En Sıcak Konular

Ahmet Hakan


Ahmet Hakan
0 0 0000

Burada Allah yok



80’lerin başıydı.

O zamanlar "Kopenhag kriterleri"nin esamisi bile okunmadığı için "işkence", bir terbiye yöntemi olarak alışılmış bir rahatlıkla kullanılıyordu.

Tabİi kimsenin de gıkı çıkamıyordu.

Dolayısıyla...

"Karanlık kahvelerde, tıraşı uzamış" abilerin, kısık bir ses tonuyla, "işkence anısı" anlatması fena halde modaydı.

"Abiler", biraz da böbürlenerek anlatırlardı:

"Önce ’Filistin askısı’na astılar. Sonra elektrik verdiler. Ama ben zırnık ötmedim kardeşim! Kimseyi ele vermedim. Çözülmedim yani."

Bense bir "yeniyetme" olarak, bu müthiş kahramanlık öykülerini bir yandan öykünerek, bir yandan da gıpta ederek dinlerdim.

Ancak...

Bir an kendimle baş başa kaldığımda, o can sıkıcı "acı gerçek" beni sarıp sarmalardı.

"İçimdeki ses" pervasız bir oyunbozanlıkla şöyle derdi:

"Yatma bu ayaklara Ahmet Hakan! Senin gibi ağrı eşiği acayip düşük bir adam, bırak ’Filistin askısı’nı falan, bir tokatta çözülür."

İçimdeki ses maalesef haklıydı.

Çünkü "abiler", müthiş gaddar ve psikopat işkencecilerden söz ettikçe, kimselere itiraf edemediğim ürkekliğim depreşir, açıkçası tırsardım.

Nasıl tırsmayayım?

Yine "abiler"den öğreniyordum ki, işkenceciler, kurbanlarına acımasız bir kayıtsızlıkla yaklaşıp şöyle haykırırlarmış: "Konuşacaksınız ulan! Sakın Allah’a güvenmeyin! Burası Allah’ın olmadığı bir yerdir!"

***

Dünkü gazetelerde yer alan "ilginç haber"i mutlaka görmüşsünüzdür:

Bodrum Müzesi’nin zindanında, bundan beş asır önce, Saint Jean şövalyeleri tarafından, Latince "Allah’ın olmadığı yer" yazısı kazınmış. Ama bizim "dini bütün" bakanlık yetkililerimiz, itikada aykırı olduğu gerekçesiyle o yazının silinmesini emretmişler. Haberi okuduğumda, "Yok canım, daha neler!" dedim.

Ancak benim takıldığım nokta, yazının silinmesi değildi.

Ben daha çok "Beş asır önce Anadolu’da bir zindanın duvarına gerçekten de ’Burada Allah yok’ diye yazılmış olabilir mi?" meselesine kafayı takmıştım.

Çünkü eğer bu doğruysa...

"Bizim psikopat işkencecilerimiz"in, tam beş asırlık bir geleneğin sürdürücüsü olduklarını kabul etmemiz gerekecekti.

Yani... 80’lerin başında kurbanına "Burada Allah yok" diye haykıran işkencecimizin kökeni, kendisinden beş asır önce gelen Bodrumlu Saint Jean şövalyelerine kadar gidecekti.

***

Hemen telaş ve panik içinde Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç’u aradım.

"Sayın Bakan neler oluyor? 5 asırlık yazıyı sildirmişsiniz?" diye sordum.

Bakan Koç, kendine sonsuz güvenenlere özgü keyifli bir telaş içindeydi.

Şöyle dedi: "Ne 5 asırlık yazısı kardeşim! Beş asırlık palavra bu! Bizim işgüzar bir görevlimiz, müze daha fazla ilgi çeksin diye, 92 yılında böyle bir yazıyı oraya yazdırmış! Olay bundan ibarettir."

Bakan’a sordum: "Emin misiniz?" Yanıt geldi: "Tabii ki eminim." Bakan, içimi rahatlatmıştı. Tam "Demek ki bizim işkenceciler köksüzmüş" diyerek rahatlığın keyfini sürdürüyordum ki...

O yazıyı oraya yazdırmakla suçlanan müzenin eski müdürü, yazının orijinal olduğunu söyleyip elindeki delilleri çıkarmasın mı!

Bu kez "Ulan sakın doğru olmasın!" diye düşünmeye başladım.

Neyse...

Şimdilik tek dileğim şudur: Lütfen, tez elden bu tartışma bitsin ve gerçek belirsin!

Böylece bizim işkencecilerimiz, "5 asırlık gaddar bir şövalye geleneğini mi temsil ediyorlar", yoksa "nevzuhur adamlar mı", anlayalım?



Bu yazı 1,084 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 1 Temmuz 2010 Yeter ki Tayyip gitsin duygusu
    • 3 Eylül 2009 Umreden mahrem notlar
    • 26 Şubat 2009 28 Şubat bitti mi?
    • 22 Şubat 2009 Aydın Doğan’la bir fasıl gecesi
    • 9 Şubat 2009 Hastasıyım bu istismarın
    • 18 Ocak 2009 Benim gözümle Kemal Gürüz
    • 24 Kasım 2008 CHP’nin Tayyip’i
    • 6 Ağustos 2008 Ahmedinejad’ın Anıtkabir’de ne işi var
    • 23 Temmuz 2008 Kandıra’dan mesaj var
    • 9 Temmuz 2008 Gaza gelme Latif Abi
    • 4 Haziran 2008 Önder Sav’a açık mektup
    • 25 Mayıs 2008 Kısa Türkiye tarihi
    • 19 Mayıs 2008 Ağustosta rapsodi
    • 7 Mayıs 2008 Asılmışların paylaşımı
    • 5 Mayıs 2008 Biri Tayyip’e fısıldadı: Parti kapatılmayacak
    • 10 Nisan 2008 Organize’de iki saat
    • 13 Mart 2008 Bayan Çölaşan yalan söylüyor
    • 7 Mart 2008 Da Vinci Baykal’ın şifresini çözdüm
    • 2 Mart 2008 Yaşar Paşa’ya da bir şey söylenir mi?
    • 17 Şubat 2008 Artık şu İranlılara yüz vermesek diyorum

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,860 µs