Ergun Babahan
0 0 0000
Düğmeye basmak
Mehmet Barlas dün üst üste gelen olayları sıralayarak "Biri düğmeye mi bastı" sorusunu yüksek sesle seslendirdi.
Her gelişmenin ardında komplo teorisi arayanlardan değildir Barlas; ama son gelişmeler anlaşılan onun da kafasını karıştırmış.
Düğmeye basmak o kadar kolay mı?
Soğuk Savaş döneminde bunun tek bir yolu vardı, size bağlı silahlı kuvvetlere darbe yaptırmak.
Ülkelerin sizin yörüngenizden çıkma tehlikesini gördüğünüzde, kontrgerilla, çete gibi unsurları devreye sokup ülkede kaos havası yaratmak ve yönetime el koymak kolay bir çözüm yoluydu.
Devrimler gibi darbeler yolu da tıkandı.
Ancak süper gücün eli Soğuk Savaş yıllarına göre daha kuvvetli.
Soğuk Savaş yıllarında Kore, Fransa ve Çin gibi ülkeler iki süper gücün birbiriyle rekabetini kullanıp kendilerine hareket alanı yaratabiliyordu.
Fransa, Amerikan yardımıyla Alman işgalinden kurtulmuş, Amerikan desteğiyle ekonomisini yeniden kurmuş ve Charles de Gaulle yine Washington'un desteğiyle iktidara gelmişti.
Ancak iktidara gelmesinin ardından önce ABD'nin yardımıyla sahip olduğu nükleer teknolojiyi Washington ve Londra ile koordine etmeyi reddetti.
İngiltere'nin Avrupa Ekonomik Topluluğu'na üyeliğini veto ederek Amerika'nın en yakın müttefikinin küçük düşmesine yol açtı ve Avrupa'nın entegrasyonu projesini bir 10 yıl geciktirdi.
Almanya Şansölyesi Adenauer'i NATO ile bağlarını zayıflatması konusunda ikna etmeye çalıştı.
1964'te Çin'i tanıdı, Vietnam Savaşı'na şiddetle karşı çıktı ve sonunda NATO'nun askeri kanadından ayrıldı. NATO, merkezini Paris'ten Brüksel'e taşımak zorunda kaldı.
De Gaulle, Amerika'ya kafa tutarak içerdeki desteğini güçlendirmeye çalışıyordu.
En büyük güvencesi Avrupa'nın göbeğindeki komünist ittifaktı.
Varşova Paktı ile burun buruna yaşamak zorunda olan Washington'ın Fransa'yı belli bir konuda zorlama şansı zayıftı.
Aynı durum, Çin-Sovyetler Birliği ilişkileri için de geçerliydi.
İki süper güç, rekabette alan kaptırmamak için zaman zaman uydu devletlerin oyuncağı haline gelebiliyordu.
Bugün böyle bir durum söz konusu değil. Amerika, hem ekonomik, hem siyasal, hem de askeri olarak dünyanın tek süper gücü.
Dünya Bankası, IMF gibi finans kurumlarının tek patronu. Washington'ı kızdıran bir ülkenin ekonomik hayatını sağlıklı biçimde sürdürmesi olanaksız.
Buna, özel finans kurumlarını da eklerseniz, Washington açısından günümüzde düğmeye basmanın kolaylığı daha rahat anlaşılabilir.
Artık Amerika'ya Sovyetler Birliği şantajı yapmak mümkün değil.
Kaçıp sığınacak bağlantısızlar hareketi de yok.
Darbeler yolu kapalı ama artık darbeler tanklarla değil, dövizle, borsayla yapılıyor.
Bağımsız sandığınız ülkenizin bütün yaşam damarları bir anda tıkanma tehdidiyle karşı karşıya kalabiliyor.
Siz "Her şeye hakimim" sanırken, halk desteğine, meclis çoğunluğuna güvenirken birileri uzaklarda bir yerlerde düğmelerle oynuyor aslında.
Bu yazı 857 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
6 Mayıs 2012
Adalet talebinden tahrik olan bir ordu! Astsubaylar direnin
-
4 Nisan 2012
Benim darbecim insanlık suçu işlemez
-
24 Mart 2012
Ergenekon ve psikolojik savaş
-
14 Mart 2012
Kürt meselesinde tarihi uyarı
-
7 Mart 2012
Türkiye, AB için neden önemli!
-
4 Mart 2012
Medya nasıl kurtulur?
-
3 Mart 2012
Medya eliyle hükümet devirmek de darbedir!
-
19 Şubat 2012
Sayın Başbakan 3’üncü dönemler hep zor geçer!
-
15 Şubat 2012
Washington’ın Türkiye’ye bakışı
-
14 Şubat 2012
Gazetecinin suç işleme özgürlüğü
-
7 Şubat 2012
Tencere dibin kara
-
5 Şubat 2012
Sadece ordu yetmez devleti sıfırdan kurmalı
-
22 Ocak 2012
Barlas, Özkök’ü neden uyarmıştı!
-
3 Ocak 2012
Bu facia AK Parti için çok ciddi alarm
-
13 Aralık 2011
Siyaset ve sadakat
-
11 Aralık 2011
Bu iddianamede ciddi şike var!
-
6 Aralık 2011
İşte kahramanınız Kozinoğlu!
-
22 Kasım 2011
CHP, Dersim ve Ermeni kırımı!
-
19 Kasım 2011
Atatürk milliyetçiliği ‘Ne Mutlu Türküm’ demektir
-
15 Kasım 2011
Ulusalcılara bir iyi bir de kötü haber
Yorumlar
+ Yorum Ekle