• Hastalık üreten yaşam tarzı yüzünden küresel bir salgınla karşı karşıyayız. Şeker ve kalp hastalığından, şişmanlık ve hipertansiyona kadar yaygın sağlık sorunları giderek artıyor. Bu salgına yol açan yaşam tarzı, sadece bizi değil dünyamızı da tehdit ediyor. Sağlık ve hayatımızı boğan bu deli gömleğini nasıl çıkarabiliriz? Bu gömleği giydirenler de dahil kimse bu sorunun cevabını bilmiyor. Zihinlerin moloz bilgiyle kirlenmesi ve işgali, bu şifreyi çözmeyi engelliyor.
• Çözüm diye dayatılan her şey, dünyayı trilyon dolarlık sektöre semirtmekten başka bir işe yaramıyor. Artan sağlık harcamalarına rağmen, insanlık daha sağlıklı değil. Bu hastalıklarla mücadelede bunca yılda gelinen yer; bu hastalıklara yol açan risk faktörleriyle tek tek mücadele etmek yerine, hepsinin üstüne çullanma stratejisi. Yani bizi sokan ne kadar sivrisinek varsa elimize geçirdiğimiz şaplakla hepsine birden girişmek anlayışı. Risklerle dolu bir dünyada, insanlığı sokan sivrisinek bulutları olan bu riskleri yok etme savaşı da dev bir sektörü doğuruyor. Bu riskleri üreten bataklığı kurutmak çok daha ucuz ve kolay olmasına rağmen küresel sistemin büyütüp beslediği bilim dünyası bindiği dalı kesemiyor.
• Şişmanlıktan kansere kadar bir dizi sağlık sorununa getirilen çözümler, yaşam tarzını değiştirmek yerine yaratılan sektörü daha da büyütmek esasına dayalı. Daha şimdiden, 5-6 ilacın ayrı ayrı veya bir tek tablet halinde alınacağı ilginç bir döneme giriyoruz. Sadece yüksek tansiyon için bile çok sayıda ilaca mahkûm olabiliriz. Bunu alamayanların akıbeti ise kötü. Yüksek tansiyon ve kalpten ölümler bu yöntemle kontrol altına alınabilirse, şeker hastalığı ile boğuşan şişman bir dünyada yaşıyor olacağız. Şeker hastalığı ve şişmanlıkla ilgili araştırmalar ise son sürat devam ediyor. Yediğiniz içtiğiniz kalorilerin emilmeden atılması da dâhil olmak üzere bir sürü çözüm(!) hizmetinizde. Mideye konan kelepçe ve balonlar, karında toplanan yağların ameliyatla alınması, iştah artıran reklâmlardan sonra alınan iştah kesen ilaçlar ve daha niceleri…
• Küresel sağlık mehdileri ise sihirli gıdalarla ve yüksek teknolojiye dayalı rüyalarla toplumu uyutmaya devam ediyor. Yeter ki bu hastalık üreten yaşam tarzını değiştirmeyi kimse aklına bile getirmesin! Zaten isteseniz bile değiştiremezsiniz. Verilen mesaj bu! Dayatılan yaşam tarzını zorunlu olarak yaşıyoruz.
• Küresel sistemin yönlendirdiği bilim dünyası ise yaşam tarzını kökten değiştirmek ve Okinawa benzeri sağlıklı bir yaşam tarzının nasıl kurulacağı konusunu araştırmak hariç her konuda harıl harıl çalışıyor. Bu gibi konular bilim dünyasını aşıyor olmalı. Öte yandan, tek tük çabalar dışında yaşam tarzını değiştirmenin zor ve pahalı olduğuna dair yayınlar çıkmaya başladı bile. Bu yaşam tarzının mimarları bilime de yön veriyor olmasın?
• Yaşam tarzımız bizi ve dünyamızı tüketiyor. Canavarı yaratanlar ne yapacağını bilemez durumda. Küresel ısınmaya savaş açan eski ABD başkan yardımcısı Al Gore bile, bizi ve dünyamızı yok oluşa sürükleyen gerçek felaketin bu yaşam tarzının dayandığı Batı uygarlığı olduğunu ve bunun mutlaka sorgulanması gerektiğini açık açık söylüyor.
• İnsanı tüketim canavarına dönüştüren meta alışverişi yerine, ruhsal alışverişi artıran Anadolu Erenleri’nin gönül anlayışı çözümün temeli. Batı dünyasının tüketim anlayışı gaz emisyonunu artırır, küresel kıyamete yol açarken, maddi ihtiyaç ve ihtirasları sınırlayan milli kültürümüz yaşam sigortamız olabilir. İsrafı yasaklayan, karıncayı bile düşünen manevi anlayışımız küresel ısınmaya yol açmıyor. Batı dünyasının dünyayı kirleten tüketim hırsının tek tedavi yolu bizim gönül dünyamız. Tabii akıl edenler için.
• İçinde yaşadığımız akvaryumu hastalık üreten bataklığa çeviren her çeşit kirlenme, felaketlerin asıl nedeni. Bu yüzden, ‘şunu yiyin, bunu yapmayın’ türünde öneriler, sağlığımızın kilitlendiği kara kutunun şifrelerini ne yazık ki çözemiyor. Bizler bu öneriler peşinden koşarken, yaşam tarzımız hastalık üretmeye devam ediyor. Sağlık ve hayatımıza geçirilen çuval içinde debelenip duruyoruz. Karanlık bir savaşın kurbanı oluyoruz.
• Her çeşit yöntemin kullanıldığı bu karanlık savaşın hedefi; bedenimizi ve zihnimizi ele geçirmek. Taşıdığımız bedeni kim yönetecek? Patron kim olacak? Dış dünyadan beynimize üflenen programlar mı, yoksa biz mi? Bu zihinsel savaşın özgür irademizi esir aldığı bir yaşamda, özgürlük ve demokrasi olur mu? Bu açıdan bakılırsa sorun özgürlük sorunu, çözüm de bilim ve akıl oyunu. Sayısı belirsiz oyunların perde arkasını gösteren sihirli bir gözlüğe ihtiyaç duyuyoruz.
• İçinde yaşadığımız akvaryumun suyu olan yaşam tarzını kirleten kanalları bilmeden ve bunları temizleyen akıllı filtreler takmadan sağlıklı bir hayata geçmek mümkün değildir. Bu kanallar; ülkemizi çöplüğe çeviren çevre savaşı, toplumun yaşam tarzını yozlaştırıp çürüten medya savaşı, beyinleri işgal ederek küresel yaşam tarzını dayatan ve bize ait ne varsa yok eden zihinsel soykırım savaşı, vücudumuzu şişiren boyalı sıvı ve içkileri dayatan su savaşı, Türk toplumunu hasta ederek kırmayı amaçlayan sağlık savaşı, bilimsel yozlaşmaya yol açan bilim savaşı, küresel sağlık anlayışı ve şifreleri…
• Öncelikle ve acilen, Ulusal Yaşam Kongresi’ni toplayarak bilimsel çözümleri bulmak zorundayız. Küresel yel değirmenlerine saldıran bir Don Kişot’luk yerine, yaşam tarzı filminin görünmeyen perde arkasını gözler önüne sermeliyiz. Ve daha da önemlisi, sağlık ve hayatımızı kilitleyen şifreyi çözmeye çalışırken, hastalık üreten bir yaşamdan sağlıklı yaşama geçişin yol haritasını çizmeliyiz.
• Sihirli gıdalarla oyalanan bir toplumun, sağlığı ticari meta haline getiren küresel oyunlar karşısında şok olup uyanması ve sağlık bilincine kavuşması zaman alacaktır. Sağlıklı ve özgür yaşama yöntemlerini içeren düşüncelerin, ülkemizin en ücra köşelerine kadar yayılması dileği ile…
Kaynak: Yeşilçimen K: Hastalık Üreten Yaşam Tarzımız Nasıl Değişir. Hayy kitap 9. Baskı, 2007
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle