En Sıcak Konular

Ekrem Dumanlı


Ekrem Dumanlı
0 0 0000

Şimdi kenetlenme zamanı!



Yoğun ve şiddetli tartışmaların ardından Türkiye yeni cumhurbaşkanını seçti. Abdullah Gül 339 oy alarak Türkiye Cumhuriyeti'nin 11. cumhurbaşkanı oldu. Hayırlı uğurlu olsun.
Zor oldu, sıkıntılı oldu, gereksiz tartışmalar yaşandı; sonunda millet iradesinin Meclis'e yansıması, karşımıza yeni bir cumhurbaşkanı çıkardı. Bundan sonra ne olacak? Herkesin kafasındaki soru bu. 22 Temmuz öncesinde yaşananlara tekrar geri mi dönülmüş oldu, yoksa kriz ortamı gerilerde kaldı, yeni bir sayfa mı açıldı? Çok net söylemek gerekirse 22 Temmuz seçimlerini doğuran kriz ortamı artık bitmiştir, yeni bir sayfa açılmıştır.

Çünkü o dönemde dile getirilen iki önemli eleştiri vardı. Bunlardan ilki AK Parti iktidarının ve Meclis'in 5. yılına girdiği dönemde giderayak cumhurbaşkanı seçmesinin doğru olmadığı üzerineydi ki buna çok güçlü bir sesle itiraz etmek kolay gözükmüyordu. İkinci büyük itiraz dalgası şuradan geliyor ve şöyle deniyordu: Halk iradesini yansıtmayan bir Meclis yapısı var. Çünkü Kasım 2002 seçimlerinde yüzde 10 oy barajı yüzünden birçok parti Meclis'e girememiş, neredeyse oyların yüzde 40'ı zayi olmuştu. Şimdi bu iki olay da ortadan kalktı. Halkın büyük bir çoğunluğunu temsil eden bir Meclis var. Ayrıca MHP'de DSP ile birlikte Meclis'e gireceğini beyan etmişti. Artık kriz ortamından bahsetmek yanlış olur.

Bundan sonra meselenin önemli iki yönü vardır. Birincisi Abdullah Gül'ün kendisine bakıyor. Kısaca özetlemek gerekirse; Artık Abdullah Gül bir siyaset adamı değil devlet adamıdır. Bu sebeple her fikre, düşünceye ve her kesime aynı yakınlıkta durmak zorunda ve her kesimi kucaklamak zorundadır. Devlet adamı olmanın sorumluluğu bunu gerektirir. Meselenin Abdullah Gül dışında bir yönü var ki; başta siyasetçiler olmak üzere kurum, kuruluş ve Cumhurbaşkanlığı makamı ile irtibatlı her kesimi ilgilendiriyor. Nasıl ki, Gül'e büyük bir sorumluluk yüklenmiştir, politikacılardan kurum ve kuruluşlara, Cumhurbaşkanlığı makamı ile bağlantılı herkese de büyük sorumluluklar düşmektedir. Çünkü halk iradesi budur, demokrasinin kuralları bunu gerektirir.

Ayrıca Türkiye'nin önünde çok önemli problemler var. Türkiye çok uzun bir zamandan beri gündemine alma fırsatı bulamadığı Irak'taki gelişmelerle ilgilenmek zorunda. Türkiye'nin sözde Ermeni soykırımı iddiaları ile ilgili ciddi kararlar alması gerekiyor. AB yolunda yapılan reformların devam ettirilmesi gerekiyor. Uzun zamandır kendi içine kapalı bir hali vardı Türkiye'nin, tekrar toparlanması ve kendisini ilgilendiren meselelere konsantre olması gerekiyor.

Türkiye'nin aşacağı en önemli eşik şudur: Sembol kavgalarından bir an önce kurtulmak. Abdullah Gül'ün Çankaya'ya çıkması ne AK Parti için bir zaferdir, ne de CHP için bir hezimettir. Sonuçta halk iradesinin tecellisi olarak TBMM bir tercihte bulunmuştur. Herkesin bu tercihe saygı duyması ve bu süreci desteklemesi gerekir. CHP'nin cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin başladığı günden beri ısrarla takip ettiği hırçın politikanın da yumuşaması gerekiyor. Zira bu politika siyasi arenada taraftar bulamamıştır. MHP ve DSP'nin Meclis'teki oylamalara katılarak sergiledikleri demokratik tavır CHP'yi iyice yalnızlaştırmıştır. Bu yalnızlıktan kurtularak binlerce yıllık devlet geleneğinin teamülleri gereği Köşk ile barışmaları gerekmektedir.

Sezer ile Gül'ün arasındaki üslup ve karakter farkı yeni dönem ile ilgili ipuçları veriyor. Neticede Ahmet Necdet Sezer bürokrasiden gelen, pek dışa açık bir insan değildi. O yüzden yedi yıllık icraatı süresince yurtdışına çıkmadığı gibi dış politikayı ilgilendiren acil konular ile ilgilenme fırsatı pek bulamadı. Oysa Abdullah Gül gerek siyasetten geliyor olması gerekse başbakanlık ve dışişleri bakanlığı görevleriyle daha dinamik tecrübeyi arkasına alarak geliyor. Devamlı bir ayağı dışarıda bir görüntü sunacağını tahmin etmek zor değil.

Üzülerek görüyorum ki kavgadan medet uman bazı çevreler bazı sembolik törenleri ve toplantıları yeni bir tartışma konusu haline getirmek için kışkırtıcı bir rol üstleniyor. Bunun hiç kimseye bir faydası yok. Vaktiyle merhum Özal için "onursuzca indiririz" dendi de ne oldu? Kim kazandı? Türk demokrasisi artık belli bir olgunluğa ulaştı. Bu yeni dönemi kavgalarla krizlerle gölgelemek doğru olmaz. Halk 22 Temmuz'da şu mesajı verdi Çankaya kavga yeri değildir. Çankaya bütünleşme ve kenetlenme mekânıdır. Bunu Abdullah Gül'ün ve kendisine destek verenlerin de böyle algıladığını düşünüyorum. Abdullah Gül'e destek vermeyenlerin de bu mesaja sıcak bakacağına inanıyorum. Bu saatten sonra gerginlik üzerine plan yapanlar sadece Türk halkını karşılarına almış olmayacaklar aynı zamanda binlerce yıllık Türk devlet geleneğini de göz ardı etmiş olacaklardır.

Türkiye'nin kavgalarla kaybedecek zamanı yok. Şimdi kavga etme değil; birleşme, perçinlenme, kenetlenme zamanıdır. Türkiye'ye hayırlı olsun.
 
Zaman



Bu yazı 909 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 24 Eylül 2012 Ne gereği vardı?
    • 11 Haziran 2012 Cuntalarla nasıl mücadele edilecek?
    • 30 Nisan 2012 Şiddet!
    • 16 Nisan 2012 '28 Şubat'çılardan panik atak hamleleri
    • 10 Nisan 2012 Çin'den bakınca Türkiye'nin gücü
    • 9 Nisan 2012 Darbede tanıdığım dört subay
    • 2 Nisan 2012 Suriye İran... İşte çetin imtihan!
    • 26 Mart 2012 Terlik
    • 13 Şubat 2012 Aman dikkat!
    • 6 Şubat 2012 Bu yüzden mi susuyorsunuz?
    • 23 Ocak 2012 Hem Hrantçı hem Ergenekoncu olunabilir mi?
    • 16 Ocak 2012 Kaç kafatası bir manşet eder?
    • 9 Ocak 2012 Hesap vermek
    • 26 Aralık 2011 Çanlar Avrupa için çalarken
    • 19 Aralık 2011 Militan
    • 12 Aralık 2011 Maazallah!
    • 5 Aralık 2011 Global Ergenekon
    • 28 Kasım 2011 Dersim'den alnımızın akıyla çıkmak
    • 23 Kasım 2011 İngiltere'yi yeniden keşfetmek
    • 21 Kasım 2011 Dersim'in şifreleri

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,566 µs