En Sıcak Konular

Koray Düzgören


Koray Düzgören
0 0 0000

Diyarbakır Askeri Cezaevi'ndeki vahşetin belgeleri



Gazetelerde bir haber. Haber, 12 Eylül derbesi sürecinde bir zulüm merkezi gibi, bir NAZİ kampı gibi yönetilen Diyarbakır Askeri Cezaevi'nde o dönem cereyan eden vahşetle ilgili bir araştırma talebiyle ilgili.

Orada neler olduğunu aşağı yukarı o vahşet kampından fiziksel olarak 'sağ' ama ruhsal olarak 'sakat' ya da ' hasta' bir şekilde çıkabilenlerin anlattıklarından biliyoruz.

Buna rağmen o vahşet merkezinde tam olarak olup bitenlerin ne olduğu ve bu insanlık dışı olayların sorumlularına yönelik bir işlem yapılıp yapılmadığı hakkında resmen bir açıklama bile yapılmış değil.

Elde sadece olayın doğrudan sorumlusu olan Genelkurmay Başkanlığı'nın 1984 yılının nisan ayında yaptığı bir açıklama bulunuyor.

Bu açıklamada Genelkurmay, Diyarbakır Askeri Cezaevi'nde 53 ölüm olayına rastlandığını, bu ölüm olaylarında 14 kişinin kendini astığı ve yaktığını, 23 kişinin çeşitli hastalıklardan öldüğünü, 7 kişinin ölüm orucu ve açlık grevinde öldüğünü, 7 kişinin işkencede öldüğünü, bazı münferit olaylar dışında işkence olaylarının olmadığını belirtti.

Bu açıklamadan herhangi bir sorumlu hakkında adli ya da idari işlem yapılmadığı anlaşılıyordu.

Genelkurmay Başkanlı'nın demek ki Diyarbakır Askeri Cezaevi'nde olanlarla ilgili vicdanı rahattı...

Genelkurmay'ın vicdani rahat olabilirdi ama, bu cezaevinde işkence tezgahlarından geçirilen, dışkı yedirilen ve insan haysiyetiyle bağdaşmayacak ne kadar zalimce ve sadistçe marifet varsa üzerinde uygulanan tutuklu ve hükümlülerle onların yakınları aynı kanıda değildi.

Onlarla birlikte ülkemizde böylesine bir vahşetinin uygulanmış olması dolayısıyla bir vicdani rahatsızlık duyan ve bu rahatsızlığın getirdiği sorumluluk gereği meselenin yeniden ele alınmasını talep eden yurttaşlar da aynı kanıda değildi.

İşte bu nedenle bu insanlar adına 78'liler Vakfı İçişleri Bakanlığı'na başvurarak 12 Eylül 1280 ile Mart 1984 arasında Diyarbakır Askeri Cezaevi'nde yaşanan ölüm olayları hakkında 'bilgi edinme' talebinde bulundu.

Vakıf herhalde, geçtiğimiz yıllarda çıkarılan Bilgi Edinme Yasası gereğince böyle bir başvuruyu yapmış olmalı.

Nitekim vakıf verdiği dilekçede, konuya ilişkin herhangi bir yayın, bilgi veya belge bulunmadığını belirterek, habere göre şu talepte bulunuyor:

" Anılan tarihler arasında, Bilgi Edinme Yasası gereğince Diyarbakır Askeri Cezaevi'nden sorumlu olan kolluk görevlilerinin isimleri, bu sorumlular hakkında herhangi bir idari ve cezai soruşturmanın ve işlemin yapılıp yapılmadığı, yapıldıysa kaç kişi hakkında olduğu ve neticesinin ne olduğu hususlarına ilişkin bilgi veya belgenin onaylı bir kopyasının tarafımıza gönderilmesini talep ederiz."

Vakıf Başkanı Celalettin Can bu başvuru gerekçesi hakkında, "Diyarbakır Cezaevi vahşetinin sorumlularının toplum vicdanında ve insanlığın ortak değeri hukukta yargılanmasının, toplumsal yaraları adalet duygusuyla saracağı görüşündeyiz" diyorsa da bu başvurudan herhangi bir cevap alamayacaklarını da mutlaka çok iyi biliyor olmalı.

Çünkü, muhtemelen Avrupa Birliği süreci çerçevesinde çıkarılmış olan böyle bir kanuna dayanarak dahi olsa, Türkiye'de olupbiten kirli işlerle ilgili herhangi bir bilgi, belge ya da hesap verilmesi şimdiye kadar görülmüş bir uygulama değil.

Türkiye'de devlet bürokrasisi ve bürokrasinin hizmetinde çalışan legal, illegel güçleri denetleyecek, hesap soracak başka bir güç bulunmuyor.

Bu nedenle 78'liler Vakfı'nın bu sorusu muhtemelen kimseyi fazlaca rahatsız etmeyecek. Çünkü İçişleri Bakanlığı nasılsa topu Genelkurmay'a atacak, Genelkurmay ise bu rezelate "Askeri sır" diyemiyeceğine göre, 1984'de yaptığı açıklamaya atıf yapmakla yetinecek.

Ya da hiçbir cevap vermeyecek. Bu mesele de Türkiye'de karanlıkta kalmış diğer olaylar, cinayetler ve karanlık ilişkilerde olduğu gibi bir sır perdesi arkasında kalmaya devam edecek.

Devlet, "Dediğim dedik' dayatmacı tavrını sürdürecek. Bu olaylar ve bu olayların ardındaki sorumlular ortaya çıkarılmadıkça bu tür olaylar da devam edecek.

İşte bunun son örneği Şemdinli davası değil mi?

Yargıtay'ın kararı ile Şemdinli meselesi de aynı yere gönderilmiyor mu?

Bir süre sonra Şemdinli meselesini de aynı yasa gereğince soracak olanlar acaba yine aynı cevapları mı alacaklar?

Bu memlekette yapılan illegal işler, işlenen cinayetler ve insanlığa yönelik vahşet uygulamalarından dolayı bürokrasi acaba ne zaman hesap vermeye başlayacak?

Ben, Cumhuriyet'i savunmak adına meydanlara çıkanların bu soruları da sormalarını çok arzu ederdim.

Keşke onlar da, mesela 78'liler Vakfı gibi, Diyarbakır Askeri Cezaevi'ndeki vahşetin hesabını sorabilselerdi.

Çünkü bu, aynı zamanda Cumhuriyet'e karşı işlenen bir suç sayılmaz mı?


yenişafak



Bu yazı 1,048 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 22 Haziran 2007 Genelkurmay bildirisi gerçekleri korkutabilir mi?
    • 18 Haziran 2007 Bizde o senaryoların daha meşumları var…
    • 21 Mayıs 2007 Diyarbakır Askeri Cezaevi'ndeki vahşetin belgeleri
    • 16 Şubat 2007 Genelkurmay Başkanı'nın gezisi ve sorular
    • 5 Ocak 2007 Kaş çatan paşalar ve 'Hazırol'daki medya...

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,556 µs