0 0 0000

Ben oy kullanmayacağım

O kadar mı eskidik yahu, bizim çocukluğumuzda 'rey vermek' denirdi oy kullanmaya; yok yok, çocukluğumuzu 'karşıdevrim sürecinde' yaşadık da ondan, Milli Eğitim Bakanlığı'nın adı 'Maarif Vekaleti', Ulaştırma'nın adı 'Münakalat', Bayındırlık'ın adı 'Nafıa', Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı da 'Sıhhat ve İçtimai Muavenet'... Abdülhamid devri değil, alt tarafı ellili yıllar.

Son Ankara dedikodularına göre önümüzdeki temmuz başında hükümet meclisi 'şok' bir karara götürecekmiş, ekimde de erken seçim, pardon, 'intihab' varmış, bilemedin kasım başında. Kimileri baskın seçim de diyebilirler.

İyi, çünkü bunu önerenler arasında ben de varım, her ne kadar başbakan beni 'haneden yorum yapanlar bizim heyecanımızı paylaşamazlar' şeklinde suçlamış olsa da... Fakat bendeniz bu seçimde rey vermeyeceğim. Oy kullanmayacağım.

Bir kere, 'kafama göre' parti yok da ondan.

Bir ara ANAP'ı 'ağzı burnu düzgün liberal burjuvaların partisi' sanıp desteklemiştim, eski televizyon seyircileri hatırlayacaklardır, o balon çabuk söndü.

Fakat oy kullanmak istemeyişim, asıl başka nedenlerden kaynaklanıyor.

Çünkü hiçkimse, '12 Eylül siyasi sistemini' tartışma konusu yapmıyor.

Meclise giremeyenler 'yüzde 10 barajı çok yüksek' diye ağlaşıyorlar ama barajın yüzde 5'e indirilmesi için 'kıyameti koparmış' değiller. Meclise kapağı atabilenin de hiç mi hiç niyeti yok bunu tartışma konusu yapmaya, 'koalisyonlar devri geri mi gelsin' diyorlar, bunda da haksız sayılmazlar.

Eh, belki sosyalist olduklarını ileri süren 'nasyonal sosyalistler' çıkmaz ayın son çarşambasında birleşebilirlerse bir güç odağı da oluştururlar, başka yolu yok. Fakat bunun olacağı da yok.

Zavallı komünistler de ancak, Fidel Castro yönetiminin 'çocuk doktorluğu alanında' sağlamış olduğu başarılar gibi cavalacos konularla avunuyorlar...

Oy kullanmak istemiyorum, çünkü Siyasi Partiler Kanunu'nu da hiçkimse tartışma konusu yapmıyor. Lider sultası, parti içi demokrasinin olmayışı, kadın kolları, gençlik kolları gibi yan örgütlerin ortadan kaldırılarak 'katılım yasağı' uygulanması, muvafık olsun muhalif olsun herkesin işine geliyor.

Örneğin, birtakım basın soytarılarının hala utanmadan 'solcu' dedikleri CHP yönetiminin, 12 Eylül düzeninin önemli yasaklarından birine, 'sosyaldemokrat partilerin asıl güç kaynakları olan sendikalarla ilişki kurabilmeleri yasağına' karşı çıktığını ne gördük ne işittik!

İlerici olduklarını söyleyenler YÖK adı verilmiş baskı örgütünden çok memnunlar, çünkü bunun 'türbanlıların üniversiteye girebilmelerine ne güzel engel' olduğunu düşünüyorlar.

YÖK'e karşı çıkan dinciler de üniversitelerin özerkliği adına değil, gene şu türbanlıların girebilmeleri için gürültü koparıyorlar... İstedikleri bilim üretebilme özgürlüğü değil, taraftar serbestliği.

(Hey gidi, gene bizim zamanımızda ona 'üniversite muhtariyeti' denirdi ve 1961-1971 arası neredeyse kutsal bir kavramdı! Rektörün özel izini olmadan üniversitenin kapısından polis bile giremezdi, yasaktı. Elbette bu, polis bir daha içeri girip 28 Nisan 1960 günü yaptığı gibi Rektör Sıddık Sami'yi dövemesin diye konulmuş bir kuraldı.)

Ezcümle: HERKES KARŞI ÇIKAR GİBİ GÖRÜNÜYOR AMA 12 EYLÜL ÇERÇEVESİNDEN HERKES ÇOK MEMNUN.

Bu bana, İnönü diktasına karşı atıp tutan ama iktidara geldiğinde aynı kabuğu kendi istekleri doğrultusunda kullanmakta sakınca görmeyen Menderes politikasını hatırlatıyor...

Eh bu durumda ben neden oy kullanayım ki? Ayrıca, erken de yapılsa geç de yapılsa nasıl olsa gene AKP kazanacak!

Efendim oy kullanmamak AKP'nin işine yararmış, ekmeğine yağ sürermiş... Ne yapayım yahu, AKP bir Yunan partisi mi? Yoksa uzaydan mı geldi? Kazanırsa kazanır, bana ne? O kazanmasın diye sahtekarlığa prim mi verelim? Beni karıştırmayın, siyaset oyununu kendi kendinize güzel güzel oynayın, birbirinizin cicozlarını ütmeyin, yaramazlık yapmayın, kavga etmeyin, terli terli su içmeyin...



Bu yazı 725 defa okundu.