En Sıcak Konular

Cengiz Çandar


Cengiz Çandar
0 0 0000

Kutuplaşma ve iç savaşlar coğrafyası




Türkiye’ye, böyle bir dönemde, içinden geçtiğimiz zaman diliminde yapılabilecek en büyük kötülük, “kutuplaşma” ve “gerilimi” körüklemek ve pompalamaktır.

Telefonda sesi öfkeyle titriyordu arkadaşımın. “Televizyonda görüntüleri gördün mü? Arafat’ın evini yağma ettikleri görüntüleri. Bunu Sharon bile yapmamıştı...” diye haykırıyordu.

Gazze’deki “Filistin iç savaşı”nın tartışmasız en hazin görüntüleriydi gerçekten o görüntüler. Filistin kimliğini adeta kişiliğinde var ederek, dünya haritasına yerleştiren, dünya tarihine kaydettiren ve şunun şurasında iki buçuk yıl önce 75 yaşında bu dünyadan ayrılan Filistin’in “ulusal lideri"nin 2001’den beri Gazze’de girilmeyen evine Hamas militanları yağma amaçlı girmişti. Fetih’e karşı zaferlerini kutlarlarken Arafat’ın eşyalarını da yağmalıyorlardı.

Bu manzaranın, örneğin Türkiye’nin İstanbul’unda Şişli’de Atatürk’ün evine girip yağmalamaktan bir farkı yoktur kategorik olarak. Böyle bir davranış ve görüntü, Türkiye’de ne anlama gelirse Gazze’de, Filistin topraklarında da o anlama gelir.

Aslında İsrail işgali altında, fiziki olarak birbirinden zaten ayrılmış bulunan Filistin toprakları, -Gazze ile Batı Şeria- yönetim olarak da birbirinden koptular. Gazze artık bir “Hamasistan” ve Ramallah’ı, Nablus’u, Bethlehem’i ve Hebron’u (El-Halil) ile Batı Şeria ise “Fetihistan”...

“Kutsal Topraklar”da barış için “iki devlet” çözümü öngörülüyordu. Yahudi ulus-devleti olarak İsrail ve bir de bağımsız Filistin devleti. Şu anda ise ortaya sanki “iki Filistin devleti" çıkıverdi. İsrail işgali devam ettiği için bunlara devlet de denemez aslında. Üstelik Batı Şeria, bir sürü Yahudi yerleşim merkeziyle fiziki devamlılığa da sahip değil.

Bir bağımsız Filistin devletinin başkenti olması tasavvur edilen Doğu Kudüs ise Batı Şeria-Gazze parçalanmasıyla felç. Ancak coğrafi konum itibariyle Batı Şeria’nın orta noktasında yer alması ve tümüyle İsrail yönetimi altında bulunması nedeniyle Hamas iktidarının imkânsızlığını işaret eden bir durumda.

***

Hamas, 1.5 milyon kişinin neredeyse üst üste yaşadığı dar bir kıyı şeridi olan Gazze’den Fetih’i sürdü çıkarttı. Sınırlarını da mühürledi. Hamas’ın silahları orada tek hâkim. Üç renkli Filistin bayrağı yerine, Hamas’ın yeşil bayrakları yükseldi.

İsrail-Mısır arasında sıkışan bu toprak parçasındaki gelişmeler Hamas’ı tam bir tecride götüreceğe benziyor. Uluslararası sistem, Hamas’ı tecrit ederken Filistin Kurtuluş Örgütü ve Fetih lideri ve Filistin Yönetimi Başkanı Mahmut Abbas’a (Abu Mazen) kesenin ağzını açıyor.

Filistin Ulusal Birlik Hükümeti'nin, bir “iç savaş”la çöküşü galiba herkesin işine geldi. Başta Mahmut Abbas, yönetilmesi neredeyse imkânsız Gazze’yi Hamas’a bıraktı. Bir süre sonra Gazze, Hamas’ın üzerine yıkılacak. Hamas’la birlikte, Ortadoğu’da canlanan “siyasal İslam” da enkaz altında kalmaya başlayabilir.

Ortadoğu’da Irak-Lübnan-Filistin hattındaki "fay"ların neden olduğu şiddetli depremlerden sonra kendisini bulacak sanki. Irak-Lübnan-Filistin “tektonik plaklar” gibi.

Bu hattaki şiddetli “siyasi sarsıntılar” müthiş bir “şiddet iklimi”ni oluşturuyor ve söz konusu “şiddet iklimi” altında bir “iç savaşlar coğrafyası” uzanıyor.

Irak’taki keskin ve bir türlü önü alınamayan, İran, Suudi Arabistan gibi ülkeler tarafından da arkalanan ve fonlanan bir kanlı “mezhep çatışması” halinde.

Lübnan’daki Suriye’nin eski egemenliğini tekrar kurabilmek amacıyla çeşitli “kartlar” oynayarak “iç savaş atmosferi”ni beslediği bir istikrarsızlık hali. Bu kimi zaman Şii Hizbullah’ın Beyrut’un Sünni merkezinde gösterileri, kimi zaman şimdi olduğu gibi El-Kaide türevi Fetih-el İslam örgütünün kuzeyde Nahr el-Berid, güneyde Ayn el-Helve adlı büyük Filistin mülteci kamplarında Lübnan ordusuyla çatışması, kimi zaman da Beyrut’taki siyasi suikastlarla kendisini dışa vuruyor.

Suriye’nin amacı, Refik Hariri suikastını yargılamak amacıyla Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi ile Lübnan hükümeti arasında oluşturulacak “uluslararası mahkeme”yi engellemek. Zira, bu mahkeme, “parmak izleri”ni takip ederek Şam’da Beşar Esad rejimini “sanık sandalyesi”ne oturtmaya doğru ilerleyebilecek. Lübnan’ı kaosa sokar ve hükümetini düşürürseniz, "Uluslararası Mahkeme"ye “Şam yolları”nı da kapayabilirsiniz. Şam’daki Baas rejiminin gayretleri ve hesapları bu yönde.

Filistin’de ise “bağımsız Filistin devleti” ya da en azından “Doğu Kudüs-Batı Şeria ve Gazze”den oluşacak bir bağımsız Filistin devletinin kurulmasını imkânsızlaştıracak bir Filistin iç savaşı sahnelendi. Arka planda, bölgenin her köşesinde çekişen “aktörler”, İran-Suriye ekseni bir yanda, genel anlamında ABD-AB hattı diğer yanda.

***

Türkiye’nin bir “iç savaşlar coğrafyası” ile kuşatılmakta olduğu olgusunu görmeliyiz ve ülkemizdeki “kutuplaşma” ortamının nasıl tehlikeli mecralara kayacağını idrak etmeliyiz. Zira, daha kötüsüne “iklim” ve “coğrafya” müsait.

Türkiye’ye, böyle bir dönemde, içinden geçtiğimiz zaman diliminde yapılabilecek en büyük kötülük, “kutuplaşma” ve “gerilimi” körüklemek ve pompalamaktır.

“İç savaşlar coğrafyası” ile kuşatıldığımızı aklımızdan çıkarmamalıyız...

REFERANS

 

 

 



Bu yazı 1,116 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 2 Mart 2012 'İç savaş salgını' ve 'korunma yolları'...
    • 8 Şubat 2012 Türkiye, Suriye'de savaşa mı gidiyor?
    • 13 Temmuz 2011 Diyarbakır DTK'nın, BDP Ankara'nın
    • 22 Haziran 2011 Türkiye'nin doğru Suriye pusulası
    • 14 Haziran 2011 Yeni anayasa için AK Parti-BDP-CHP uzlaşması
    • 13 Mayıs 2011 İktidar Kürt sorununu anlamalı
    • 16 Nisan 2011 AK Parti'nin Güneydoğu'da 'siyasi ricatı...'
    • 12 Nisan 2011 Aday listelerini okuma kılavuzu
    • 1 Mart 2011 Hoca ve 28 Şubat'ın cenazesi
    • 22 Şubat 2011 Libya: Osmanlı dominosu ve Bingazi'deki kan davası
    • 19 Şubat 2011 Ergenekon faturası
    • 5 Şubat 2011 Mısır'ın tarih yazdığı gün...
    • 8 Ocak 2011 Hizbullah tahliyesi mi rönesansı mı?
    • 5 Kasım 2010 TAK, ne kadar PKK, ne kadar 'Ergenekon?'
    • 29 Ekim 2010 'Tek Cumhuriyet'in iki Ankara'sı
    • 26 Ekim 2010 Bu gidişle katilden çocuk yaratılacak
    • 6 Ekim 2010 Washington'daki Türkiye
    • 1 Ekim 2010 Daha seyahatin başı, çözümün eşiği değil...
    • 29 Eylül 2010 Türkçeye onurunu iade edin
    • 21 Eylül 2010 Hakkâri provokasyonuna inat

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,081 µs