ABD'li bir diplomat, geçen hafta İstanbul'da yakınıyordu: "Türkiye'deki gelişmeler konusunda ne desek, birilerine göz kırpmışız gibi algılanıyor."
Diplomata göre, 'ABD, demokratik siyasete ve seçim sürecine askerin müdahalesini desteklemiyordu.'
Washington'ın son gelişmelere bakışı, Avrupa Birliği (AB) ile "aynı çizgide" idi ve Kopenhag Kriterleri, bu konuda esas oluşturuyordu.
Aynı diplomat, "Orduyu desteklemek gibi bir gündemimiz yok" dedikten sonra, sözü "ABDullah Gül" pankartlarına getirerek, herhangi bir siyasi parti ya da lideri de, özel olarak desteklemelerinin söz konusu olmadığını söyledi.
ABD'li diplomata göre, Washington'ın Türkiye'de desteklemeyi gündemine aldığı önemli bir şey vardı; "Onun da adı," dedi, "seçim sandığıdır."
Söz konusu diplomat, bu açıklamaları, Sabancı Üniversitesi bünyesindeki İstanbul Politikalar Merkezi'nin düzenlediği "Türk-Amerikan İlişkileri'nde Trendler" konferansında, bir soru üzerine yaptı. Diplomattan, 27 Nisan sanal muhtırasına ABD'nin ilk başta neden, "Biz taraf tutmuyoruz" kabilinden anti-demokratik bir tepki verdiğini açıklaması istenmişti.
* * *
İstanbul'da geçirdiğim birkaç gün içinde, meslektaşlarımla, akademisyenlerle, siyasetçilerle, milletvekili aday adaylarıyla sohbet ederken söz, sık sık, "ABD, seçim sürecine demokrasi dışı bir müdahaleyi destekler mi" sorusuna takıldı.
Washington'ın Türkiye'deki demokrasiye desteğini, 27 Nisan'dan ancak beş gün sonra net biçimde ifade edebilmesi, geniş bir kesimde "Washington, yeni bir askeri müdahaleye karşı çıkmaz" izlenimi yarattı. Yukarıda aktardığıma benzer, "Askeri müdahaleyi desteklemeyiz... Seçim sandığını destekliyoruz" sözleri de, bu izlenimi dağıtmaya tam yetmiyor.
Zira, bir yandan da, şu tür cahilane açıklamalar yapılabiliyor:
"Şurası bir gerçek ki, Türkiye'de 1982 Anayasası, orduyu 'laik Türkiye Cumhuriyeti'nin koruyucusu' olarak ortaya koymaktadır, bu son derece önemli."
ABD Dışişleri yetkililerinden Matthew Bryza, bu sözleri, arkadaşımız İpek Yezdani'nin "Genelkurmay Başkanlığı'nın yaptığı son açıklamayı nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine, Milliyet'e söyledi.
Bryza gibi, Türkiye ile ilgili bilgilerini sadece resmi Amerikan kanallarından değil, Türkiye'deki yakın çevresiyle sohbetlerinden de edinen bir diplomata, "şurası bir gerçek" dediği şeyin hiç de 'gerçek' olmadığını, bu konuda fena halde yanıltıldığını anlatmak gerek.
ABD'li diplomat herhalde, Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesindeki, "cumhuriyeti koruma ve kollama" hükmünü, anayasanın parçası sanıyor.
Anayasa'nın Türkiye'de bir iç tehlike durumunda, olağanüstü önlemler alma yetkisini Bakanlar Kurulu'na verdiğini, ayrıca bu önlemlerin TBMM'nin onayına sunulmasını gerektirdiğini, Bryza da öğrenmeli.
ABD'li diplomat, TSK'nın İç Hizmet Kanunu'ndaki 35. maddenin, 'anayasa üstü' olamayacağını ve ancak Bakanlar Kurulu'nun görevlendirmesi ve TBMM'nin onayı durumunda, 'anayasal' bir çerçevede uygulanabileceğini kavramalı. Bryza'nın, Anayasa'nın, Genelkurmay Başkanı'nın Başbakan'a karşı sorumlu olduğunu yazan 117. maddesini okumasında da yarar olabilir. Tabii, Türkiye ile ilgilenmeyi ve siyasi konularda görüş bildirmeyi sürdürecekse...
* * *
ABD'nin 27 Nisan'a gösterdiği tepkinin önemsenmesinde, kuşkusuz, Washington'ın, askeri darbeler tarihimizin günahını paylaşması da etkili.
Ayrıca, birçok demokrat, Türkiye'de demokrasinin sekteye uğratılmasına, AB gibi, ABD'nin de net biçimde karşı çıkmasının, bu yöndeki girişimleri zorlaştıracağına inanıyor.
Popüler demokrasinin sonucuna katlanmak yerine, sandıktan çıkacak tabloyu değiştirmenin yöntemini arayanların, 'AKP'yi bitirmenin seçim ve darbe dışı bir yolundan' dem vururken, bu yola 'Batı'nın itiraz etmeyeceğini' özellikle belirtmesi de, bu çerçevede algılanmalı.
Belli ki bazı gönüllerden geçen şu: 'AB ve ABD, AKP'yi kapatma davasına ses çıkartmaz. Girişim, hukuki kılıfa uydurulursa, Batılılar itiraz etmez.'
Gerçekten öyle mi olur?
Washington'da bu soruyu yönelttiğim üst düzey bir yetkili, "Bu konuda daha önce yaptığımız açıklamalara bakmanızı öneririm" dedi. Baktım; 3 Kasım 2002 seçimleri öncesinde AKP'nin kapatılması girişimine, Washington, birkaç kez resmi tepki vermiş. ABD Dışişleri, 4 Kasım'da şu yazılı açıklamayı yapmış:
"ABD, 31 Ekim'de de bildirildiği üzere, görüşlerini barışçı ve demokratik şekilde ortaya koyan siyasi partilerin kapatılmasına karşıdır. Türkiye'de ve diğer yerlerde demokrasiyi ve geniş siyasi katılımı savunuyoruz. Demokrasinin en başarılı olduğu zaman, özgür ve açık bir tartışmanın, seçimler dahil, her ortamda yaşanabildiği zamandır."
Hatırla(t)makta yarar var.
milliyet
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle