Bu teklifi, hayatının son yıllarında, beyin damarları iyice kireçlenen ve yazdıklarıyla hepimizi şaşkınlığa düşüren, benim gibi katıksız hayranlarını da kendinden hızla soğutan Attila İlhan merhum ortaya atmıştı: Amerika ve Avrupa ekseninden çıkıp, Rusya’yla, Hindistan’la ve Çin’le ittifak kurmak...
Kendi kendini çiğnemiş, amiyane tabiriyle “o güne kadar olan lafını şeyetmiş”, yıllarca küfür ettiği Cumhuriyet Gazetesi’ne girmiş, hiç sevmediği İlhan Selçuk’un yanında yazıyordu...
Aydınlar arasında hiçkimse ciddiye almadı ama bazı bürokratlar bu “formülün” üzerine balıklama atladılar.
Çünkü Avrupa Birliği’ne asla girmek istemiyorlardı (Kıbrıs’tan hiçbir şekilde çekilmek istemiyorlardı ve Avrupa’ya kabul edilmenin olmazsa olmaz koşullarından biri de buydu.)
Biz de sorduk: Karşı taraftan, yani Rusya’dan, Çin’den, Hindistan’tan bu yönde bir talep, bir eğilim, bir girişim var mı? Yani, Amerika’ya ve Avrupa’ya karşı Türkiye’yle ittifak yapalım diyen politikacıları, gazetecileri, kamuoyu önderleri var mı oraların?
Kimse bilmiyordu...
Laf aramızda, öyle bir “eksen” de yoktu... Bunlar, herbiri ayrı telden çalan ülkelerdi.
Ama “kendi kendine gelin güvey olmak” bizim bürokrasinin hoşuna gitmişti.
Bugün Rusya, kapitalizme geri dönmüş ama gerek çarlık döneminin gerekse komünizm ayracının hastalıklarından kurtulamamış, diktatör değilse bile “otoriter” bir adam tarafından yönetilen bir ülke...
“Totaliter değil ama otoriter” büyük önderimize bürokrasinin duyduğu özlem, Putin’in şahsında bizimkilere çekici geliyor galiba!
Çin de, komünist tek parti yönetimi altında ve fakat vahşi kapitalist ekonomisiyle, ki bunun siyaset bilimindeki tek adı faşizm olur, bizim bazı faşistlerimiz için ilgi ve çekim odağı!
Gerçi Hindistan demokrat ama, eh, o kadarcık kusur kadı kızında bile bulunur.
Turan İmparatorluğu ne kadar gerçekçi bir özlemse, bu ittifak meselesinin de ancak o kadar “fizibilitesi” vardır.
Denemeye kalkmak çılgınlığını yaparsan... Batı’dan kopar, Doğu’ya da eklemlenemez, ortada kabak gibi dımdızlak kalırsın.
Tabii önce Batı’nın seni “bırakacağını”, örneğin kafana göre Kuzey Irak’a da saldırıp Barzani’nin falan da canına okuyabileceğini varsayıyorsun...
Çok yakında girişeceğimiz göstermelik operasyondan sözetmiyorum, o, bürokrasinin onurunu kurtarmak, Kuzey Irak’a girdik diyebilmek, ulusalcıların da yüreğini soğutmak amacıyla yapılacak... Hatta bu sabah başlamış bile olabilir... Daha önce kaç kere yaptığımız gibi... Ben gerçek bir Türk-Kürt savaşından sözediyorum.
İstanbul Borsası’nın yirmi dört saat içinde dış güçler tarafından çökertilmesinin, yabancı sermayenin bir çırpıda kaçmasının, doların beş, avronun on lira olmasının getireceği korkunç yıkımın altından kalkacağını varsaydığın gibi...
Çok mu karamsarım? İsmet Paşa’nın dediği gibi yeni bir dünya kurulmaz, Türkiye orada yerini hiç mi alamaz? (Bu lafı ettikten birkaç hafta sonra paşanın başına neler geldiğini de hatırlayınız.)
Kurulur kurulmasına... Ama yeni ve büyük bir savaştan sonra... Sağ kalan olursa...
Konjonktür radikal bir şekilde değişmeden... Kan dökülmeden, acı çekilmeden, Türkiye altüst olmadan, belki de sınırlar yeniden çizilmeden, yani toprak kaybetmeden, bu “eksen değiştirme” işinin ciddiye alınır hiçbir yanı yoktur. O zaman da özgür iradeyle değil, “mecburiyetten” olabilir zaten. Ve de demokrasi altında asla olabilemez. Ancak bir diktatör, halkı da arkasına alacak bir diktatör Türkiye’yi başka yöne çevirebilir.
Oysa biz bu filmi 1918 yılından başlayarak seyretmiştik.
Peki bu kez yenilirsen ne yapacaksın? Diyarbakır’ı verip Girne’yi mi elinde tutacaksın? Nasıl olacak o iş?
Bazılarımızın gizli ve gerçek özlemi belki de tam da bu dikta düzenidir ama, kusura bakmayınız, “fakir ama onurlu” bir devletin imparatorluk kurduğu da tarihte pek görülmemiştir hani!...
Onun için, Dimyat pazarının pirinçlerine sulanmayı bırakın da, eldeki bulguru küflenmeden pişirmeye bakalım.
Akşam
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle