Sami Kohen
0 0 0000
Yola devam, ama nasıl?
LÜKSEMBURG'da diplomatlar cenkleşirken, Türkiye'de ve Avrupa ülkelerinde Türkiye'nin AB üyeliğine karşı olanlar, herhalde kendi içlerinden "keşke anlaşamasalar da, ipler artık tamamen kopsa" diye düşünüyorlardı...
AB'de Türkiye'yi, Türkiye'de de AB'yi istemeyenlerin ortak dileği, sonunda olacağını umdukları şeyin bir an önce gerçekleşmesi, yani ilk fırsatta taraflardan birinin -ve tercihen Ankara'nın- "yetti artık, biz bu işten vazgeçiyoruz" demesidir!
Lüksemburg'da uzun uzun tartışılan "Kıbrıs şartı!"nın böyle bir fırsat yaratabileceğini bekleyenler bu kez de hüsrana uğradılar. Sonuçta kabul edilen formül, en azından bir kopmayı önledi ve "yola devam" işaretini verdi.
Bu yolun çok çetin ve uzun olacağı daha baştan belliydi. Bu nedenle, eğer AB vizyonu ve stratejisi kararlılıkla korunuyorsa, sık sık çıkabilecek bu zorluklar ve sıkıntılarla devamlı mücadele etmekten başka çare yok...
Görünen güçlükler...
Lükbemburg'da ilk faslın açılmasına direkt olarak Kıbrıs'la ilgili bir şart konmadı; ama 21 Eylül 2005 Deklarasyonu'na atıfta bulunularak, "limanlar meselesi"nde Türkiye'den neyin talep edildiği ve beklendiği dolaylı olarak beyan edildi. Bu belge bundan sonra AB'nin çeşitli üst düzey toplantılarına gelecek ve raporlarında da yer alacak. Nitekim Ortak Tutum Belgesi'nde Türkiye'nin have ve deniz limanlarını açmasına ilişkin yükümlülüğünü yerine getirmesi şartı hatırlatılıyor. Böyle bir ifade ekimde yayımlanacak İlerleme Raporu'nda da herhalde kullanılacak.
Kaldı ki, AB Komisyon yetkilileri ve (ayrıca bir kısmı İngiltere gibi Türkiye'ye destek veren) üye ülkelerin Dışişleri bakanları da, son demeçlerinde, Türkiye'yi bu şartı yerine getirmeye çağırmış bulunuyor.
Öyle görünüyor ki, Türkiye için bundan sonraki süreçte, en önemli sorun ve pürüz bu olacak.
Ankara Rum uçak ve gemilerine limanlarını açmayacağını defalarca belirtmiştir. Bu ancak bir şartla olabilir: O da, AB'nin Kuzey Kıbrıs'ın izolasyonuna son vermesi, yani Türk kesimindeki limanlara karşı uygulanan kısıtlamaları kaldırmasıdır.
Aslında limanların açılması meselesi, Türkiye'de tam tartışılmış, lehte ve aleyhte argümanlar iyi değerlendirilmiş değil. Ancak hükümetin "açmayacağız" kararı, artık nihai ve kesin görünüyor.
Bu durumda yılın ikinci yarısında herhangi bir hareket olmazsa, gerçekten AB ile müzakerelerin kesilmesi tehlikesi büyüktür. Velev ki, bu konuda da bir formül bulunsun... Diplomasiden ümit kesilmez!
AB'den beklenen
Lüksemburg'da yapılan Ortaklık Konseyi'nde ele alınan AB'nin Ortak Tutum Belgesi'nin ana hatları günlerden beri basında yer alıyor. Bu 19 sayfalık doküman, Türkiye'nin yapması gereken "ev ödevi"nin uzun bir listesini veriyor. Bunların bir kısmı, hükümetin bir süredir üzerinde çalıştığı, Meclis'e de sevk ettiği yasa tasarılarıyla ilgili. Herhalde bunların hayata geçirilmesi, AB'nin bu beklentilerini karşılayacaktır.
Ancak insan hakları, dini özgürlükler gibi "hassas" konularda hükümetin daha ne kadar ileri gideceği belli değil... Bir de (işkence gibi konularda) "uygulama" ile ilgili beklentiler var ki, bu da zaman isteyen hususlardır. Bu bağlamda AB'den beklenen de, Türkiye kadar üyelik perspektifini canlı tutmakta kararlı ve sabırlı davranmasıdır.
Bu yazı 1,176 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
3 Ocak 2012
Rusya ile ''kazan-kazan''
-
20 Aralık 2011
Irak’taki boşluğu kim dolduracak?
-
23 Eylül 2011
BM’nin Filistin sınavı
-
18 Ağustos 2010
Tabular yıkılırken...
-
6 Ekim 2009
Yorgo’nun dönüşü
-
6 Mayıs 2009
Şimdiki öncelik Kafkasya
-
7 Nisan 2009
Obama’dan çarpıcı mesajlar
-
24 Şubat 2009
Araplar neden birleşmez?
-
20 Ocak 2009
Obama neyi ne kadar değiştirecek?
-
23 Aralık 2008
Ortadoğu’da domino oyunu
-
19 Aralık 2008
Stratejik önem yetmez!
-
4 Kasım 2008
Sürpriz olur mu?
-
10 Ekim 2008
Kriz neleri ne kadar değiştirir?
-
3 Ekim 2008
ABD’de “part-time” sosyalizm!
-
19 Eylül 2008
Livni ile barış olur mu?
-
16 Ağustos 2008
İran’la ilişkilerde ince ayar
-
1 Ağustos 2008
Türkiye şimdi nasıl görünüyor?
-
10 Temmuz 2008
Neden İstanbul?
-
22 Şubat 2008
Sarkisyan'dan beklenen...
-
20 Şubat 2008
Castro gitti ama Castroizm sürüyor
Yorumlar
+ Yorum Ekle