En Sıcak Konular

Hasan Cemal


Hasan Cemal
0 0 0000

Herkes kendi işine baksın ama...



Politika kazanı sivil anayasa ateşinde fokurduyor. Ateşe odun atan atana...
YÖK'te rektörler sert çıktı.
Başsavcı uyardı.
Yargının sesi yükseliyor.
TİSK zamanı değil dedi.
TÜSİAD uzlaşma istedi.
CHP lideri Baykal, 'Yugoslavyalaşmak' tehlikesinden söz etti.
MHP sözcüsü, AKP'nin sivil anayasa hazırlığını "Şeffaflıktan uzak, kayıt dışı" diye eleştirdi.
Kimileri bağırıyor:
"Ilımlı İslamın kapısı aralanıyor; Türkiye Malezyalılaştırılmak isteniyor."
Kimileri feryat ediyor:
"Laiklik elden gidiyor!"
Kimileri de, üniversitede türban yasağının devamı için her şeyi yaparız havasını basıyorlar.
Politika kazanı böyle. Fokurdadıkça fokurduyor. Kazan inşallah patlamaz. Bu konuda ilgili tüm taraflara sorumluluk düşüyor.
Çünkü kimileri pusuda!
Türkiye'ye hedef şaşırtmak, Türkiye'nin reform gündemini bulandırmak için fırıldak çevirenler var. Siyaset meydanını kutuplaştırmak için, cepheleştirmek için, istikrarsızlaştırmak için ellerinden geleni yapıyorlar.
Şu da söylenebilir:
Türkiye'yi yeniden 22 Temmuz öncesine çekmenin, mümkünse yeni bir 28 Şubat yaratmanın hayallerini kuruyorlar.
Bu tuzağa düşer miyiz?
Siyasal, ekonomik, toplumsal ilerleme yolunda, modernleşme yolunda yürümek varken, bir kez daha tökezler mi Türkiye?
İhtimal vermiyorum.
Fakat bu konuda AKP hükümetine, en başta da Başbakan Erdoğan'a büyük sorumluluk düşüyor. "Sen kendi işine bak kardeşim!" tutumu ve üslubu bu açıdan yanlıştır.
Anayasa kolay iş değil.
Bu ülkede anayasa demek, demokrasi ve hukuk devleti kavgasının bir parçası demektir. O yüzden her kafadan bir ses çıkacaktır. Çünkü kimileri, bugüne kadar rejim içinde sahip oldukları ayrıcalıkları kaybetmek istemiyorlar.
Bu yüzden geriyorlar ipi.
Başbakan olarak Erdoğan'ın da sinirlerini sağlam tutması gerekir. En aykırı görüş ya da eleştirileri de sükûnetle karşılamasıdır doğru olan tutum.
Karşı taraf çatışma istiyor.
Ve Başbakan Erdoğan'ın "Herkes kendi işine baksın!" tavrı, çatışma isteyenlerin işine geliyor.
Bu yüzden Erdoğan'ın sinirlerine hâkim olarak sonuna kadar uzlaşma ve mutabakat yollarında yürümesi gerekir.
Muhalefet partilerinin, yargının, üniversitenin, işçinin, işverenin, sivil toplum kuruluşlarının, kısacası her çevrenin katkısına iktidar olarak açık olduklarını hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belli etmeli, gerekirse birçoğunun kapısını bizzat çalabilmelidir.
Taha Akyol'un daha önce yazdığı gibi, anayasa yapımında TBMM Başkanlığı'nın devreye sokulmasında yarar var, (1990'larda, Hüsamettin Cindoruk'un TBMM Başkanlığı sırasında yapılan çalışma örneği hatırlanabilir)
AKP kendi anayasa önerisini hazır eder. Muhalefet partileri vozurdamak yerine aynı şeyi yaparlar. Sonra bütün öneriler TBMM Başkanı Köksal Toptan'a verilir.
Başkan tarafından oluşturulacak bir komisyon, partilerin önerilerini ele alırken, aynı zamanda üniversiteyle de, sivil toplum kuruluşlarıyla da dirsek temasına geçer.
İş ciddi tutulur ve bir takvime bağlanırsa, özellikle demokratik katılım ve tartışma sağlanırsa, anayasa işi komisyona havale edilmiş olmaz.
Kısacası:
Başbakan Erdoğan'ın bir yandan "Herkes kendi işine baksın!" üslubundan vazgeçmesi, öte yandan TBMM Başkanlığı'nı devreye sokması daha rasyonel bir tercihtir.
Çatışma değil, uzlaşma!
Milliyet



Bu yazı 1,066 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 16 Eylül 2012 Türkiye AB’nin, AB Türkiye’nin neresinde?
    • 13 Eylül 2012 Ve soruyorum Ak Parti iktidarına...
    • 7 Ağustos 2012 Özkök Paşa demokrasi adına bir şanstı!
    • 12 Mayıs 2012 Ak Parti’yle kadınlar, başörtüsü sorunu ve Kürt sorunu...
    • 18 Nisan 2012 Demokraside asker sorunu, sivil sorunu!
    • 15 Nisan 2012 Suriye’de akan kan ve evimizin içi!
    • 3 Nisan 2012 Suriye’de ben de tarafım!
    • 27 Mart 2012 Zamanın ruhu ve dış konjonktür PKK’ya karşı!
    • 21 Ocak 2012 İnsanlık ölmedi, karanlık sorgulanacak!
    • 18 Ocak 2012 Sanık Kenan Evren, ayağa kalk!
    • 20 Kasım 2011 ''Dersimli okşanmakla kazanılmaz!''
    • 18 Ekim 2011 Herkes ‘Atatürk milliyetçisi’ olmak zorunda mı?..
    • 5 Ekim 2011 Ak Parti, CHP, BDP uzlaşması...
    • 29 Eylül 2011 Ciğeri yanan Erdoğan’a, Öcalan’a...
    • 27 Eylül 2011 PKK, BDP, Güneydoğu’dan haberler öyle ki...
    • 22 Eylül 2011 Avrupa Birliği Türkiye'ye dürüst davranmıyor mu?
    • 21 Eylül 2011 Düşen helikopterin beynini kim söküp aldı ?
    • 7 Eylül 2011 Başbuğ Paşa da hesap vermek zorunda!
    • 2 Eylül 2011 Erdoğan’ın askeri vesayetle mücadelesi...
    • 6 Ağustos 2011 Kürt sorunu: Bardağın dolu ve boş tarafı!

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,838 µs