En Sıcak Konular

Yahya Bostan



Yahya Bostan
0 0 0000

"Amerikalılar Barzani'yi sevmiyor!"



Son bir ayda öyle gelişmeler yaşandı ki çoğumuzun aklı karışmış olmalı. Olup biteni anlamlandırmaya, önümüzü görmeye çalışıyoruz. Son bir ayda Cumhurbaşkanını seçemeyen Türkiye erken seçime gidiyor. Meydanlar ısınırken artan terör saldırıları Türkiye’nin kızgınlığını Kuzey Irak’a yöneltiyor. Müteşebbisinden siyasetçisine, üniversite öğrencisinden sokaktaki vatandaşına herkesin aklında o soru var: Neler oluyor…

Bu sorunun yanıtını herkes gibi ben de merak ediyorum. Bu yüzden sık sık fikirlerine danışabileceğim kişilerle bir araya geliyorum. Son günlerde yaşadıklarımızı anlamlandırabilmek için Türkiye’yi Washington’dan izleyen Soner Çağatay ile olup biteni konuştuk. ADAM Sosyal Bilimler Araştırma Merkezi’nin organize ettiği kahvaltıda Çağatay ile bir araya geldik. Şimdi sizlere o masada Çağatay ile yaptığımız tartışmanın önemli satır başlıklarını aktaracağım.

Ancak önce biraz Soner Çağatay’ın kim olduğundan bahsedelim. Bilmeyenler için… Çağatay Amerika’nın önde gelen düşünce kuruluşlarından Washington Institute’ün Türkiye masası direktörü. Bu özelliğinin yanı sıra Yale ve Princeton üniversitelerinde ders veren Çağatay, Amerika’da Türkiye ile ilgili tartışmalarda düşüncesine başvurmak için aranan ilk isimlerden. Soner Çağatay ile Kuzey Irak, Türkiye’nin terörle mücadelesi, Türk-Amerikan ilişkileri ve orta ve uzun vadede oluşacak küresel denklemi konuştuk.

Amerikalılar Barzani’yi sevmiyor

Çağatay ile görüşmemizde ilk gündem maddesi Kuzey Irak ve artan PKK terörü. Soner Çağatay “Amerika bizimle ilgili işlerini düzeltmeden Irak’ı halledemez” diyor. Buraya dikkat: ABD birliklerinin Kuzey Irak’tan çekildiğini vurgulayan Çağatay’a göre artık ABD ile karşı karşıya gelir miyiz endişesi kalmadı. Çünkü orada Amerikan askeri kalmadı. “Türkiye’nin Kuzey Irak’taki olası sınırlı operasyonuna Washington artık hayır demiyor” diyen Çağatay’a “Ya operasyonun yöne Erbil’e dönerse” diye soruyorum. Çağatay “Amerikalılar Barzani’yi sevmiyor” diye yanıtlıyor. Ben “anladığımı” söylüyorum!

Kürtler 2008’e kadar bağımsızlık ilan etmeyecek!

Çağatay “Kuzey Irak fiili bir devlet gibi ancak 2008 seçimlerine kadar bağımsızlık ilan etmeyecekler” iddiasında bulunuyor. Çünkü Çağatay’a göre “bağımsızlık ilan ettikleri an ABD’nin Irak projesi bitmiş demektir. Bush bunu Amerikalılara anlatamaz.” Bu yüzden bekleyecekler. Üstelik bu Kuzey Irak’ın bağımsızlık ihtirasının önündeki tek engel değil. Çağatay “bağımsızlık ilan ederlerse Türkiye’yi doğrudan muhatap almaya başlarlar. Şu anda Türkiye Bağdat’ı muhatap alıyor, ancak bağımsızlık olursa Türkiye doğrudan Erbil’e yönelir!” diyor. 

Bir nesil PKK ile büyüdü!

Çağatay konuşmamızın terör ile ilgili kısmında ilginç bir saptama yapıyor: “Son şehitler 1987 doğumlu.” Bu çok önemli. Çünkü Çağatay’a göre artık önümüzde PKK ile yaşamış bir jenerasyon var. “Doğduklarında bomba sesleriyle doğdular ve onunla büyüdüler” diyor Çağatay ve ben bu saptamayı önemsiyorum. Bu sosyal psikolojiyi iyi anlamak gerekiyor. Soruna yaklaşımımızda bunu da hesaba katmalıyız. Elbette yıllar geçtikçe oluşan sosyal psikoloji karşılıklı… Bunu da hiç unutmamalıyız. Terör saldırılarının geriye dönüş izlenimi verdiğini “Artan terör bana doksanlı yılları hatırlatıyor” sözleriyle açıklayan Çağatay “Eğer şiddet devam ederse çok tehlikeli bir hal alabilir. ‘Öcalan’a özgürlük’ hareketine dönüşen PKK çok tehlikeli bir oyun oynuyor” diyor. Peki, son günlerde ortaya atılan “Kuzey Irak’a operasyon iç siyasetle ilgili” iddiasını Çağatay nasıl değerlendiriyor? Çağatay “Türkiye’de yaşanan sınırötesi operasyon tartışmaları tam olarak iç siyaset ile ilgili değil. PKK’nın artan saldırıları tartışmaları alevlendirdi” diyor.

AKP elinden büyük oynuyor!

Çağatay ile Türkiye’deki siyasi gerilimi de konuştuk. Son günlerde yaşananları “son 27 yılın en büyük krizi” olarak niteleyen Çağatay “Anayasal bir kriz bu… Devlet neredeyse ortada yok, Cumhurbaşkanı ile Başbakan bir araya gelemiyor” diyor. AKP’yi elinden büyük oynamakla suçlayan Çağatay’a göre AKP Cumhurbaşkanlığı sürecinde Türkiye’yi gererek elindeki fırsatı kaçırdı.

Amerikan seçimlerini kim kazanacak?

Yukarıda önemli satır başlıklarını okuduğunuz Çağatay ile sohbetimiz Türkiye’den ABD’ye kayıyor. Amerikan seçimlerini kim kazanacak? Çağatay’a sorduğumuz soru bu… “Şu an için kimin kazanacağı ile ilgili bir şey söylemek çok erken” diyor Çağatay ve ekliyor: “Önümüzdeki on altı ay boyunca çok şey değişebilir. Başkan adayları enerjilerini bu süre zarfında koruyabilecek mi, bu çok önemli.” Obama örneğinden yola çıkan Çağatay “Obama şu anda zirvede… Ancak on altı ay boyunca zirvede kalıp kalmayacağını bilmiyoruz” diyor.

Demokratların iktidarı Ermenilerin iktidarı olacak!

Çağatay konuşmamızın bir bölümünde Türkiye’de “galat-ı meşhur” denilebilecek bir algıya karşı çıkıyor. Üstelik bu yanlış algılama Türkiye’den Amerika’ya bakışın pek de sağlıklı olmadığını, her şeyin buradan görüldüğü gibi olmadığını gösteriyor. Demokratların iktidara gelmesiyle Türk-Amerikan ilişkilerinin düzeleceğinin varsayıldığını ancak bunun tam olarak gerçeği yansıtmadığını belirten Çağatay “Demokratlar şu an için çok güçlü görünüyor. Biz Bush hükümeti ile kimi sorunlar yaşadık. Ancak sanıldığının aksine, demokratların iktidarı bizim için daha problemli geçebilir. Çünkü Ermeni lobisi Demokratlar içinde çok güçlü. Ermenilerin yüzde doksan beşi demokrat. Demokratların iktidarı Ermenilerin iktidarı olacak diyebiliriz. Demokratların özellikle insan hakları ile ilgili durumlarda Türkiye’den kimi beklentileri olabilir” diyor. Çağatay’ın çalıştığı Washington Institute’ün Demokratlara yakın bir kuruluş olduğunu hemen belirtelim.

Rusya geçici bir fenomen!

Peki, geleceğin dünyası nasıl şekillenecek? Dünyada yeni bir kutuplaşma gerçekleşecek mi? Çağatay’a göre Washington’da petrol fiyatlarına bağlı olarak Rusya’nın geçici bir fenomen olduğuna inanılıyor ve Çin’in orta vadede gerçek bir tehdit olarak ortaya çıkacağı senaryosu üzerinde duruluyor. Bu tüm çalışmaların Çin’e göre yapıldığı anlamına geliyor. Bu gerçeğin altını kalın bir şekilde çizen Çağatay ilginç bir anekdot da anlatıyor: bu yüzden İsrail ABD’den “fırça yedi.” Olay şöyle gelişiyor: Amerika’nın engellemelerine rağmen İsrail Çin’in uçaklarını modernize etmeye çalışmış. Amerika “bu uçaklar ilerde bana karşı kullanılabilir” diyerek İsrail’i sert bir şekilde uyarmış ve İsrail Savunma Bakanı gelip bizzat özür Washington’dan özür dilemiş. İsraillilerin ondan sonraki adımını tahmin edin! Modernize ettikleri uçakları Çin’e geri vermemişler. Bu Washington’un Pekin yönetimi ile ilgili kaygılarının hangi boyuta vardığını ortaya koyuyor. Ancak şu noktayı da eklemek gerekiyor. Küresel mücadelenin en önemli alanlarından birisi psikolojik kısmıdır. ABD bu mücadeleyi yumuşak gücüyle sürdürebilir. En azından sert güç kullandığında ne duruma düştüğüne Irak’ta şahit olduk. Ancak anlayamadığım bir şekilde ABD kendisini dünyadan, özellikle Çin ile nüfuz mücadelesine gireceği Asya’dan ve Orta Doğa’dan izole ediyor. Sert güç kullanarak ve Orta Doğu’nun sorunlarında taraf olarak kitleler üzerindeki psikolojik etkisini kaybediyor ve açıkça Amerikan karşıtlığını körüklüyor. ABD’nin olası küresel kutuplaşmaya hazır olmadığını son yıllarda yaşananlar açık bir şekilde ortaya koyuyor.



Bu yazı 3,482 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 31 Temmuz 2008 ‘Dünyanın en büyük siyasi projesi’ ne demek?
    • 28 Temmuz 2008 Baykal’ın göremediği…
    • 10 Kasım 2007 Baykal’ın danışmanı kim?
    • 6 Kasım 2007 İtiraf edelim: İşte Oval Ofis’ten çıkan sonuç!
    • 31 Ekim 2007 Türkiye’nin Brzezinski’si var mı?
    • 26 Ekim 2007 Ne intikamı? ABD bizden intikam almıyor!
    • 24 Ekim 2007 Artık farkındayız: Bu provokasyona dur deyin!
    • 23 Ekim 2007 O sekiz askere ne oldu?
    • 21 Ekim 2007 Son saldırı: PKK neden bu kadar rahat?
    • 18 Ekim 2007 Bu filmi çok gördük: Oyunun farkında mısınız?
    • 15 Ekim 2007 Tuzak: Tasarı çekilirse ne olacak?
    • 11 Ekim 2007 “27 sersem Amerikalı…”
    • 10 Ekim 2007 Bakmayın, Türkiye’de iyi şeyler de oluyor!
    • 8 Ekim 2007 Saldırının üçüncü boyut okuması
    • 5 Ekim 2007 Referandum karmaşası: Bu güne nasıl geldik?
    • 28 Eylül 2007 Malezya bitti: Şimdi hasar tespit zamanı!
    • 17 Eylül 2007 Kendinizi koruyun: İran bitti, Malezya geliyor!
    • 8 Eylül 2007 Stratejik analiz: Hükümet değil devlet politikası!
    • 30 Ağustos 2007 Artık kolları sıvama zamanı!
    • 23 Ağustos 2007 Kulisleri hareketlendiren ziyaretin perde arkası!

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,584 µs