En Sıcak Konular

A. Turan Alkan


A. Turan Alkan
0 0 0000

Buradan hükümete sesleniyorum



Yanlış yaptınız, yanlış düşündünüz, yanlış hesapladınız; bizi de yanılttınız, siz de yanıldınız!"C.B. seçimi Meclis'te olacak; ilk turlardan sonra çoğunluğumuzla adayımızı seçeriz, bu bizim hakkımız" diye mantık yürüttünüz. Yanlıştı hâlâ fark edemiyorsunuz! İki gün önce bana bir zuhûrat oldu, gerçeği fark ettim; memlekete bir hayrım dokunsun diye buracığa alenen yazıyorum:
Doğru aday Abdullah Gül değildi; Deniz Baykal'dı!

Sinirlenmeyiniz, sabırla okuyunuz. Yazının sonunda "adam haklıymış yahu" demezseniz, ben bu bıyıkları keserim alenen!

Şöyle olacaktı, olmalıydı; iş işten geçmiş değil, hâlâ olabilir!

O meşhur grup toplantısında Başbakan, lâfı yarım saat evirip çevirdikten sonra, "bu kişiii... kardeşim Deniz Baykal'dır" diyecekti!

O an Türkiye, 1 Mayıs'ta gaz maskeli polisten tokat yemiş vatandaş gibi bir duygu ve mantık nakavtı yaşayacak ve kendine gelmesi en az bir hafta alacaktı.

Şimdi bu hamlenin avantajlarını sıralayalım isterseniz:

1- Başbakan aslında kendi fikriyatına ters birini teklif etmiş olmayacaktı: Sayın Baykal'ın solcu, sosyal demokrat, halkçı vs. olmadığını bilmeyen yok; hatta bazılarına göre gizli sağcı, revizyonistin daniskası. Dolayısıyla Başbakan en az Abdullah Gül kadar mütedeyyin, muhafazakâr, serbest rekabetçi, liberal birini teklif etmekle kendi dünya görüşüne de ihanet etmiş olmayacaktı.

2- Teklifin duyulduğu andan itibaren, başta Kanadoğlu ve onun dümen suyundaki "367 fırkası" olmak üzere bilumum hukuk ulemâsı, "mis gibi 96. madde dururken 367 şartı da nedir yahu?" frekansına geçecek ve engellemeler o'ssaat duracak, rejim o anda derhal kurtulacaktı.

3- İşin en mühim ve güzel tarafı Sayın Baykal, şuuraltında kendinden gayrı kimselere lâyık görmediği bu şeref tevcihi karşısında sarsılacak, "tufaya mı geliyorum?" diye bir an bocaladıktan birkaç saniye sonra toparlanarak, "eaagh, hak yerini buldu" diyecekti.

4- Böylece CHP'de parti içi demokrasi, kendini toparlama fırsatı bulacak, Baykal faktörü izâle olduğu için solda birleşme heyecanı doruğa yükselecek, Türkiye'de günün birinde sahici bir sol parti oluşması ümidi yeşerecek, Başbakan bir taşla CHP'yi de kurtaracaktı.

5- Ordu internetle felân uğraşmak zorunda kalmayacak, bürokrasi Baykal'ı "o aslında bizden biri" diye bağrına basacak, YÖK sevincinden öğrenci affı ilan edecek, basınımız ertesi gün çiçekli ve puantiyeli zemin üstüne şen şakrak sürmanşetler attıracak, 14 Nisan mitingcileri "vay be biz neymişiz" diyerek mutlu olurken Çağlayancılar ise "Cumhuriyet kurtuldu, mitinge hâcet kalmadı" diyeceklerdi.

6- Anayasa Mahkemesi, "yahu bu adam dediğini yapar da oylamayı bizim mahkemeye getirirse biz bu sakal-bıyık hesabını nasıl tutturup iki ucu boyalı değneğe dokunmadan hukukçu kimliğimizi koruyabiliriz" diye travmalar geçirmeyecekti.

7- Muhalefet, şekil A'da görülen şaşkınlıklara hiç düşmeden hemen Baykal'a da itiraz edecek ve bu defa "Baykal'ı Meclis değil, halk seçsin" terânesine yüklenecekti.

8- CHP ise "erken seçimi eylülde isteriz" komedilerine düşmeyecek, en azından grup başkan vekili olacak zat bu esnada "vakur" kelimesine yeni kullanış biçimleri icad ederek bizi kahkahalara gark etmeyecekti.

9- Piyasalar coşacak, borsa şaha kalkarak havada iki dakika duracak, iş çevreleri "Ya Rabbi bu ne saadet; pörfekt valla" diye transa geçecekti.

10- Baykal'dan sonra CHP'nin kendine gelmesi, en az iki sene süreceğinden AKP rahat bir seçim zaferini çantada keklik yapacaktı.

Buradan hükümete sesleniyorum; Baykal'ı aday gösteriniz ki ülke biraz normalleşiversin; aklın yolu bir yahu!

Zaman



Bu yazı 1,078 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 4 Ağustos 2010 Sfenks'in sorusu, Heron'un gözleri...
    • 19 Nisan 2010 Sizin hiç böyle bir dostunuz oldu mu?
    • 22 Mart 2010 Yargıya ne gerek var üstâd?
    • 17 Mart 2010 Herkes kendi işini yapsa...
    • 31 Ağustos 2009 Evet, 'ordu göreve!'
    • 11 Mayıs 2009 Mühimmat ama mühim değil: Çatapat!
    • 20 Nisan 2009 'Karmaşa'yı arz ediyorum komutanım!
    • 4 Şubat 2009 'Bırakalım çocuklar doğru dürüst bir içki içsin!'
    • 15 Ekim 2008 Taş kımıldıyor; iyi oluyor!
    • 11 Ekim 2008 Türkiye Kürtleri'nin geleceğine dair
    • 20 Eylül 2008 Predator!
    • 6 Eylül 2008 Allah rızası için laik olalım lütfen!
    • 26 Temmuz 2008 Bir numaralı adam kim?
    • 19 Temmuz 2008 Deniz anası gibisin kardeşim
    • 21 Haziran 2008 Türkiye, "askerî bir cumhuriyet" midir?
    • 31 Mayıs 2008 Dinleme kaydı!
    • 2 Nisan 2008 Buldum, buldum!..
    • 3 Mart 2008 Rektör be!
    • 23 Ocak 2008 Laikliği, laikçilerden kim koruyacak?
    • 24 Aralık 2007 Bütün dogmaları döven dogma!

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,093 µs