En Sıcak Konular

Ahmet Hakan


Ahmet Hakan
0 0 0000

Darbeci mi oldum?



BİR gece ansızın "muhtıra" geldi.

Ve ben değerlendirme yapmaya başladım.

Dedim ki:

Keşke Bülent Arınç, Milli Görüş kökeninin etkisiyle dayatma yapmasaydı...

Keşke iktidar, uzlaşmacı davransaydı...

Keşke Vecdi Gönül aday gösterilseydi...

Keşke Erdoğan, Baykal’a gitseydi...

Keşke Meclis’te yapılan çocukça oyunlara başvurulmasaydı...

Keşke muhalefet partilerinin Meclis’e gelmesini sağlayacak bir politika izlenseydi...

Ben "Keşke" dedikçe...

Yani ben bu cümleleri sıraladıkça...

"Eski dostlar", bütün tepkilerini bana yöneltmesin mi?

Diyorlar ki:

"Vay! Biz seni böyle bilmezdik Ahmet Hakan! Sen de mi darbeci oldun? Muhtırayı mı meşrulaştırıyorsun?"

* * *

Hayır kardeşim!

"Muhtıra"yı meşrulaştırıyor falan değilim.

İsterseniz bir kez daha gür sesle haykırayım:

Her makul ve normal insan gibi ben de "muhtıra"ya karşıyım!

Ama unutmayın ki:

"Darbe" ya da "muhtıra" devreye girdiğinde sözün gücü biter.

Bu nedenle...

Sözün gücünün geçerli olduğu dönemde, "sözünün gücü olanlar" ne yapmıştır meselesi önemlidir.

"Muhtıra karşıtıyız" diye bu meseleyi gündeme getiremeyecek miyiz?

Ne yani?

Sivil siyaset sorumlu davranmayacak, iktidarıyla muhalefetiyle ülkeyi darboğaza sokacak, oluşan zemin üzerine "muhtıra" gelecek...

Ve bize de sadece ve sadece "Muhtıraya karşıyız" demek mi düşecek?

"Muhtıraya karşıyız" diyeceğiz ve ötesini söyleyemeyecek miyiz?

* * *

Ben ötesini de söylerim arkadaş!

Mesela şunu söylerim:

Tamam, Abdullah Gül’ü seviyor, beğeniyorduk. Mutedil kişiliğinden, mütebbessim halinden memnunduk. Ancak... Tayyip Erdoğan da gulyabani değildi ki. Ona neden itiraz ediliyorsa Gül’e de aynı noktadan itiraz edileceği fark edilmeliydi.

Mesela şunu söylerim:

"Cumhurbaşkanı / Başbakan / Meclis Başkanı"nın, aynı siyasi sembollere ve çizgiye sahip kişilerden oluşması, Türkiye’nin gerçek fotoğrafını yansıtmayacaktı. Bu duruma dikkat edilmeliydi.

Mesela şunu söylerim:

Hem "367 şart değil" deyip hem de "367"yi bulmak için çocukça oyunlar çevrilmemeliydi. "Dediğim oldu" havasına giren Bülent Arınç’ın, "Ben ne yaman bir siyasetçiyim" gösterisine razı olunmamalıydı.

Mesela şunu söylerim:

CHP uzlaşma diyerek "İlle de bizim dediğimiz olacak... Olmazsa bizim güvendiğimiz dağlar var" tutumunu almamalıydı. "Uzlaşma" deyip Başbakan’a meydan savaşı açmamalıydı. İktidar da "Diretelim, yoksa taviz vermiş oluruz" tavrına girmemeliydi.

Mesela şunu söylerim:

İktidar 4.5 yıllık süreç içerisinde "merkez sağ" bir parti olmak ile "eski günlerine arada selam çakan" bir parti arasında gidip gelmemeliydi. Kuşkuyu ve korkuyu beslemek yerine umudu ve güveni tazelemeliydi.

Kısacası demem o ki:

Hem "muhtıra" eleştirisi yapmak, hem de ülkeyi darboğaza götürenlerin sorumluluğunu hatırlatmak meşru ve mümkündür.

İlk kez...

BU zamana kadar iktidarlar, askerden gelen açıklamalar karşısında "Adres biz değiliz" ya da olayı anlamazlıktan gelip, "Askerimizle aynı görüşteyiz" falan türünden açıklamalar yapardı.

İLK KEZ...

Bu hükümet farklı davranarak, "Evet, adres biziz" demiş ve ardından da net tavrını koymuştur. Hem de sorumlu davranarak. Yani "diklenmeden" ama "dik durarak".

Bu önemlidir.

* * *

Bu zamana kadar muhalefet, askerden gelen açıklamalar karşısında "Yaşasın! İktidara muhtıra verildi" falan diyerek mutlu ve mesut olurdu. Askerin muhtırasını iktidarı sıkıştırmanın aracı olarak kullanırdı. Bazı CHP sözcülerinin ilk etapta yaptıkları açıklamaları bir tarafa bırakırsak...

İLK KEZ...

CHP Lideri Baykal’dan DYP Lideri Ağar’a, ANAVATAN Lideri Mumcu’ya kadar muhalefet, farklı davranmış ve "Demokrasi zorlanmamalı" demiştir. Yani "muhtıra"yı kullanmaya kalkışmamıştır.

Bu da önemlidir.


hürriyet



Bu yazı 1,165 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 1 Temmuz 2010 Yeter ki Tayyip gitsin duygusu
    • 3 Eylül 2009 Umreden mahrem notlar
    • 26 Şubat 2009 28 Şubat bitti mi?
    • 22 Şubat 2009 Aydın Doğan’la bir fasıl gecesi
    • 9 Şubat 2009 Hastasıyım bu istismarın
    • 18 Ocak 2009 Benim gözümle Kemal Gürüz
    • 24 Kasım 2008 CHP’nin Tayyip’i
    • 6 Ağustos 2008 Ahmedinejad’ın Anıtkabir’de ne işi var
    • 23 Temmuz 2008 Kandıra’dan mesaj var
    • 9 Temmuz 2008 Gaza gelme Latif Abi
    • 4 Haziran 2008 Önder Sav’a açık mektup
    • 25 Mayıs 2008 Kısa Türkiye tarihi
    • 19 Mayıs 2008 Ağustosta rapsodi
    • 7 Mayıs 2008 Asılmışların paylaşımı
    • 5 Mayıs 2008 Biri Tayyip’e fısıldadı: Parti kapatılmayacak
    • 10 Nisan 2008 Organize’de iki saat
    • 13 Mart 2008 Bayan Çölaşan yalan söylüyor
    • 7 Mart 2008 Da Vinci Baykal’ın şifresini çözdüm
    • 2 Mart 2008 Yaşar Paşa’ya da bir şey söylenir mi?
    • 17 Şubat 2008 Artık şu İranlılara yüz vermesek diyorum

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,052 µs