"Millet"in, herkesin üzerinde uzlaşabileceği yegane tanımı şudur: "Kendisini millet olarak gören topluluğa millet denir." Bu tanım millet dediğimiz homojen varlığı sübjektif ölçüye bağlamakta; topluluğun iradesini merkeze yerleştirmektedir.
Ulus devlet tek bir millete dayanan devlettir. Yaşadığımız çağa uygun devlet modeli budur. Ancak ve ancak tek bir ulusa dayanan devlet bugünün dünyasında karşısına çıkan sorunlarla baş edebilir; dengeli ve sağlıklı bir bünye ile yoluna devam edebilir. Sağlam bir ulus devlet, kendini bir millet olarak gören topluluğun devletidir. Abdullah Gül, tek başına kişiliği, üslûbu ve siyasî birikimi ile koskoca bir ulus devletin cumhurbaşkanı olacak. Aynı anda hem milleti, hem de devleti tek başına temsil edecek. Saçma sapan cumhurbaşkanlığı ölçülerini, Gül'ün beyninin içini ve niyetini okumaya dayalı akla zarar spekülasyonları kenara bırakarak asıl şu soruyu sormamız lâzım: "Abdullah Gül'ün ulus devleti temsil yeteneği ne kadar?" Bu sorunun cevabına kestirmeden ulaşmak için belki şu karşılaştırmayı ekleyebiliriz: "Ulus devleti temsil yeteneği Abdullah Gül'den daha iyi başka bir cumhurbaşkanı adayı bulabilir miyiz?" Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığına, belki her şeyden önce bu sorunun cevabı olarak yaklaşmalıyız.
Demokratik kurallar ve yöntemler en doğru sonucu buluyor. Türkiye'de ulus devleti temsil yeteneği Abdullah Gül'den daha yüksek sadece AK Parti lideri var. Bu iki kişinin ortak iradesi ile biri aday olduğuna göre varacağımız sonuç ortada. Devletin tekliğini sürdürmek, milleti tek parça halinde tutmak, yani ulus devleti yaşatmak önümüzde duran en önemli görev ise; bu görevi demokratik temsil yeteneği bütün ülkeye eşit oranda yayılan Abdullah Gül'den daha iyi kimse yapamaz. Söz konusu ettiğimiz şey, Türkiye nüfusunun tamamı için potansiyel olarak geçerli olan bir temsil iddiası. Güneydoğu'da yaşayan bir Kürt de, Toroslarda yaşayan bir Yörük'te, Abdullah Gül'e kendisini aynı ölçüde yakın hissedecek; zengini de fakiri de onu kendisi addedecek. Bir ulus devlete yakışan cumhurbaşkanı, ancak böyle bir şey olmalı. Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığı ile ulus devletin yara alacağını öne sürenlerin kafasında ulus devlet değil başka bir şey var. Farklı sesleri boğarak ülkeyi kafalarındaki ulusun yaşadığı bir cehenneme çevirmeye kalkanlar bugün tamamıyla iflas etmiş durumdalar. Yok saymak, kimlikleri yok etmek, silah zoruyla tek tipleştirmek, böylece ortaya üniformalı bir toplum çıkartmak projesi; yani "zorlamalarla bir ulus yaratma" çabaları kalın bir duvara gelip tosladı. Böyle bir ulus ortaya çıkmadı; aklı olanın kavraması lazım ki, bundan sonra da çıkmayacak. Türkiye'nin etrafını tel örgülerle çevirip içinde yaşayanlara akılsız veya deli muamelesi yapanları, bizim tecrit etmemiz gerekiyor. 1984'ten beri yaşadığımız ayrılıkçı terörün üzerindeki bu akla zarar zorlamaların payını artık teslim etmemiz lazım. Belki hepsinden önemlisi ulus devleti yaşatma idealinin önündeki en önemli engelin, toplumu kamplaştıran, kutuplaştıran bu zorlama tektipçilik olduğunu fark etmek zorundayız.
Türkiye'nin ulus devlet modeli "çokluk içinde birlik"tir. Bizim kültürümüzde yüzyıllarca "kesret içinde vahdet" adıyla hakim olan bu düsturun, demokrasi ile zenginleştirilmiş bir formuna ihtiyacımız var. İnsanlar sevdikleri, önemsedikleri, vazgeçilmez addettikleri farklılıklarını diğerlerinin saygısı ile yaşayacak ve bu farklılıklara gösterilen saygının karşılığı olarak diğerleriyle birlikte tek bir bütünün parçası olduğunu idrak edecek.
Türkiye'nin ulus devleti yaşatma konusunda büyük avantajları var. İmparatorluk birikimi yanında, tehlikeli coğrafyası bile önemli fırsatlar sunuyor. Devletin zorlama ve şiddet içeren uygulamalarını meşrulaştırmak için üretilen paranoyaların aksine, Türkiye'de bütünleşme eğilimleri ayrılıkçı eğilimlerden çok daha kuvvetli.
70 milyonun geleceği de birlikte yaşama iradesini, yani ulus devletin milleti olma kararını kuvvetlendirecek ortak paydalara ihtiyacımız var. Şimdi bu ortak paydalara, Abdullah Gül'ün yumuşak ses tonunu ve hiç eksilmeyen tebessümünü ekleyeceğiz. Ulus devleti yaşatmak için daha iyi bir fikri olan var mı?
zaman
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle