Krizi CHP'nin tutucu tavrı çağırdı, askerin açıklaması başlattı, Çağlayan yürüyüşü kutuplaşma ve kafa karışıklığını hızlandırdı.
Oysa “sorun” tek:
Sistem ve asker, hükümeti kontrol altında tutacak devlet başkanı modelinden, “otoriter ve militan demokrasi anlayışı”ndan taviz vermek istemiyor. Çankaya'ya bir AK Partili'nin çıkmasını her koşulda engellemeye çalışıyor. Bu konuda korku siyaseti yaparak, korku psikolojisini siyasileştirerek hemen her tür araç ve argümanı kullanıyor…
“Soru” ise açık:
Peki, hangi noktadayız ve nereye doğru seyredeceğiz?
Önce önemli bir noktanın altını çizmek gerek.
Bu, “askerin girişimine verilen sivil ve siyasi tepki”dir. Özellikle hükümetin askeri müdahaleye karşı dik durması demokrasi açısından hayati bir gelişmedir. Siyasi iktidar sinmemiş, sinip “erken seçim kararı” vermemiş, daha doğrusu erken seçimi askerin müdahalesinin bir sonucu haline getirmemiştir. Ve askerin ilk hamlesini savuşturmuştur.
Demokrasinin özünü bilen ve hissedenler için bunun anlamı büyüktür…
Bununla birlikte bu dik duruşun krizi ne denli dindirebileceği meçhul.
Krizin seyir istikametleri Anayasa Mahkemesi'nin kararından sonra netleşecek. Anayasa Mahkemesi'nin, askeri bildirinden, onu takip eden ve ona destek veren 29 Nisan Çağlayan yürüyüşünden nasıl etkilendiğini bilmiyoruz. Ancak siyasi gelişmelerin yargıçları siyasi olarak etkilediğini biliyoruz.
Anayasa Mahkemesi CHP'nin başvurusunu reddederse, 9 Mayıs akşamı Abdullah Gül Türkiye'nin 11. Cumhurbaşkanı olur. Bu durumda asker ya olanı sindirecek ya da doğrudan müdahaleye kalkışacaktır. Asker ve yandaşları için üçüncü yol ise, genel seçimlerden AK Parti'nin iktidarını engelleyecek bir sonuç çıkmasını beklemek, çıkmadığı takdirde, imkân ve zemin bulurlarsa, kriz politikalarını sürekli kılmak olacaktır. Bunu da gerçekleştirecek bir zemin bulamazlarsa, normalleşme kapısı tekrar açılacaktır.
Aksi olur, Anayasa Mahkemesi CHP'nin başvurusunu kabul ederse, ufukta erken seçim görünür.
Zira mevcut koşullarda ve dört tur boyunca, özellikle Çağlayan yürüyüşünden sonra AK Parti'nin 367 sayısını toplaması şu an için düşük bir ihtimaldir. Ancak bu koşullarda yapılacak bir erken seçimin bir referandum havasında geçmesi hiç şaşırtıcı olmaz. Ve hemen her kesimden tepki oyu toplayacak AK Parti sanılanın çok üstünde bir oy ve milletvekili oranıyla TBMM'ye gelebilir.
Bu durumun Türk demokrasisi açısından ne kadar sağlıklı olacağı ise ciddi bir tartışmadır.
Şu açık:
Demokratik süreçler sistem tarafından sindirilemedikçe ortaya çıkan kriz oluyor. Türkiye krizlerden bu nedenle kurtulamıyor.
Türkiye'nin önünde ikili bir sınav vardı.
İlk sınav sistemin Çankaya'da Gül'ü ve “güçlü, birleşik yürütme modelini sindirmesi”, ikincisi ise “AK Parti'nin gücün cazibesine kapılmadan ülkeyi çoğulculuktan taviz vermeden yönetebilmesi”ydi.
Sınavlar başarıyla atlatılabilirdi. 4 yıl boyunca Türkiye gerek siyasal gerek toplumsal açıdan başarılı bir sınav vermişti. AK Parti'nin hemen hiç politikası yaşam biçimi endişesi yaratmamış, eşleri tesettürlü Başbakan ve bakanlar Türkiye'yi şer'î düzene sürüklememişlerdi. Tersine daha özgürlükçü ve liberal bir yapıyı zorlamışlardı.
Ama, yine de olmadı.
Ülke daha ilk sınavda takıldı, kaldı…
Evet, demokratik bir sürece (örneğin cumhurbaşkanlığı seçimine), bu süreçte yer alan siyasi aktörlerin (örneğin AK Parti'nin) demokrat olmadığını söyleyerek müdahale etmek, üstelik bu müdahaleyi bu nedenle demokratik ilan etmeye kalkmak kabul edilemez bir durumdur…
Ne Ankara'daki ne İstanbul'daki yürüyüş, ne de laik kesimdeki kimi endişeler bu gerçeği ortadan kaldırmaz…
Sorun hiyerarşisinde birinci sırada yer alan mesele, Ak Parti'nin demokrat olup olmaması, aday seçiminin demokrat öze uyup uymaması değildir.
Birinci sırada yer alan mesele “askeri müdahale” ve “sivil düzen” meselesidir.
Bu bir oyun değil…
Demokrasi de şaka değil…
yenişafak
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle