En Sıcak Konular

Yahya Bostan



Yahya Bostan
0 0 0000

Gül’ün adaylığına neden karşıyım?



DP lideri Mehmet Ağar Cumhurbaşkanlığı oturumuna katılmadığında bunun partiyi zor duruma sokacağını ve Ağar’ın koltuğunun seçim sonrasında sorgulanacağını yazmıştım. Evet, “Ağar’ın koltuğu sorgulanır mı” diyen ilk bendim. Ancak şu noktada yanıldım: DP’nin içinde Ağar’a muhalif bir yapının bu tartışmayı açacağını bekliyordum. Ağar bunu kendisi yaptı.

O yazıyı yazdıktan sonra çok eleştiri aldım. DP’nin içinde bulunan yakınlarım beni “gerçekleri görmemekle” suçladı. Kimi okurlar da “Ağar karşıtı” olmakla. Oysa ben Ağar karşıtı değildim. Kimsenin yanında olmadığım için birilerinin karşısında olmak gibi bir durum söz konusu olamazdı.

Şimdi benzer bir süreci Dışişleri Bakanı Gül’ün Cumhurbaşkanlığı adaylığı ile ilgili yaşıyoruz. Dün bu sitede bir analiz yayınlandı. O analizi ben yazdım. Gül’ün Cumhurbaşkanlığına adaylığını koymaması, seçim sonrasında oluşan olumlu havanın üzerinde herkesin uzlaşabileceği bir isimle sürdürülmesi gerektiğini söyledim. Ardından benzer tepkiler geldi. “Gül’e neden taktığımız” soruldu. “ iyibilgi’nin Gül ile ne alıp veremediği var” denildi. Eleştiriler arasında en çok şu garibime gitti: “Abdullah Gül ve ya bir başka inançlı kişinin cumhurbaşkanı olması neden birilerine batıyor anlamadım…”

Oysa iyibilgi Cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında çıkan gergin havada demokrasi yanlısı bir yayın çizgisi izlemişti. Gül’e yapılan haksızlığa karşı çıkmıştı. Türkiye’nin sivilleşmesi gerektiğini vurgulamış, Gül’ün “367” kararı ile engellenmesinin Türkiye’nin demokrasisine vurulan büyük bir darbe olduğunun altını çizmişti.

Nisan’dan önce Cumhurbaşkanı’nın herkesin üzerinde uzlaşacağı bir isim olması gerektiğini vurgulamıştık. Bu isim Ertuğrul Günay da olabilirdi, Hilmi Özkök de… Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar bunu savunduk. Ancak olgun bir demokraside Gül adaylığını koyduktan sonra böyle bir engel çıkarılamazdı. Bu demokratik değildi. “Üzerinde uzlaşılamayacak bir isim olsa da” –bu o dönem yapılan tartışmalardan belli- Gül artık adaydı ve Gül’ün adaylığı “alavere dalavere ile engellenerek” demokrasiye “büyük bir kazık” atılmasına seyirci kalamazdık. O gün Türk demokrasisine “Gül’ün adaylığını engelleyenlerce” büyük bir kazık atıldı. O günkü düşüncemizi hala koruyoruz.

Cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında savunduğumuz düşünceler aynı. Ancak ondan önce savunduğumuz düşünceler de değişmedi. Türkiye için en hayırlısının, bir önceki dönemden daha çok, üzerinde uzlaşılacak bir Cumhurbaşkanı olduğunu düşünüyoruz. Elbette Cumhurbaşkanı Sezer gibi hükümetle sürekli problem yaşayan bir isim değil umduğumuz. Çünkü bu Türkiye için olduğu yerde saymaktan öte bir anlam ifade etmez. Gündemimiz daha sağlıklı işleyen mekanizmaya sahip bir Türkiye. Kurumlar arasında eşgüdümün olduğu, enerjisini iç tartışmalar ile harcamayan, daha müreffeh bir Türkiye hepimizin arzusu… Yeni Meclis’in önünde yapacak çok şey var. Yeni Anayasa var… Geçtiğimiz dört yıllık dönemde –belki de haklı olarak- gerçekleştirilemeyen sosyal dengenin sağlanması ile ilgili çabalar var… Önümüzde çözülmesi gereken kronik bölgesel sorunlar var. Toplumsal uzlaşı ve barışın konsolidasyon problemi var… Kitlelerin birbirine güveninin arttırılması ihtiyacı var. İşsizlikle mücadele var. Sivilleşme var… Uluslararası ilişkiler ile ilgili hayati sorunlar var... Eğitim var... Sağlık var... Buraya sığmayacak ve acil çözüm bekleyen birçok problem var…

Daha önemlisi kurumlar ve kitleler arasında karşılıklı güven ile ancak bir çözüme varabilecek sorunlar var. Güneydoğu bunlardan birisi… Kamusal alan ve dindarlık ikincisi… Anayasayı da buna katalım… Daha demokratik ve daha sivil bir anayasa Türkiye’nin uzlaşısıyla ortaya çıkacak. Uzlaşı için güven gerekir.

İşte bu sebeplerden ötürü, yani karşılıklı güvenin sağlanması ve Türkiye’nin kronik sorunlarının ortadan kaldırılması için özveri ve fedakarlık gerekiyor. Gül’ün tam da bu noktada devlet adamı gibi davranması gerekiyor. Başbakan Erdoğan’ın “hiçbir faninin geri çeviremeyeceği makam” denilen Çankaya’dan vazgeçmesinin Gül için örnek teşkil etmesi gerekiyor. Daha çok soruna Türkiye’nin ihtiyacı yok. Türkiye’nin çözüme ihtiyacı var.

Kısa vadede Gül’ün adaylığı ya da Cumhurbaşkanlığı sorun teşkil etmeyecektir. Elbette demokrasi dışı bir müdahaleye de kimse izin vermez… Ancak uzun vadede sivilleşme, güneydoğu ya da kamusal alan-dindarlık gibi psikolojik altyapısı yoğun sorunların çözümüne bu adaylık katkı sağlamaz. Çünkü Türkiye’deki siyasi kırılmanın psikolojik sebeplerini ortadan kaldırmaz. Bu kırılmayı derinlerde daha çok arttırır, tek etkisi bu olur…

İşte bu yüzden Gül’ün adaylığına karşı çıkıyoruz. Türkiye’nin psikolojisini rahatlatacak bir adayın ön plana çıkmasını umuyoruz. Elbette Gül “ben aday olacağım” derse buna karşı çıkamayız. Bu onun en demokratik hakkı. Üstelik Gül’ün Cumhurbaşkanı olmaya yeterliliğini de sorgulamıyoruz. Bilgi ve birikimine güveniyoruz. Ancak “şimdi sırası değil” diyoruz. Türkiye’nin iyiliğini her şeyin üzerinde tutun diyoruz. Hırslarınızı yenin diyoruz.

Bu yüzden “Abdullah Gül ve ya bir başka inançlı kişinin cumhurbaşkanı olması neden birilerine batıyor anlamadım…” şeklindeki eleştiriyi haksız buluyoruz. Tekrar edelim: Kimsenin yanında ya da karşısında değiliz. Tek gündemimiz Türkiye…



Bu yazı 2,350 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 31 Temmuz 2008 ‘Dünyanın en büyük siyasi projesi’ ne demek?
    • 28 Temmuz 2008 Baykal’ın göremediği…
    • 10 Kasım 2007 Baykal’ın danışmanı kim?
    • 6 Kasım 2007 İtiraf edelim: İşte Oval Ofis’ten çıkan sonuç!
    • 31 Ekim 2007 Türkiye’nin Brzezinski’si var mı?
    • 26 Ekim 2007 Ne intikamı? ABD bizden intikam almıyor!
    • 24 Ekim 2007 Artık farkındayız: Bu provokasyona dur deyin!
    • 23 Ekim 2007 O sekiz askere ne oldu?
    • 21 Ekim 2007 Son saldırı: PKK neden bu kadar rahat?
    • 18 Ekim 2007 Bu filmi çok gördük: Oyunun farkında mısınız?
    • 15 Ekim 2007 Tuzak: Tasarı çekilirse ne olacak?
    • 11 Ekim 2007 “27 sersem Amerikalı…”
    • 10 Ekim 2007 Bakmayın, Türkiye’de iyi şeyler de oluyor!
    • 8 Ekim 2007 Saldırının üçüncü boyut okuması
    • 5 Ekim 2007 Referandum karmaşası: Bu güne nasıl geldik?
    • 28 Eylül 2007 Malezya bitti: Şimdi hasar tespit zamanı!
    • 17 Eylül 2007 Kendinizi koruyun: İran bitti, Malezya geliyor!
    • 8 Eylül 2007 Stratejik analiz: Hükümet değil devlet politikası!
    • 30 Ağustos 2007 Artık kolları sıvama zamanı!
    • 23 Ağustos 2007 Kulisleri hareketlendiren ziyaretin perde arkası!

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,627 µs