Ismet Berkan
0 0 0000
Siyasi gerilim bitti mi?
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in nisan ayı başlarında İstanbul'da Harp Akademileri Komutanlığı'nda yaptığı konuşmayla su yüzüne çıkan ve Meclis Başkanı Bülent Arınç'ın 23 Nisan konuşması sonrası Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın demeçleriyle tırmanan, son olarak Danıştay saldırısıyla da doruğa vuran laiklik temelli siyasi gerilim bitti mi, devam mı ediyor?
Hükümet cephesinden gerilimi düşürme yönünde ciddi bir gayret görülüyor. Gayretler belli bir sonuca da ulaşmış durumda. Öte yandan aynı şekilde bazı Adalet ve Kalkınma Partili belediyelerin 'Kutlu Doğum Haftası'nı bahane ederek yaptığı, dağıttığı dinci içerikli propagandaya ve yayınlara da merkezden emirle 'dur' denmiş durumda.
Kısacası, son günlerde laiklik temelli tartışmalarda ciddi bir azalma var. Peki acaba bunu gerilimin bitmesi şeklinde mi yorumlamalıyız?
Ben hiç de öyle düşünmüyorum. Çünkü, Ak Parti'nin son üç-beş ayda yaptıkları, bu partinin belki kurulduğu günden beri inşa etmeye çalıştığı vazonun kırılması anlamına geliyordu. Kırığı belki onarmak mümkün ama o kırık izleri hep orada duracak, bakıldığında onlar hemen görülecek.
Bu anlamda Ak Parti'nin şehirli seçmenler nezdinde üç yılda oluşturduğu güven uçtu gitti. O kırık noktası artık vazonun en hassas yeri. Her tartışmalı durumda gözler önce kırık izine kayacak, ardından vazoyu aynı yerden kırmak için Akı Parti'nin içinden ve dışından birileri ellerinden geleni yapacaklar.
Maalesef Ak Parti kendisini bir zamanların Adalet Partisi'ne dönüştürme fırsatını kaçırdı. Partinin teorisyenlerinden ve Ak Parti'nin kendine seçtiği 'muhafazakâr demokrat' sıfatının mucidi Yalçın Akdoğan belki bu yazdıklarımı beğenmeyecek ama oradaki 'muhafazakâr'ın içeriğini artık sadece dini hassasiyetler dolduruyor. O içeriğe başka hiçbir şey katılamamış oldu! Ya da vardıysa da son tartışmalarla onlar da uçtu gitti!
Tabii bu söylediğim bir izlenim ama sanırım 'hedef kitle'nin önemli bir bölümü içinde paylaşılan, yaygın bir izlenim.
İşte bu izlenim ortada durduğu ve vazodaki kırık izinin tamamı da bu izlenimden ibaret olduğu için, siyasi gerginlik bu ülkede bitmiş kabul edilemez. Sadece uykuya geçti. Yarın öbür gün bir yerden yeniden ve yeniden ve yeniden ama giderek sıklaşarak patlak verecek.
Belki de doğrusu, olması gerekeni, normali budur. Yani, dini hassasiyetleri en ön plana çıkaran bir siyasi anlayışla Türkiye'nin hesaplaşması gerekiyordur.
Tabii burada 'salt dini hassasiyetlere dayalı' derken Ak Parti'nin diyelim Refah Partisi'nin aynısı olduğunu kastetmiyorum, RP'ye göre AKP çok daha dünyevi, çok daha pragmatist, çok daha ayakları yere basan, çok daha mutedil bir siyaseti temsil ediyor.
Ve öte yandan Ak Parti büyük olasılıkla hâlâ seçmen gözünde güçlü ve tek başına iktidar olma adayı bir parti. Ancak şunu unutmamak gerek: Ak Parti, artık geçmiş icraatının gücüyle geleceğe ilişkin güven veren bir parti olmaktan çok seçmen nezdinde alternatifsiz bir lidere sahip olmasından güç alan bir parti.
Ortaya umut veren bir lider çıkacak olursa veya o alternatifsiz lider siyaset sahnesinden çekilirse olabilecekleri bilmiyoruz. Yerine gelecek liderin seçmen tarafından nasıl algılanacağını da kestiremiyoruz.
Zamanı geri döndürme olanağı olmadığına göre siyasi gerilimi ortadan kaldırmanın bir yolunu ben göremiyorum. Bizim bir biçimde bu gerilimle birlikte yaşamayı ve o gerilimi normal yollardan çözmeyi öğrenmemiz gerek.
Bu 'normal'i ararken, eğer hepimiz ülkemizin geleceğini de düşünüyorsak, belki de köklü sistem değişiklikleri dahil her şeyi düşünmeli, tartışmalıyız.
Kuvvetler ayrılığını mutlak hale getirecek başkanlık sistemi tartışmasını gündeme almalıyız ve yaz aylarını bunu konuşarak geçirmeliyiz belki de. Normalleşmenin yolunu hep seçmenin ama en az yüzde 51'lik seçmenin ferasetinde aramalıyız.
Bu yazı 1,013 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
15 Temmuz 2012
‘Tanrı Parçacığı’ bize neler vaat ediyor?
-
10 Mart 2012
Tartışmayı içerikten biçime kaydırmak
-
25 Haziran 2011
PKK dağdan nasıl iner
-
26 Şubat 2011
1968 neden 68’de olduysa, şimdi de isyanlar ondan oluyor
-
26 Aralık 2010
Seçim soruları: AK Parti kaç alacak, ya CHP?
-
2 Kasım 2010
PKK’nın içine girdiği açmazı görmek
-
31 Ekim 2010
‘Kırmızı Kitap’efsanesinin sırları
-
27 Temmuz 2010
Askeri vesayetin hukuki altyapısı
-
24 Temmuz 2010
Enerji stratejimiz var mı?
-
21 Temmuz 2010
Sahiden 12 Eylül'ü mü oylayacağız?
-
14 Temmuz 2010
İran çelişkileri ve iç politika yansımaları
-
7 Temmuz 2010
Liderler neden görüşecek, neyi görüşecek?
-
5 Temmuz 2010
Dindar solcular
-
3 Temmuz 2010
Kılıçdaroğlu, bu kafayla hiçbir şeyi çözemez!
-
26 Haziran 2010
Hep aynı denklemin içine sıkışmak
-
24 Haziran 2010
Eşit yurttaşlığa dayalı demokratik cumhuriyet
-
13 Haziran 2010
Karpuz gibi ortasından ikiye bölünmüş ülke...
-
6 Haziran 2010
Mahkûmun açmazı: Hayattaki karşılığı
-
24 Mayıs 2010
Maalesef bizde hattı muhalefet yoktur, sathı muhalefet vardır
-
4 Mayıs 2010
Eski defterleri açmak...
Yorumlar
+ Yorum Ekle