilir ki, ben yıllardır Atatürk’ü ya da Atatürkçülük’ü değil, onun adına yapılan yanlışları, saçmalıkları, küçüklükleri eleştiriyorum.
Evet, dalga geçiyorum Hasan Pulur... Nutuk’la değil, senin gibilerle...
Bunu anlamayacak kadar kafasız, bu kadar lafı kıçından dinler olamazsın. Demek ki, bile bile yapıyorsun. Hınzırlık ediyorsun.
Üzüldüm, Hasan Pulur gibi adamların, atacak barutları, söyleyecek sözleri kalmamış olmasına. Uzatmaları oynuyorlar ve çarpıtmalarla, “istiskalle”, gizli kapaklı küfürlerle süre dolduruyorlar.
Cumhuriyet Gazetesi’nde bir zamanlar Hasan Pulur aleyhinde yazan bir profesör, onun için “kırk yıldır yeni hiçbir şey öğrenmedi, dağarcığına hiçbir şey katmadı” demişti... O kırk yıl, şimdi elli yıla çıktı.
Hasan Pulur gibi adamların dağarcıklarının ağzı dardır. Dişe dokunur bir eğitim görmemişlerdir, yabancı dil de bilmezler. Yurt dışına, beleş olmadığı sürece çıkmazlar. Yaşama gustoları ya Ankara’nın Piknik meyhanesinde, ya da İstanbul’da ellili yılların Balıkpazarı şarapçılarında takılır kalır. Kültür dünyaları, Varlık Yayınları’nın eski sarı kapaklı baskılarıyla tanıdık yazarların ve yayıncıların gönderdikleri gene beleş kitaplar arasına sıkışmıştır. Üstelik “zihin tembelliği” de vardır bunlarda, dağarcıklarını isteseler de dolduramazlar.
Yazılarına “kalite” katma kaygısıyla yaptıkları alıntılar da Ziya Paşa’nın Terkib-i Bend’inden fazla ileri gitmez. Ne yani, Ted Hughes ya da Silvia Plath mı okuyacaklardı?
Eski Türkiye’nin eskimiş gazetecileridir bunlar: Kapaklandıkları gazetede çete oluşturan, patronla tavla oynayıp yakınlık kuran, hiçbir genci adam yerine koymayan, kimseye yüz vermeyen, burnundan kıl aldırmayan, adam tutup adam kaydıran, alt oyan, iç boşaltan, artık nesli tükenmek üzere olan ayrı bir ırk, bir “eski Cağaloğlu canlısı”...
Solla molla ilgileri olmadığı halde, o eski Türkiye’de solculuk “geçer akça” olduğu için kendilerini solcu diye yutturmayı başarmışlardı. Şimdi artık onları yalnızca “İsmet Paşa emeklisi” memurlar okuyorlar ve bunların sayıları da gitgide azaldığından, gazetelerinin satışları da gitgide düşüyor.
Bunlara şimdilerin deyimiyle “dibe vurmuş” tabir ediliyor. Bittiklerini kendileri de biliyorlar. Bu yüzden de, durdukları yerde huysuz yaşlılara dönüşüyorlar.
Partilerinin asla seçim kazanamayacak olmasını anlamaları da onları büsbütün hırçınlaştırıyor.
Bırakmayı bilmedikleri için de, doğal ömürlerini tamamlayıp gideceklerdir. Arkalarından elbette övgü dolu yazılar da yazılacaktır, kendi “ihvanları” tarafından.
O arada yalan söylemeseler, iftira etmeseler, buna da şükür.
Hasan Pulur’a zaman zaman kızmakla birlikte benimkinden büyük yaşına saygı gösterir, ara sıra küçük kılçıklar atmakla yetinir, “yüreğine iner miner de sonra vicdan azabı çekerim” endişesiyle “Hasan Baba” falan diye gönlünü almaya, hoş tutmaya çalışırdım. “Tonton şişko” görüntüsünün ardına sakladığı katı, tutucu, nobran yanını görmezden gelirdim.
Değmezmiş.
Akşam
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle