En Sıcak Konular

Ali Bulaç


Ali Bulaç
0 0 0000

Lal Mescidi'nde ne oldu?



Geçen hafta Pakistan'da büyük bir trajedi yaşandı. Pakistan güvenlik kuvvetleri, İslamabad'ın tam göbeğinde adına "Lal Mescidi" denen bir camiyi ve geniş bir külliyeyi basıp 100'ün üstünde insanı öldürdüler. Bütün uzlaşma çağrılarına rağmen Pakistan kuvvetleri, muhasara altındakilere feci bir operasyon düzenledi.
Lal Mescidi'nde öldürülenlerin medyada yer aldığının aksine Taliban'la ilgileri yoktu; zaten şeriat hükümlerinin resmen kabul edildiği "Pakistan İslam Cumhuriyeti"nde "şeriat düzeni" talebinde bulunmak mantıksızlık olur. Olmayan şey istenir, bir şey varsa vardır; olmasına rağmen talep ediliyorsa, bu durumda uygulanmıyor demektir.

Milyonlarca taraftarı ve sempatizanı olan öğrencilerin lideri Abdurreşit Gazi, Pakistan'ın kuruluşunda büyük rol oynamış, köklü alimler geleneğini devam ettiren bir zattı; Pakistan'ın kuruluş yıllarında Bennur ailesinin gösterdiği yararlılıklar dolayısıyla onlara verilen arazi üzerinde kurulmuş medresenin başındaydı. Lal Mescidi, büyük bir külliyenin merkezindeki çekirdektir, binlerce öğrencisi var, baskın sırasında içeride 1.800 kişi bulunuyordu ve bunlar kız-erkek öğrenciydi, rehin alınmış değildi. İslamî ilimler yanında tabiat bilimlerinin de öğretildiği medrese Hind Yarımkıtası'nın en büyük merkezlerinden biri olan Diyabendi Medrese geleneğine dayanır. Mısır'da El Ezher, İran'da Kum neyse, Diyabendi öyledir; saygın bir ilim merkezidir, binlerce alim ve mütefekkir yetiştirmiştir; Pakistan ayrı bir devlet olarak kurulmuş olsa bile, bu ilim ve tefekkür merkeziyle ilişkiler koparılmamıştır.

Kanlı baskın Hind Müslümanları arasında da büyük bir infiale yol açtı. Öyle ki, "iyi ki Pakistan'a bağlanmadık, bizim de başımıza aynı felaketler gelirdi" demeye başladılar. Özellikle 2001'den sonra Hintli Müslümanlar, kuruluş ideolojisi İslam olan Pakistan'daki Müslümanlardan daha özgür ve daha rahat yaşamaktadırlar; bu da yakın tarihin en büyük ironilerinden biri olarak kaydedilmelidir. Zaman geçtikçe olaylar, Müslümanların Hindulardan ayrılarak bağımsız bir ulus devlet kurmalarına karşı çıkan Mevlana Azad Ebul'l-Kelam ve diğer feraset sahibi Müslüman alim ve önderleri haklı çıkarmaktadır. Kurulan bütün ulus devletler Müslümanların hayatını cehenneme çevirdiler, önce kendi kendilerini sömürgeleştirmelerine maddî zemin hazırladılar, şimdi de küresel sömürü ve hegemonyanın hükmünü icra edeceği açık ve savunmasız alanlar haline getirdiler. Yoksa Keşmirliler Hindistan'a bağlansa daha mı rahat edecek?

Abdurreşit Gazi başta olmak üzere Lal Mescidi'ndekilerin kısaca talep ettikleri şuydu: "Yoksullar için adalet. Sefalet içinde yaşayan milyonların hiç değilse yiyecek ekmekleri olmalı. Fuhşa, rüşvete, baskıya, yolsuzluklara ve adam kayırmacılığa son verilsin." Lal Mescidi öğrencileri hiç de iddia edildiği gibi -çünkü kanlı baskına kılıf uydurmaya çalışan Orgeneral Müşerref 'bunlar radikallerdi' diye bilinen demode bir gerekçeye sığındı- sertlik yanlısı veya radikal insanlar değildir. Tam aksine ortada büyük bir iftira ve çarpıtma söz konusu; çünkü Mescid, aynı zamanda dünyaca bilinen Tebliğ Cemaati'nin önemli havzalarından biri. Bu cemaat ise bırakın sertlik veya şiddeti, siyasete bile sıcak bakmayan ve elemanları dünyanın her bölgesinde insanları Müslümanlığa davet eden yumuşak huylu, tebliğci insanlardan müteşekkildir.

Pakistan'da akıllara durgunluk veren bir gelir eşitsizliği var. Milyonlarca insan yoksul ve aç. Fırtınalar koptuğunda binlercesi sokaklarda herkesin göz önünde ölür. Evsiz, kimliksiz ve sahipsiz milyonlarca insan var. Şimdi Çinliler, ürettikleri Batı taklidi değersiz malları gibi fahişeleriyle de Pakistan'ı istila etmektedirler. Çinli kadınlar, fuhuş yanında hastalık ve ahlakî dejenerasyon da yayıyorlar. Amerika'da güneş ışığı girmeyen loş dehlizlerde çekilen porno film kasetleri Pakistan üzerinden Çin'e ihraç ediliyor, bu alanda oluşmuş muazzam bir piyasa var. Lal Mescidi öğrencileri başka şeylere de itiraz ediyorlar. Çarşamba günü devam edeceğiz.

 zaman



Bu yazı 1,070 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 6 Nisan 2013 Neyin özgürlüğü?
    • 7 Nisan 2012 NATO'nun alan dışı stratejisi
    • 12 Kasım 2011 İdrak tutulması
    • 16 Temmuz 2011 Dört aktör
    • 25 Haziran 2011 Tiyatro bu
    • 19 Mart 2011 Afetler, felaketler!
    • 12 Mart 2011 Darbenin medya ayağı
    • 10 Mart 2011 Modelin altı parametresi
    • 7 Mart 2011 'Türkiye modeli'
    • 12 Şubat 2011 İhvan ve İslam korkusu!
    • 22 Ocak 2011 Kısır döngü
    • 13 Ocak 2011 Azınlık veya zımmi!
    • 10 Ocak 2011 Çatışmalar ve potansiyeller
    • 18 Aralık 2010 Başka bir dünya, başka bir iktisad!
    • 15 Kasım 2010 Diyanet'te 'yeni dönem'
    • 2 Ekim 2010 Millî Görüş'ten son kopuş!
    • 18 Eylül 2010 Ayrışmanın fotoğrafı
    • 2 Ağustos 2010 Askerler ve rolleri
    • 26 Temmuz 2010 Neden akletmiyoruz?
    • 24 Temmuz 2010 35. madde

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,300 µs