En Sıcak Konular

Mümtaz'er Türköne


Mümtaz'er Türköne
0 0 0000

Sezer'inki rejim suçu



Seçimle gelen birinin elindeki yetkileri kullanarak kendi koltuğunu koruması, rejimin temel esaslarına müteallik bir ihlal değil mi?

Meclis'in ikinci defa kabul ettiği Anayasa değişiklikleri, Cumhurbaşkanı tarafından referanduma götürülecek. Sezer'in ayrıca düzenlemenin iptali için Anayasa Mahkemesi'ne iptal davası açacağı da belirtiliyor.

Bir gazete bu haberi "ayıkla pirincin taşını" başlığı ile vermişti. Manzara şu: Demokratik sistemi dev dişlilerden meydana gelen koca bir makine gibi tasavvur edin. Cumhurbaşkanı, Anayasa değişikliklerini engellerken, referandum sürecini kısaltan kanunu iade ederken şunu yapıyor: Bir demir çubuğu dişlilerin arasına yerleştirerek makineyi durduruyor, çalışamaz hale getiriyor. Cumhurbaşkanı, önceki vetosunda Anayasa değişikliği paketinin "rejim değişikliğine yol açacağı" gerekçesini öne sürmüştü. Aynı gerekçenin devam ettiği anlaşılıyor.

"Rejim" nedir? Demokratik sistemi işletme teşebbüsü, nasıl "rejim değişikliği" olarak nitelenir? En küçük bir siyasî ihtilafı rejim tartışmasına dönüştürme mahareti, kime ne kazandırmaktadır?

"Rejim" deyince birilerinin aklına hemen laikliğin, cumhuriyetin erdemlerinin geldiği aşikar. Ancak "rejim" aslında bildiğimiz "düzen" veya "nizam" kelimesinin Frenkçesi. Kısaca tek başına kullandığınız zaman çok fazla bir anlam ifade etmiyor. Demokratik bir düzenin bize sunduğu özgürlükler içinde "rejim sorunu"na daha makul ve insancıl bakmamız gerekiyor. Sağlıklı bir toplumsal hayatı sürdürebilmek için bir siyasal düzene ihtiyacımız var. Adalet tevzi edilecek, güvenliğimiz sağlanacak. Hukuk devleti bu işlerin hukuk normlarına bağlanmasını, bir intizama ve kurallara bağlanmasını ifade ediyor. Böylelikle bir demokratik rejim ortaya çıkıyor. Toplumsal hayatı sağlıklı bir şekilde sürdürebilmek, bireysel özgürlükleri garanti altına alabilmek ve devlet gücünün keyfi kullanımını engellemek için prensipler va'z edip, bunlara uyuyoruz. Devlet iktidarının dinî inançlara ve din karşıtı ideolojilere ve felsefi düşüncelere eşit mesafede durmasını, yani laiklik prensibini bu rejimi, yani düzeni sürdürmek için gerekli görüyoruz.

Bizim yaşama amacımız laik bir düzeni tesis etmek ve laik bir düzeni sürdürebilmek değil. Tersine laik düzenin amacı bizi barış ve huzur içinde yaşatmak. Bizim için var olan siyasî düsturları bir kudsiyet halesi içine sokup dokunulmaz hale getirdiğiniz zaman, üstlendikleri işlevleri yerine getiremez hale gelirler. Unutmayalım: Biz laik cumhuriyet rejimi içinde yaşamak için dünyaya gelmedik. Laik cumhuriyet rejimi bizi özgür, onurlu ve huzurlu vatandaşlar olarak yaşatma kapasitesine sahip olduğu için değerli. Her şey bizim için. Bizler, biz insanlar bazı şeylerin aracı değiliz. Devlet bizim için var. Siyasî iktidar bizim için var.. O zaman laiklik, cumhuriyet ve bunları içerecek şekilde rejimden bahsettiğimiz zaman, aslî amacı kamu yararı olan kurallardan ve bu kuralların oluşturduğu bir sistemden yani rejimden bahsediyoruz. Cumhurbaşkanlığı seçimine dair Anayasa'da yer alan kurallar, sistemin bütününün işleyişine etkide bulunduğu için sahip olduğumuz rejimin bir parçası idi. Anayasa Mahkemesi eliyle rejime dair bu kurallar, kısaca rejim ihlal edildi. Daha önce işleyen kurallar, Cumhurbaşkanlığı seçimini etkilemek için değiştirildi. Anayasa Mahkemesi kararı bir "rejim değişikliği kararı" idi. Sistem durdu, tıkandı. Rejim değişikliği yolu ile rejim işlemez hale geldi. Bunun üzerine Meclis, yeni bir çıkış yolu aradı. Cumhurbaşkanının Meclis tarafından seçimi imkânsız hale geldiği için halka gitmeye karar verildi.

Anayasa değişikliklerinin referanduma götürülmesi, halka "Cumhurbaşkanını sen seçmek ister misin?" diye sormak anlamına geliyor. Evet oyunun yüksek çıkacağı ortada. O zaman Cumhurbaşkanı referandum seçeneğini işleterek rejimin tekrar işlemesini geciktirmeye çalışıyor. Cumhurbaşkanı tek başına Çankaya'da, Türkiye'nin yeni cumhurbaşkanını seçmesini engellemek için her aracı kullanıyor. 8 Haziran'da imzaladığı kararı, kendisine tanınan sürenin sonuna kadar bir hafta daha bekletmesi, bir yetkinin ve hakkın suistimali değil mi? Kanuni süresi sona eren Cumhurbaşkanı, yeni cumhurbaşkanının seçilmesini geciktirmek için elinden geleni yapıyor; yani ilave süresini uzatıyor. Seçimle gelen birinin elindeki yetkileri kullanarak kendi koltuğunu koruması, rejimin temel esaslarına müteallik bir ihlal değil mi? "Rejim değişikliğine gitme" suçu doğrudan A. Necdet Sezer tarafından ısrarla işlenmiyor mu?

zaman



Bu yazı 978 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 30 Eylül 2012 Bu sefer çözülecek mi?
    • 16 Eylül 2012 Din eğitiminde devlet tekeli kalkıyor
    • 14 Eylül 2012 Siyaset, artık dine alet edilmiyor!
    • 13 Eylül 2012 CHP, PKK ile müzakere yapabilir mi?
    • 9 Eylül 2012 Merkez Sağ'ın son noktası
    • 7 Eylül 2012 Başbakan sertleşmekte haklı mı?
    • 28 Ağustos 2012 Hükümet haklı çıktı
    • 26 Ağustos 2012 Kawa ve Ergenekon
    • 24 Ağustos 2012 Terör sorunu ayrışıyor
    • 17 Ağustos 2012 Hem şiddet üreten, hem barış isteyen bir örgüt
    • 16 Ağustos 2012 'Paralel devlet'in iflası
    • 12 Ağustos 2012 Kürt, Türk, Alevî ve Sünni olmak
    • 10 Ağustos 2012 Yangını kim söndürecek?
    • 5 Ağustos 2012 Ordulaşan partiler ve partileşen ordular
    • 22 Temmuz 2012 Davutoğlu haklı çıkarsa?
    • 17 Temmuz 2012 'Hücre yenilenmesi'
    • 29 Haziran 2012 ÖYM'leri kaldırması için hükümete yetki verdiniz mi?
    • 24 Haziran 2012 Türkiye savaşa girer mi?
    • 21 Haziran 2012 Teröre teslim olmak
    • 19 Haziran 2012 Çözüme yakın mıyız?

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,086 µs