Ahmet Kekeç
0 0 0000
İsmet Paşa olsaydı ne derdi?
Söylemeye çalıştığım şey, tam da buydu işte... Baykal'ın ikrar ettiği şeyin tam tersi... Demiş ki değerli muhalefet lideri, "Önümüzdeki seçim sıradan bir seçim olmayacak, Türkiye'nin kader seçimi, 83 yıllık cumhuriyet birikiminin demokrasi ve sandık sınavından geçeceği bir seçim olacaktır..."
Öyle mi olacaktır gerçekte?
Bana, periyodik aralıklarla tekrarlanan, sonucu önceden belli, zaman zaman kazananların değiştiği ama kaybedenlerin hiç değişmediği, bu gidişle de hiç değişmeyeceği seçimlerden biri gibi geliyor...
Bunu biraz açayım:
Elimizdeki örnek, her zaman "devleti kuran parti" olmakla övünmüş, böylece hem benzerlerinden farkını vurgulamış, hem de "mahiyet üstünlüğünü" korumuştur (korumak istemiştir).
Esasında demokratik parlamenter sistemde, partiler arasında bir mahiyet farkı bulunmamaktadır; onları birbirlerinden ayıran, dünya görüşleri ve programlarıdır. Dolayısıyla, CHP'yi benzerlerinden ayıran da, mahiyeti (yani belli bir merkeze uzaklığı ya da yakınlığı) değil, öncelikle programıdır, programı olmalıdır.
Şu "uzaklık-yakınlık" meselesini de vuzuha kavuşturmak lazım: CHP'liler, kendilerini "devleti kuran partinin müntesipleri" saydıkları için, durduk yerde bir "yakınlık" vehmediyorlar. Bu yakınlığın da, onlara, a priori olarak bir "üstünlük" sağladığını düşünüyorlar.
Oysa tam tersi geçerlidir...
Tarih ve siyaset okumuş hemen herkes bilir ki, CHP "devleti kuran parti" değil, "devletin kurduğu parti"dir ve ille de bir fark aranacaksa, onu benzerlerinden ayıran da özelliğidir. Dolayısıyla, benzerlerine yaklaşmak içi daha çok çaba göstermesi, bir anlamda demokratik olarak "rüştünü ispat etmesi" gerekmektedir.
Yani, benzerlerinden farkı, CHP'nin avantajı değil, dezavantajıdır. Çünkü böyle bir fark, dünyanın neresine giderseniz gidin, mutlaka bir "anomali"ye işaret etmektedir...
Şunu söylemeye çalışıyorum:
CHP, yakınlık avantajıyla girdiği bütün seçimleri kaybetti. Günümde olsaydım, 1946'dan başlayarak bu seçimleri tek tek sıralardım. Esasında lüzum da yok. "Niçin kaybetti?" sorusunun cevabını aramak bence daha anlamlı.
Kaybetmesinde önemli etken, evet, "bir yerlere yakın olması"dır ama, asıl etken bir politikası, bir vizyonu, bir kurtuluş reçetesi bulunmamasıdır.
Baykal bize ne söylüyor?
Nasıl bir gelecek vaat ediyor?
Müşteki oldukları "cunta anayasası" ve bu anayasanın ürünü olan antidemokratik kurumlar konusunda (örneğin YÖK) nasıl bir "iyileştirme" düşünüyor?
Bunları bilmiyoruz.
Bunları bilmediğimiz için CHP bir kez daha kaybedecek.
Hulasa, baştan itibaren, Baykal'ın yanlış yolda olduğunu, "yakınlık arayışı"nın "cephe siyasetini" kızıştıracağını ve bunun da hiç kimsenin hayrına olmayacağını söylüyorum.
Ne yani, CHP kaybederse, "83 yıllık cumhuriyet birikimi demokrasi ve sandık sınavından" yenik çıkmış mı olacak?
İsmet Paşa'nın dediği gibi, hadi canım sende...
Bu yazı 1,096 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
26 Eylül 2012
Balyoz ve empati
-
5 Temmuz 2012
Hükümeti ve cemaati çökertecek tek isim
-
26 Haziran 2012
Ben olsam bu gazetecileri sürerdim cepheye
-
20 Haziran 2012
Bu yazıyı Kürt kardeşlerim okusun
-
4 Haziran 2012
Nerede bu inek?
-
28 Mayıs 2012
Kana kan istermiş!
-
14 Mayıs 2012
‘Kes zırvalamayı’
-
1 Mayıs 2012
Menderes de cami yıktırmış... Ne utanmaz adamlarsınız siz!
-
20 Nisan 2012
Erol Özkasnak
-
12 Nisan 2012
Suriye’yle savaşa mı giriyoruz?
-
10 Mart 2012
‘Zavallı Başbakan’
-
29 Şubat 2012
Paşa niçin kendini öptürmedi?
-
27 Şubat 2012
Bizi yormayın kardeşim
-
17 Şubat 2012
Siz kimi kandırıyorsunuz?
-
3 Şubat 2012
Rezil olmaya doymadınız mı?
-
1 Şubat 2012
İyi ki sivil vesayet varmış, şerrinizden korunuyoruz
-
19 Ocak 2012
Denktaş’ı diriltmek mi?
-
14 Ocak 2012
Hangi gazeteciler valiz hazırlıyor?
-
12 Ocak 2012
Kozinoğlu hakkında korkunç karartma
-
2 Ocak 2012
İlan ediyorum: Hiç yüzleri kızarmayacak!
Yorumlar
+ Yorum Ekle