En Sıcak Konular

Ferai Tınç


Ferai Tınç
0 0 0000

Avrupa yollarında papatya falı



VETO kullanacaklar mı kullanmayacaklar mı? Engelleyecekler mi, engellemeyecekler mi?

Kabul ettirecekler mi ettirmeyecekler mi? Gidecek miyiz gitmeyecek miyiz?

Papatya falına bakar gibi.

Alt tarafı otuz beş fasıl arasından en sorunsuzu, Avrupa Birliği müktesebatının en sınırlı olduğu bir fasıl bilim ve araştırma.

Müzakere sürecinin ilk basamağı.

İlk ve en emin olduğumuz halka sözüm ona.

Rum Yönetimi, hükümet değişirken gider ayak tanınma koşulunu getirmeye çalışarak süreçte sorun yaratan tek taraf mı? Değil, bu süreci yavaşlatmaya çalışan tüm güçler onun arkasında sıraya girdi.

Artık iyice belli oldu, Kıbrıs Rumları önümüzdeki dönemde Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine karşı herkes tarafından kullanılacak bir koz haline getirdiler kendilerini.

Tabii, bu karşıt cepheye Türkiye’deki Avrupa karşıtları da dahil.

Rumlar, onların da doğal müttefiki oldu bu süreçte.

Bir başka doğal müttefikleri daha var. Reformlar konusunda ödevini yapmak istemeyenler.

Çünkü, Rumların çıkardığı tantana sayesinde gündem bulanıyor, öncelikler unutuluyor.

Aklıma ilk gelen örneği vereyim. Müzakereler iki fasılda açılacaktı. Bilim- Araştırma ve Eğitim-Kültür.

Eğitim-Kültür neden ertelendi acaba? Kamu ihaleleri ve rekabet yasaları konuları da vardı tartışma gündemimizde. Avrupa Birliği, bu iki önemli konuda Türkiye’de yeterince şeffaflık sağlanmadığı ve gerçek rekabet ortamı oluşamadığını ileri sürdü. Müzakerelerin ancak belli bir seviyeye açılabileceği sinyallerini verdi.

Onlar da gündemden düştü.

Rumların elimize tutuşturduğu papatyalardan yaprak kopartarak gidecek miyiz, kalacak mıyız heyecanına kapılınca, önceliklerimizle sahte gündemler birbirine karıştı.

* * *



ORTAKLIK Konseyi öncesi konuşmamız gerekenleri görmek için AB’nin hazırladığı ortak tutum belgesine bir göz atmak yeterli. Gümrük Birliği ek protokolünün parlamentoda onaylanması, limanlarların ve havaalanlarımızın tüm AB üyesi ülkelere açılarak malların serbest dolaşımına olanak sağlanması koşulu bu tutum belgesinin her aşamasında var. Bu ortak tutum belgesi bizim de irademizi yansıtıyor. Çünkü kabul ediyoruz bu belgeyi.

Demek ki, bu konularda Avrupa ile birlikte bir çözüm bulmak durumundayız. Bu ille de Kıbrıs’ı tanımak ve limanları açmak anlamına gelmez. Yaratıcı formüller bulunabilir.

Bu tek sorun değil. Ortak tutum belgesinde daha önce altı çizilen bir mesele daha var.

Kopenhag siyasi kriterlerinin tam olarak uygulanması için gerekli siyasi reformların derinleştirilmesi. Düşünce, ifade ve inanç özgürlüğünü güvence altına alacak önlemler paketinin yürürlüğe girmesi, kadın hakları ve iş hayatında İLO standartlarının uygulanması için alınacak önlemler, sendikal haklar, azınlık haklarına, yargı bağımsızlığına kadar geniş alanda reformların yapılması öngörülüyor.

Bunların yapılmasını sağlamak için de Türkiye’den, gözden geçirilmiş katılım ortaklığı belgesindeki taahütlerini ne zaman ve nasıl yapacağını gösteren ulusal programı bir an önce hazırlaması isteniyor. Ulusal programı hazırlamak kolay değil. Bunun için siyasi uzlaşma gerekiyor.

* * *

REFORM atmosferini canlandıracak olan ulusal programın hazırlanması bizim taahüdümüz. Kendimize verdiğimiz bir söz. Stratejik seçimimiz. İktidar gibi muhalefet de bu sözün arkasında durmak zorunda.

Yok aksi düşünülüyorsa, ya da fikir değiştiren varsa, o zaman bir şey gerekiyor. Lütfen açıkça söyleyin, halka "Biz Avrupa Birliği üyeliğine karşıyız. Bu sürece son verilmesini istiyoruz" deyin. Siyasi şeffaflık gösterin.

Kıbrıs sorunu aşılsın ya da aşılmasın, bugünden itibaren herkes bu soruyu kendisine bir daha sorup yanıtını samimiyetle açıklamalı.

Çünkü biz bu yola papatya fallarıyla değil, kararlılıkla devam edebiliriz ancak.

Bu yazı 1,038 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 15 Kasım 2010 Talabani'nin resti
    • 2 Ağustos 2010 Ortadoğu’da gerilim yüksek
    • 21 Mayıs 2010 Acem oyunu
    • 14 Eylül 2009 12 Eylül ne zamana kadar?
    • 7 Ağustos 2009 Mahmur Kampı neden önemli
    • 10 Mayıs 2009 Anneler en çok barış istiyor
    • 2 Ocak 2009 Geçen yılın iki olayını birinci seçtim
    • 13 Ekim 2008 İlerleme raporunun pazarlama stratejisi belli oldu
    • 11 Ağustos 2008 Gürcü lideri kim itti?
    • 10 Ağustos 2008 Kafkasya’da süper güç rekabeti
    • 4 Ağustos 2008 Kerkük krizi tırmanıyor
    • 26 Mayıs 2008 Fransa’nın eski başbakanı, Sarkozy’ye aldırmayın diyor
    • 25 Nisan 2008 Ortadoğu barışı ve Golan
    • 7 Nisan 2008 Zirvelerin ardından
    • 17 Mart 2008 Dış politikada baskı dönemi başlarken
    • 14 Mart 2008 Açlığın yeni yüzü ve füze kalkanı
    • 25 Şubat 2008 Kıbrıs’ta nerede kalmıştık?
    • 18 Şubat 2008 Kontrollü bağımsızlık
    • 25 Ocak 2008 Ege’de yeni sayfanın manşeti ’cesaret’
    • 21 Ocak 2008 Soğuk savaş üslubu geri dönerken

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,665 µs