Ergun Babahan
0 0 0000
Mehmet Ali Erbil kurban mı, fail mi?
Televizyonda program yapmak keyifli bir iştir. Hem ününüze ün katar, hem de önemli miktarda para kazanırsınız. Ama bu madalyonun görünen yüzüdür.
Bir de televizyonda program yapan kişilerin başarılı olma mecburiyeti vardır. Bu da her gün reyting ile ortaya çıkar.
Programın ilk 10'a girip girmediği, izlenme payının yüksek olup olmadığı, sizin ekrandaki kaderinizi çizer.
Televizyonculuk özellikle sahipleri için çok zor bir iştir. Çünkü yayını bedava yaparsınız. Bütün programlara, dizilere, çalışanlara, ekipmana büyük paralar yatırırsınız.
Tek gelir kaynağınız reklamlardır. Türkiye'de ise reklam pazarının çapı, etibudu bellidir.
Kısıtlı pazardan en yüksek payı alma, hem kanal yöneticilerini, hem programcıları sınırları zorlamaya iter.
İşte Mehmet Ali Erbil'i atv'den ayrılmaya iten zevzeklik, densizlik böyle bir gerilimin veya rekabetin sonucudur.
Reyting kavgası veya rekabeti, hem kanal yöneticilerini, hem de yapımcıları seviyeyi daha aşağıya çekmeye zorlamakta.
Tüm dünyada olduğu gibi sonuçta da ekranlar bir "bayağılık yarışına" dönüşüyor.
En adi espriyi yapan, en şiddetli kavgayı çıkaran, karşısındakini en fazla küçük düşürüp azarlayan en yüksek reytingi kapıyor.
Düzeyi indirdikçe, reytinginiz çıkıyor.
Çünkü tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de insanlar ekran başına geçince bayağının çekim etkisinden kaçamıyor.
Bakmayın siz araştırmalara verilen yanıtlara.
Ne yazık ki, izleyici diziler dışında magazini, kavgalı spor programını, düşük seviyeli yarışma programlarını tercih ediyor.
Her gün yayınlanan ilk 100 listesi bu gerçeği tüm açıklığıyla ortaya koyuyor zaten.
Mayıs izlenme payları da NTV, CNN, CNBC gibi kanalların yüzde 2 ile 0.5 arasında paylarla yetinmek zorunda kaldıklarını gösteriyor.
Kısacası, bugün Mehmet Ali Erbil'e kızıyoruz, yarın Serap Ezgü veya başka birine.
Onlar bu sistemin yaratıcısı değil. Ondan yararlanmaya çalışan kurbanlar.
Miatları dolduğunda çöp sepetine atılmayı beklenen ekran yıldızları.
Yerlerini almaya hazır yüzlerce kişi var nasılsa.
Formül de basit, seviyeyi her seferinde biraz daha aşağı çekmek.
Yukarıda belirttiğim gibi, bu Amerikasından İtalyasına kadar her yerde egemen olan kural.
Bugün programa katılanlardan birinin çamaşırını indirirsiniz, yarın kendinizinkini.
Ekranın kuralı bu. Reyting konuşur.
Reytinginiz yüksekse, ekranın kralı belirli bir döneme kadar sizsinizdir.
Sonra, kral ölür ve herkes bir ağızdan haykırır: Yaşasın yeni kral!
Bu yazı 982 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
6 Mayıs 2012
Adalet talebinden tahrik olan bir ordu! Astsubaylar direnin
-
4 Nisan 2012
Benim darbecim insanlık suçu işlemez
-
24 Mart 2012
Ergenekon ve psikolojik savaş
-
14 Mart 2012
Kürt meselesinde tarihi uyarı
-
7 Mart 2012
Türkiye, AB için neden önemli!
-
4 Mart 2012
Medya nasıl kurtulur?
-
3 Mart 2012
Medya eliyle hükümet devirmek de darbedir!
-
19 Şubat 2012
Sayın Başbakan 3’üncü dönemler hep zor geçer!
-
15 Şubat 2012
Washington’ın Türkiye’ye bakışı
-
14 Şubat 2012
Gazetecinin suç işleme özgürlüğü
-
7 Şubat 2012
Tencere dibin kara
-
5 Şubat 2012
Sadece ordu yetmez devleti sıfırdan kurmalı
-
22 Ocak 2012
Barlas, Özkök’ü neden uyarmıştı!
-
3 Ocak 2012
Bu facia AK Parti için çok ciddi alarm
-
13 Aralık 2011
Siyaset ve sadakat
-
11 Aralık 2011
Bu iddianamede ciddi şike var!
-
6 Aralık 2011
İşte kahramanınız Kozinoğlu!
-
22 Kasım 2011
CHP, Dersim ve Ermeni kırımı!
-
19 Kasım 2011
Atatürk milliyetçiliği ‘Ne Mutlu Türküm’ demektir
-
15 Kasım 2011
Ulusalcılara bir iyi bir de kötü haber
Yorumlar
+ Yorum Ekle