Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin dünkü Milliyet ve Akşam gazetelerindeki sözlerinden sonra Cumhurbaşkanı seçimi bir prosedürel sürece dönüşmüş bulunuyor. Seçimin tarihini bilmemekle beraber, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün ağustos ayı bitmezden önce Çankaya Köşkü'ne çıkacağını ve görevi Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'den devralacağını söylemek çok da yanlış olmaz.
Eğer Meclis, halen referandum için gün saymakta olan Anayasa değişikliklerini yürürlükten kaldırıcı bir girişim yapmaz, 21 Ekim'deki referandumda değişiklikler onaylanırsa Abdullah Gül 2012 yılının ağustos ayına kadar, yani beş yıl boyunca görev yapacak ve bu tarihte ikinci kez seçilmek isterse bu kez Meclis'ten değil halkın yüzde 51'inden onay isteyecek.
***
Bir nisan ayındaki Türkiye'ye bakın, bir de 26 Temmuz itibarıyla Türkiye'ye.
Üç ay önce 26 Nisan'da Meclis oturumuna 367 kişinin katılıp katılmayacağını tartışıyorduk. Bazılarımız (ben dahil) 367'nin gereksizliğini öne sürüyor, daha birkaç gün önce adaylığı ilan edilmiş olan Gül'ün mayıs başında yapılacak üçüncü tur oylamada Cumhurbaşkanı olarak seçilip 16 Mayıs'ta da resmen görevi devralacağını söylüyordu.
Türkiye'de gerginlik elle tutulur seviyedeydi. Nitekim 27 Nisan Cuma gecesi yayımlanan Genelkurmay bildirisi sonrası birdenbire oyunun kuralı değişmiş, Cumhurbaşkanı seçiminin bu ülkede askeri darbe gerekçesi olabileceği anlaşılmıştı.
Daha da ilginci, o sıcak geçen birkaç günde kimi siyasi partilerin ve liderlerinin intihar ettiğine tanık olduk. Önce Meclis oturumuna katılmayarak CHP ile birlikte hareket eden Anavatan ve Doğru Yol Partisi intihar etti, ardından 28 Nisan günü CHP askerin muhtırasına karşı çıkmayarak kendi ayağına kurşun sıktı. Birdenbire Türkiye'de askeri darbe ihtimaline karşı demokrasiyi savunan sadece AKP kalmıştı.
Ama bir de bugüne bakın.
O gerginliklerin ardından seçim yapıldı, AKP yüzde 47 ile seçimi kazandı ve bugün dünün sorunlarından, gerilimlerinden ne kadar uzağız. Halk konuşunca herkes susar çünkü. Hele hele halk bu kadar net konuşunca, daha dün bizi hop oturtup hop kaldıran meselelerin birdenbire mesele olmaktan çıktıklarını görmek kimileri için şaşırtıcı olabilir.
Ama Abdullah Gül'ün Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'la koordineli biçimde düzenlediği önceki günkü basın toplantısından hemen sonra CHP'nin
eski tepkisinde ısrar etmesi ama buna karşılık MHP'nin her şart altında Meclis'teki oylamalara katılacağını açıklaması, Cumhurbaşkanlığını
Türkiye için sorun olmaktan çıkardı.
Hükümet diye bir sorun zaten yok.
Dolayısıyla, yapay siyasi sorunlarla vakit kaybetmeyecek, onun yerine Türkiye'nin gerçek meseleleriyle uğraşabileceğiz.
radikal
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle