En Sıcak Konular

Fehmi Koru


Fehmi Koru
0 0 0000

Su uyur, çeteler uyumaz



Üstünü ne kadar örtmeye çalışırsanız çalışın, bir ülkede anayasal düzene aldırmadan harekete geçip yasa dışı işler yapmayı görev bilen bir örtülü örgütlenme varsa, o örgüt varlığını bir biçimde -ama mutlaka- belli eder. Ya bir kaza olur öğrenirsiniz varlığını, ya da tesadüfen basılan bir evde bulunan bombalarla… Su uyur, çeteler uyumaz…

Geçen hafta ikisi birden yaşandı bu tesadüflerin; önce Afyon/Dinar'da bir cip bir kamyona çarptı, ardından da İstanbul/Ümraniye'de bir gecekonduya baskın düzenlendi. Dinar kazasında cipten suikast silâhları, uyuşturucu ve inanılmaz rakamlara erişen çekler çıktı; Ümraniye'deki evde de daha önce bazı eylemlerde kullanıldığı türden oldukları anlaşılan el bombaları ve TNT kalıpları bulundu. Kazada hayatlarını kaybedenler işadamı görüntülü bazı tiplerle bir emekli başkomiserdi; Ümraniye'deki ev de Danıştay'a saldırıp yargıçların üzerine kurşun yağdıran avukatın ideolojik yakını birine ait...

Gazetelerde, birkaç gündür, 'İkinci Susurluk Vakası' başlıklı haberlerden geçilmiyor…

Susurluk, artık hepimiz ezbere biliyoruz, devlet içinde yuvalanmış çetelerin varlığını gözlere sokmuş bir olaydı. Meslekî hayatı hassas görevlerde geçmiş bir Emniyet müdürü, 'tetikçi' olduğu bilinen bir kanun kaçağıyla aynı aracın içindeydi ve aracın üçüncü yolcusu da bir milletvekiliydi. Otomobilde çok sayıda silâh yanında gizli belgeler de vardı. Dönemin (Kasım 1996) hükümeti, Susurluk adıyla özdeşleşen 'çete' kavramının ne anlama geldiğini tam keşfedemedi, basit bir olay sandı ortalığa saçılan belgeleri ve… Ve çetelerle mücadeleyi göze alamayan hükümet yerinde kalamadı…

Ak Parti için 'İkinci Susurluk Vakası' aslında daha önce yaşandı; bir kitabevine bomba koyanlar (Kasım 2005) iş üzerinde yakalandılar Şemdinli'de. Resmî kimlikleri vardı eylemcilerin ve himayeye mazhar oldukları da belliydi. Emniyet ve yargı olayın üzerine gitti, ama siyasî destek alınamadığı için fazla başarılı olunamadı. Olayın tertip boyutu, eylemi planlayanlar ve amaçları az buçuk bilindiği halde, Şemdinli, Ak Parti ve hükümeti için beklediği önemi bir türlü yakalayamadı. Ayrıntılı bir iddianameyle olayın boyutlarını sergileyen savcının meslekten ihracına da göz yumdu hükümet…

Danıştay saldırısı (mayıs 2006) da, hemen her bakımdan, yeni bir 'Susurluk Vakası' gibiydi. Eylemcinin bağlantıları çete yapılanmasına işaret etmekteydi. Dalları budaklarıyla ortaya çıkan bu yapılanmanın üzerine de gitmedi Ak Parti ve hükümet. Hükümetin, şimdilerde sağda-solda patlayan bombalar, cami avlularında yapılan protesto gösterileri ve siyasetin alanını daraltan diğer girişimlerin kaynağını anlamakta zorlanması bu yüzden şaşırtıcı...

Dinar ve Ümraniye'de tesadüfen kendini belli eden yeni Susurluklara acaba nasıl bakıyor Ak Parti ve hükümet? Bunları çek-senet tahsil eden sıradan haydutlar, ya da bidonlarda kıymetli eşya ararken el bombası bulan çöp karıştırıcıları olarak görüp arkasını bırakacak ve birilerinin devreye girip her iki olayın üstünü örtmesine müsaade mi edecek? Yoksa kendisini iktidardan etmeye çalışanların uzantısı olduğunu nihayet fark edip bütün bağlantılarıyla çete yapılanmasının üzerine mi gidecek? Hangisi?

İlk yolu tercih ederse her gün daha da artan bir baskıyla varlık sebebini yitireceğini, ikinci yola başvurursa üzerine yıldırımlar yağdırılsa bile sonunda üstün geleceğini bilmem söylemem gerekir mi?

Çeteler varsa ülkemizde, siyasetin önünü kesmek ve siyasetçinin nefesini kesmek için var…

yenişafak



Bu yazı 895 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 30 Eylül 2012 Ak Parti kongresinin düşündürdükleri...
    • 28 Eylül 2012 Yalan dünya, hem de ne yalan
    • 23 Eylül 2012 Tartışma sağlık alametidir
    • 20 Eylül 2012 Darbeler, CHP ve Deniz Baykal...
    • 18 Eylül 2012 CHP’nin özrünün anlamı
    • 16 Eylül 2012 Hayasızca saldırının düşündürdükleri
    • 11 Eylül 2012 O da bir gün bitecek...
    • 9 Eylül 2012 Ne olur, ne olamaz...
    • 6 Eylül 2012 Suriye politikasına yeniden bakmak
    • 29 Ağustos 2012 Türkiye Pakistan, Hatay da Peşaver değil...
    • 26 Ağustos 2012 Hayatları oyun
    • 19 Ağustos 2012 Orhan Pamuk tiksiniyormuş, ben acıyorum...
    • 14 Ağustos 2012 Milletvekili neden kaçırılır?
    • 12 Ağustos 2012 ‘Yeni gazetecilik’ denen şey
    • 9 Ağustos 2012 Tuzak varsa tedbir nerede?
    • 3 Ağustos 2012 Komutan tanıklık yaptı
    • 31 Temmuz 2012 Abdullah Gül ‘yeniden’ ha, gerçekten mi?
    • 24 Temmuz 2012 Kılıçdaroğlu siyaseti kirli (mi) görüyor
    • 18 Temmuz 2012 CHP’nin Ak Parti açmazı
    • 17 Temmuz 2012 CHP makas değiştirirken...

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,626 µs