En Sıcak Konular

İbrahim Karagül


İbrahim Karagül
0 0 0000

Borsa rekoru, dolar ve ekonomik savaş



Türkiye seçime gidiyor, seçim sonrasında nasıl bir belirsizlik yaşanacağını kimse öngöremiyor. İç siyasi kriz, terör ve Kuzey Irak'a operasyon gibi aslında ekonomiyi sersemletmesi beklenen kriz beklentileri ortadayken Türk ekonomisinin bundan hiç etkilenmemesi nasıl açıklanabilir? Ben kendi adıma şimdiye kadar tatminkar bir açıklamaya şahit olmadım. Garip biçimde borsa rekor üstüne rekor kırıyor, döviz değer kaybediyor. Sanki sanal bir durum var ortada. Bir serap gibi. Seçim sonrası yine tek parti hükümeti kurulacağı, Türk ekonomisinin sağlam temeller üzerinde olduğu gibi açıklamalar da pek ikna edici değil. Çünkü suni bir görüntü var.

Bazıları Türkiye'ye yoğun dolar girişi bulunduğunu, bunun petrol parası olduğunu, bir buçuk trilyon dolara yakın paranın bir kısmının Türkiye'de dolaştığını ancak bunun kısa süreli olduğunu söylüyor. Türkiye'ye uzunca zamandır petrodolar aktığını biliyoruz. Ekonomideki istikrar görüntüsünün büyük oranda bundan kaynaklandığını da.

Peki bu serseri para neden Türkiye'ye geliyor? Dünya genelinde dolardan kaçış seyri izliyoruz. Başta Asya ekonomileri olmak üzere bir çok ülke elindeki dolar rezervini azaltmanın yollarını ararken, bu piyasalardan çıkarılan doların bir bölümü neden Türkiye'ye yöneliyor? Sadece kısa vadeli yüksek kâr amaçlı bir durum mu bu? Öyleyse bize ne faydası olacak? Bir gecede Türkiye'den çıkması muhtemel olan ve bir kısmı da kontrol dışı olan bu sermayenin bize kalıcı ekonomik güven sağlaması mümkün mü? Elbette ekonomi uzmanları bunun analizi yapacaktır. Ama ben kendince uzun süredir izlediğim bir eğilimi paylaşmak istiyorum. Daha doğrusu bazı notlar aktaracağım:

ABD ekonomisi ve doların küresel çapta değer kaybı üzerine bir süredir felaket senaryoları yazılıyor. Hatta bazıları bunu ABD'nin Armageddon'u olduğunu, büyük çöküşün habercisi olduğunu bile söylüyor. Bunu söyleyenler arasında ciddi ekonomi otoriteleri de var. Doların değer kaybının kısa vadede ABD'nin dış ticaret açığını kapatmada etkili olabileceğini ama uzun vadede, diğer faktörlerin de etkisiyle, ABD ekonomisini çöküşün eşiğine getirebileceğini, dolar üzerinden dünya ekonomisini kontrol etme imkanı kalmayacağını belirtiyor.

ABD dış ticaret açığı 2006'da 860 milyar dolara çıktı. Borcu 3 trilyon doları aştı. Büyüme hızı 2006'da 3.3 iken 2007'de 2.1'e düştü. 2008'de bu rakamın 0.5 olması bekleniyor. Bu olumsuz tablo her geçen gün daha da kötüleşiyor. Dış ticaret açığını kapatmak için ayda 70 milyar dolar yabancı yatırıma ihtiyaç duyuyor. ABD ekonomisini finanse eden Çin ve diğer ülkeler artık çok cömert davranmıyor.

ABD'nin en büyük finansörü olan, aylık ortalama 20 milyar dolar artışı olan Çin, 1 trilyon dolarlık dev bir birikimi yatırım fonuna dönüştürüyor ve dolara yatırımdan vazgeçiyor. Bu miktar artık ABD ekonomisine gitmeyecek.

Doların düşüş seyrine bakalım: 2002'de bir euro 0.87 dolar iken şimdi bu oran 1.36. Bu süre içinde dolar yüzde elli değer kaybetti. Aynı süre içinde doların altın karşılığındaki değer kaybı da dramatik.

Çin, Rusya ve Avrupa Merkez Bankası ortaklaşa doların değerini tedrici bir şekilde düşürüyor. Çin ticari önceliğini yakın çevresine, Rusya'ya vermeye başladı. ABD'nin dolar üzerinden Batı ekonomisini değil, Çin, Rusya ve gelişmekte olan ülkelerin ekonomisini kontrol ettiği düşünülürse, bu çevrelerin dolara savaş açmalarının politik yönü daha iyi anlaşılır.

ABD ekonomisi ve doların düşüşünden hareketle küresel ekonomik krizin kaçınılmaz olduğunu iddia edenler, bugünkü süreci 1930'lara benzetiyor. O dönemdeki ekonomik çöküş, 2. Dünya Savaşı'na yol açmıştı. Bugünkü ekonomik savaş da bir çeşit dünya savaşını davet ediyor.

“Terörle savaş” doktrini, buna bağlı olarak yürütülen örtülü operasyonlar, işgaller, rejim değişiklikleri aslında böyle bir savaşın yaşandığına işaret ediyor. Ancak nedense bu savaşın ekonomik boyutu göz ardı ediliyor.

Türkiye'ye yönelen dolar akışını, klasik kriz alanlarını; rejim sorununu, terör, Kuzey Irak meselesini bile boşa çıkaran bu iradeyi dikkatle izlemek gerekiyor. Küresel kırılmanın siyasi ve askeri boyutu kadar ekonomik boyutunun da göz önünde bulundurulması, varolan ekonomik savaşın aslında bir çok cepheyi şekillendirdiğinin fark edilmesi, Türkiye'nin bu savaşın neresinde olduğunun anlaşılması mümkün.

Ekonomideki istikrar ve rekor denemeleri elbette son derece mutluluk verici. Ancak, bu boyutun da bir şekilde hatırlanması gerekiyor. Türk ekonomisindeki son gelişmelerin bana hatırlattıklarını paylaştım sadece

yeni şafak



Bu yazı 971 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 20 Nisan 2012 Türk-Kürt-Sünni..
    • 30 Mart 2012 Suriye satrancı, İsrail'e askeri üs
    • 16 Şubat 2012 En tehlikeli ihtimal: Ya savaş tersine dönerse!
    • 10 Şubat 2012 Hesaplaşma: Kim kimi tasfiye edecek?
    • 2 Aralık 2011 Bitti Esad, gerçekten bitti..
    • 18 Kasım 2011 Artık, Suriye ile savaş halindeyiz!
    • 9 Eylül 2011 Evet, Tahrir'de konuş! Tarihi değiştir! De ki...
    • 18 Ağustos 2011 İran-Suriye ve PKK: O 'kart' yine masada..
    • 10 Ağustos 2011 Altı saat ne konuştular?
    • 27 Temmuz 2011 Ölüm koalisyonu Haçlı savaşçıları..
    • 22 Temmuz 2011 Avrupa Birliği parçalanıyor..
    • 29 Nisan 2011 Cuma, öfke, kan...
    • 10 Şubat 2011 Barış beklerken savaş gelmesin!
    • 31 Aralık 2010 Bir casusa bu kadar para veriliyor mu!
    • 29 Aralık 2010 İki not ve bir kirli ittifak!
    • 24 Eylül 2010 İsrail-PKK bağlantısı bu işi bozabilir mi?
    • 3 Şubat 2010 Bu toplantı hiç de hayra alamet değil!
    • 17 Aralık 2009 İran-Suudi savaşına doğru mu gidiyoruz?
    • 8 Aralık 2009 Reşadiye'den kim ne mesaj veriyor?
    • 28 Ekim 2009 Birileri tarih yapıyor, bunu kimler yazacak?

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,599 µs