En Sıcak Konular

Mümtaz'er Türköne


Mümtaz'er Türköne
0 0 0000

Mayo reklamlarındaki laiklik illüzyonu!



Karşılaştığımız sorunları, reklamcıların oyununa düşmeden özgürlük sorunu olarak tartışmalı ve laikliği, üzerine bindirdiğimiz ağır yükler altında ezilmekten kurtarmalısınız. 


Mayo reklamları tartışması, aslında "yaşam biçimi" konusundaki kafa karışıklığının sebeplerini de gösteriyor. Bir mayo firması reklam yapıyor. Başarılı bir reklam kampanyası yürütüyor.

Dikkat çekmek için tam da gündemin ortasına yerleşiyor. "Miskin mayolar", laiklik karşıtlarına direniyor. Devlet iktidarı içindeki güç mücadelesi, bir firmanın ürünlerinin tanıtımı için alabildiğine geniş ve mümbit bir alan açıyor.

Halbuki bireysel özgürlükleri koruyan anayasal yelpaze çok geniş. Laiklik kavramını kullandığınız zaman sorunu bireysel özgürlüğü en az koruyabileceğiniz alana taşırsınız. Mayo veya bikini giymek bir özgürlüktür. Bu özgürlüğe sahip olmakla, bu özgürlüğü inanç farklarından kaynaklanan baskı ve zorlamalardan korumak için laiklik prensibine müracaat etmek birbirinden çok farklı. Mayo giymek laik yaşam biçimi değildir. Mayo ile denize girme özgürlüğünü, diğer özgürlükler gibi savunurken bu özgürlüğe inanç gerekçeleriyle sınırlama getirilmesine engel olan prensip laikliktir. Tıpkı, pozitivist-materyalist bir inancın gereği olarak insanların dinî inançlarına uygun giyinmelerine engel olmanın laikliğe aykırı olması gibi.

Temelde tartışılması gereken bir ahlâkî sorun var. Bu sorun, kadın bedeninin bir cinsel meta olarak kullanılması. Kadın bedeninin metalaştırılmasını, hiç ilgisi olmayan alanlarda bile bir reklâm aracı olarak kullanılmasını ancak insan onuru ile ilişkili bir sorun olarak ele alabilirsiniz. Kadın bedeninin metalaştırılmasına karşı çıkanlar ise muhafazakârlardan önce feministlerdir. ABD'de, 1970'li yıllarda feministler bir kampanya başlatmıştı. Kadın cinselliğini araçsallaştıran tv kanallarına reklâm veren firmaların ürünlerini boykot kararı almışlardı. Eylem başarılı olmuş ve yayınlar durdurulmuştu.

Mayo reklamlarında sergilenen şeyin bikini veya mayo değil kadın bedeni olduğuna kimse itiraz edemez. İtiraz dinî inançlardan veya muhafazakâr değerlerden önce feministler gibi insan onuru ve kadının kişiliği üzerinden yapılınca, laikliği nereye yerleştireceğiz? Hiç ilgisi olmayan konuların bile laiklik şemsiyesi altında korunmaya alınması, Yargıtay Başkanı Nuri Ok'un veda konuşmasında işaret ettiği "tekelci koruma"nın doğal sonucu olamaz mı? Devlet iktidarını sürdürebilmek için özgürlüklerin sınırlandırılması, yasakların ise genişletilmesi şart. Askerî darbe dönemleri Türkiye'nin bir açık hava cezaevine dönüştürüldüğü dönemler değil miydi? Mayo reklamlarını bir özgürlük sorunu olarak ele aldığınız zaman yüzünüzü topluma, bir laiklik sorunu olarak aldığınız zaman devlete dönüyorsunuz. Bu reklam için başkalarının özgürlüklerine sınırlama getirilmesini beklemeniz gerekiyor. Ve tam da Yargıtay Başsavcısı'nın işaret ettiği gibi bu tekelci koruma "halkı, sivil toplum örgütlerini ve muhalefeti" miskinliğe sürüklüyor. "Yaşam biçimi"nizi bir özgürlük olarak savunmak ile bir koruma duvarı arkasında muhafaza etmek arasındaki derin fark demokrasi ile dikta arasındaki uçurumu yansıtıyor. "Mayo reklamı"nı laiklik adına savunduğunuz zaman bu reklamlara, genel toplumsal ahlâk adına veya insan onuru ile bağdaşmadığı için karşı çıkanları laiklik düşmanı mı ilan edeceğiz?

Artık yerini yenisine terk eden eski Yargıtay Başsavcısı Nuri Ok kendisinin de içinde yer aldığı "korumacılar"ın paradoksunu itiraf ediyor. Bir yandan Cumhuriyet'i koruma konusunda "halkın sivil ve örgütlü refleksi ve hukukun refleksi yetersiz" olduğu için "sistem"in tehlikeye düştüğünü söylüyor. Diğer taraftan, "Demokrasiyi korumak adına yapılan girişimler, bu sistemin son bulmasıyla sonuçlanabilir." uyarısında bulunuyor.

Aslında çözüm "farklı yaşam biçimleri"ni özgürlükleri genişleterek korumakla mümkün. Yasakları çoğaltarak koruma altına aldığınız zaman sistemin kendisi sahiplerinin elinde çöküyor. Devlet iktidarının bile bulamadığı çözüm, özgürlükçü demokrasinin içinde bulunuyor: Karşılaştığımız sorunları, reklamcıların oyununa düşmeden özgürlük sorunu olarak tartışmalı ve laikliği, üzerine bindirdiğimiz ağır yükler altında ezilmekten kurtarmalısınız.


zaman



Bu yazı 915 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 30 Eylül 2012 Bu sefer çözülecek mi?
    • 16 Eylül 2012 Din eğitiminde devlet tekeli kalkıyor
    • 14 Eylül 2012 Siyaset, artık dine alet edilmiyor!
    • 13 Eylül 2012 CHP, PKK ile müzakere yapabilir mi?
    • 9 Eylül 2012 Merkez Sağ'ın son noktası
    • 7 Eylül 2012 Başbakan sertleşmekte haklı mı?
    • 28 Ağustos 2012 Hükümet haklı çıktı
    • 26 Ağustos 2012 Kawa ve Ergenekon
    • 24 Ağustos 2012 Terör sorunu ayrışıyor
    • 17 Ağustos 2012 Hem şiddet üreten, hem barış isteyen bir örgüt
    • 16 Ağustos 2012 'Paralel devlet'in iflası
    • 12 Ağustos 2012 Kürt, Türk, Alevî ve Sünni olmak
    • 10 Ağustos 2012 Yangını kim söndürecek?
    • 5 Ağustos 2012 Ordulaşan partiler ve partileşen ordular
    • 22 Temmuz 2012 Davutoğlu haklı çıkarsa?
    • 17 Temmuz 2012 'Hücre yenilenmesi'
    • 29 Haziran 2012 ÖYM'leri kaldırması için hükümete yetki verdiniz mi?
    • 24 Haziran 2012 Türkiye savaşa girer mi?
    • 21 Haziran 2012 Teröre teslim olmak
    • 19 Haziran 2012 Çözüme yakın mıyız?

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,903 µs