En Sıcak Konular

Avni Özgürel


Avni Özgürel
0 0 0000

Din, diyanet aleyhtarlığı kime yarar?



Laiklik adına söylenen her söz her zaman laikliği davet etmez. Bazen laiklik yanlısı tutum alıyoruz, Atatürkçülük yapıyoruz denilerek de yobazlığa, irticaya kapı açılabilir.


Cumhuriyet ve laiklik konusunda endişeler gündeme geldiğinde laf döndürülüp dolaştırılıp Diyanet'e dayanır. Türkiye'de kaç cami var, kaç okul var: kaç Kuran kursu var, kaç kütüphane var; kaç din görevlisi var, kaç öğretmen var ve ilah... Bakanlıkların bütçeleri sıralanır, altına Diyanet'in ödeneği.. 'Görün bakın ne kadar fazla.. Üstelik bu kurum sadece Sünnileri temsil ediyor..' v.s.

Bu yaklaşım Can Dündar tarafından seçime dönük TV programları arasında bir kez daha ekrana taşındı; yetmedi, gerek Dündar gerekse başkaca yazarlar tarından köşe yazılarına konu edildi.

Verilen rakamlar yanlış mı? Hayır, doğru.

Zaten hata rakamlarda değil, bunları art arda sıralayıp yanlış hükme gerekçe yapmakta..

Bu mantığın önümüze koyduğu tablo şu: Türkiye'de hastane, okul, kütüphane, tiyatro sayısı az; çünkü çok fazla cami, çok fazla imam var!. Hizmet bakanlıklarının bütçeden aldığı pay düşük, çünkü pastanın en büyük dilimi Diyanet'e verilince kimseye para kalmıyor!..

Buna bakarak Türkiye'de kamu kaynaklarının cami inşaatına gittiğini sanabilirsiniz. Oysa Türkiye Cumhuriyeti Devleti bütçesinde ne dün, ne bugün, cami inşaatı için ayrılmış tek kuruş kaynak yer almamıştır. Camileri insanlar bir araya gelip topladıkları parayla yaparlar. Bu para toplama işini istismar, denetimsiz sarf sebebiyle eleştirebilirsiniz; keza inşaatların önemli bir bölümünü mimari açıdan kötü kopya olmakla ya da ticari amaçlı çarşı inşaatını perdeleme maksadına dönük olmakla suçlayabilirsiniz; ama buralara kamudan kaynak ayrıldığını söylemek gerçekdışıdır. Türkiye'de 75 bin kadar cami olduğu da doğrudur, ama bunların 50 bininin köylerde olduğunu, keza cami yaptırma derneklerinin sayıca çok olmasının sebebinin yeni inşaat hevesinden değil faal

camilerin din görevlilerinin maaşları dahil tüm giderlerinin bu derneklerce karşılanmasından kaynaklandığını söylemek gerekir..

90 bin din görevlisine gelince; Diyanetin merkez ve taşra teşkilatı dediğimiz müftülüklerinde yani bürokratik çarkında görev yapanlar dışında camilerde din hizmeti verenlerin sayısı 80 bin. Buna rağmen 15 bin camide din görevlisi yok... Ve bu, 15 bin caminin tamamen Diyanet'in kontrolü dışında, dini bilgi sahibi oldukları iddiaları kendilerinden menkul kişilere emanet edildiği manasına geliyor.

Zaman zaman diyanet kurumu ortadan kalksın, laik devlette buna ne ihtiyaç var, Batı'da Diyanet'e benzer bir kurum yok vs. sözlerini işitiriz. Bunlar cumhuriyetçilik, Atatürkçülük, ilericilik adına söylenir üstelik.. Oysa bu söylem dini sapkınlığın ve fanatizmin odağı haline gelmiş çevrelerin talebidir. 'Camileri bize bırakın, cemaat her sorunu halleder, devlet din görevlisi beslemekten kurtulur...' vs. Bu lafların tercümesi 'Camiler Hizbullah'a, El Kaide özentisi zorba gruplara, kendisine keramet vehmeden, kimi Mesihlik iddiasındaki kişilere bırakılsın'dır... Devlet camileri terk etsin ertesi gün hepsine el koyar bu örgütlü guruplar. Mahalleli olmanın icabıdır, her Müslüman'ın ödemesi şarttır diye 'cami vergisi' tahsili için kapılara dayanırlar... Ödemeyenin mimlendiği, taciz edildiği süreç başlar. Yani şimdi Diyanet'e bakıp ' irtica' sanılan evham tablosunun gerçeği dayanır kapıya.

Unutmamak lazım: 1946'ya kadar Türkiye'de imam-hatip Okulları yoktu, keza Kuran kursları da... Bu uygulama toplumda devlete husumet; yanında da 'Kuran Kursları Hareketi' olarak Süleymancılar diye isimlendirilen cemaati doğurdu. Süleyman Hilmi Tunahan'ın öncülüğünde ve işaretiyle biz dizi illegal kurs açıldı. Öylesine yayıldı ki bu hareket, devlet dini eğitim veren okul açmaya, Diyanet'e bağlı Kuran kursları açılmaya başladığında ortalığı 'Laik devletin okuluna kursuna giden dinden çıkar' lafları kapladı.

Laiklik adına söylenen her söz her zaman laikliği davet etmez. Bazen laiklik yanlısı tutum alıyoruz, Atatürkçülük yapıyoruz denilerek de yobazlığa, irticaya kapı açılabilir.

radikal



Bu yazı 1,005 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 25 Mart 2009 Kim faşist?
    • 27 Haziran 2007 Din, diyanet aleyhtarlığı kime yarar?
    • 1 Kasım 2006 Öncelikli tehdit, yakın tehlike
    • 31 Mayıs 2006 Krizle beslenmek
    • 4 Mayıs 2006 test 6
    • 4 Mayıs 2006 test 5
    • 4 Mayıs 2006 test 4
    • 4 Mayıs 2006 test 3
    • 4 Mayıs 2006 test2
    • 4 Mayıs 2006 test için eklenen başlık 1
    • 3 Mayıs 2006 Erdoğan, Çankaya ve Demirel

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,162 µs