En Sıcak Konular

Ahmet Kekeç


Ahmet Kekeç
0 0 0000

'Çok şey söylerim ama hiçbir şey anlatmam'



İsmi "derin devlet"le özdeşleşmiş yahut özdeşleştirilmiş DYP lideri Mehmet Ağar'ın geçmiş parlak maceralarına değinen bir yazıya değinmek niyetiyle oturdum bilgisayarın başına. Fakat Ağar'ın üzerimdeki/üzerimizdeki ağırlığını hatırlayınca vazgeçtim.

Neme lazım!

Kaldı ki, bu konularda "müddei" olmadım.

Bu konular zaten yıllardır yazılıp çiziliyor. Benim söyleyeceklerim, bilineni ya da tekrarlananı tekrarlamaktan öte bir işe yaramayacak...

Belirsiz şeyden söz etmiyorum...

Mehmet Ağar denince, bilakis, tamamen belirli ve bilinen şeyler üşüşüyor insanın zihnine. Susurluk'lara, MİT raporlarına, "derin operasyonlara", Abdullah Çatlı'lara, Haluk Kırcı'lara uzanan şeyler... Siyasi hayatı boyunca karşısına çıkarılacak ve aleyhinde kullanılacak bu "şeyler" konusunda tatmin edici açıklamayı yine Ağar yapmalı.

Dün bir arkadaşım anlattı, sevgili Ahmet Taşgetiren ağabeyimiz, bir radyo konuşmasında, "Ben Ağar'ın ülkeyi polis devletine dönüştürmesinden korkuyordum, oysa karşımızda özgürlükçü, demokrat, vatandaşla aynı dili konuşan bir Mehmet Ağar var" mealinde şeyler söylemiş... Ağar da katıldığı her televizyon programında bunu anlatıyormuş.

Birini ben de izlemiştim; Abbas Güçlü'nün programıydı yanlış hatırlamıyorsam... Ağar, Taşgetiren'in sözlerini hatırlattıktan sonra, bunun kendisi ve partisi için önemli bir referans olduğunu söyledi.

Demek ki, ülkedeki bir "kesim"in hassasiyetini yansıtan kişilerin sözleri, sözkonusu kesimle siyaseten uzlaşmamayı tercih eden Ağar gibiler için de referans teşkil ediyor.

Gerçekte öyle midir?

Gerçekte Ağar özgürlükçü, demokrat, vatandaşla aynı dili konuşan bir siyasetçi midir?



Eğer böyleyse, bugüne kadar korkmakla Ağar'a haksızlık mı etmiş olduk?

Taşgetiren'in o sözleri hangi "çerçeve"de sarfettiğini, niye böyle bir açıklamaya gerek duyduğunu bilmiyorum. Ağar'ın mutlak surette korkulacak biri olduğunu, "polis devleti" fikri peşinde koştuğunu da söylemeye çalışmıyorum. Belki ancak, Ağar'ın geçmiş fotoğrafına bakarak bir değerlendirmede bulunabiliriz.

Fakat bu fotoğraf çok flu.

Üstelik korkutucu. Benim açımdan korkutucu en azından.

Karşımızdaki (yani Mehmet Ağar) gerçekte özgürlükçü, demokrat, vatandaşla aynı dili konuşan bir siyasetçiyse (ki, siyasetçinin vatandaşla aynı dili konuşanı her zaman makbuldür), bu fluluğun etrafa yaydığı olumsuzlukları da bir şekilde izale etmesi gerekiyor.

Ağar bunu yapıyor mu?

Hayır.

Sadece bir opsiyonu kendi lehine kullanmamızı istiyor. Bir şeyleri daha iyi görmemiz için bizden "sabır" ve "anlayış" ve bekliyor.

Bu kanaate nereden vardım?

Bir kez Teke Tek'te, bir kez de Habertürk'teki "Basın Kulübü"nde izlemiştim. İki programın da ucu açıktı ve neredeyse çeyrek gün sürdü. Ağar, eski fotoğrafıyla ilgili zihnimize üşüşen soruların hiçbirine cevap vermedi. Verdiği cevaplar da tatmin edici olmadı. Ayrıca, başörtüsü sorunundan demokratikleşmeye, iç politikadan dış politikaya, ekonomik meselelerden kültürel meselelere, bir sürü şey söyledi ama hiçbir şey anlatmadı.

Çok şey söyleyip hiçbir şey anlatmamak politik anlamda "rüşt ispatı" sayılıyorsa, "Mehmet Ağar bu işi öğrenmiş" denilebilir. Halkın kontak noktalarını da biliyor. İhtimal ki barajı da geçecektir.

Fakat hafızasızlığımıza güveniyorsa, bence yanlış yapıyor. Her zaman kolektif hafızanın devreye girdiği (devreye girdiği ve mutlak surette belirleyici olduğu) bir nokta vardır!

Bu yazı 683 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 26 Eylül 2012 Balyoz ve empati
    • 5 Temmuz 2012 Hükümeti ve cemaati çökertecek tek isim
    • 26 Haziran 2012 Ben olsam bu gazetecileri sürerdim cepheye
    • 20 Haziran 2012 Bu yazıyı Kürt kardeşlerim okusun
    • 4 Haziran 2012 Nerede bu inek?
    • 28 Mayıs 2012 Kana kan istermiş!
    • 14 Mayıs 2012 ‘Kes zırvalamayı’
    • 1 Mayıs 2012 Menderes de cami yıktırmış... Ne utanmaz adamlarsınız siz!
    • 20 Nisan 2012 Erol Özkasnak
    • 12 Nisan 2012 Suriye’yle savaşa mı giriyoruz?
    • 10 Mart 2012 ‘Zavallı Başbakan’
    • 29 Şubat 2012 Paşa niçin kendini öptürmedi?
    • 27 Şubat 2012 Bizi yormayın kardeşim
    • 17 Şubat 2012 Siz kimi kandırıyorsunuz?
    • 3 Şubat 2012 Rezil olmaya doymadınız mı?
    • 1 Şubat 2012 İyi ki sivil vesayet varmış, şerrinizden korunuyoruz
    • 19 Ocak 2012 Denktaş’ı diriltmek mi?
    • 14 Ocak 2012 Hangi gazeteciler valiz hazırlıyor?
    • 12 Ocak 2012 Kozinoğlu hakkında korkunç karartma
    • 2 Ocak 2012 İlan ediyorum: Hiç yüzleri kızarmayacak!

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,167 µs