Ekrem Dumanlı
0 0 0000
Dışarıdaki Türkiye
Amerika, Avusturya, Endonezya, Belçika, Azerbaycan ve Rusya... Hepsi bir aya sıkıştı. Geceler gündüzlere karıştı.
Meşakkati bir yana, insana kazandırdığı da oluyor bu gezilerin. Mesela Türkiyenin dışında Türkiyeler olduğunu fark ediyor insan ve hadiselere bir de ülke dışındaki Türkiyeden bakabiliyor.
Bu satırları Moskovadan yazıyorum. Dünya Gazeteler Birliği (WAN) toplantısı için buradayız. Toplantılardan fırsat buldukça Moskovanın görülesi mekanlarına uğruyoruz. Çok sayıda Türke rastlıyoruz. Buraya ticaret için gelen de var, okumak için gelen de. Hemen her şirketin arkasında güzel bir başarı öyküsü bulunuyor. Bir de her iki ülkenin kültür zenginliğinden hareketle köprü kuranlar var. Diyalog Avrasya (da) Platformu gibi. Rusçada da kelimesi evet anlamına geliyor. Diyalog Avrasya kelimelerinin baş harflerinden alınmış isim. Onlar da WAN toplantısının katılımcıları arasında. Rus medyası ile o kadar seviyeli ve güzel bir diyalog kurmuşlar ki hayranlık duymamak mümkün değil. Her alandaki yakınlaşmanın özünde iyi niyet ve dürüstlük esas teşkil ediyor.
Sadece Rusya ile sınırlı değil Türkiyenin yurtdışı zenginliği. Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyevin 15. yılını kutlayan Zaman Azerbaycan için söylediği güzel sözler hâlâ kulaklarımda çınlıyor. Aliyev, Türk koleji diye bilinen okullardan da sevgiyle, takdirle bahsetmişti. Baküde gördüm ki Türk okullarının muhteşem başarısı sadece eğitim gayretine dayanmıyor. Çok sayıda ticaret ehlinin ve saygın şirketin kardeş ülkede bulunması ve o ülkenin ekonomisinde önemli bir yer tutması da çok önemli. Bu tür gayretler sayesinde halkların kardeşliği basit bir söylem olmaktan çıkıyor, hüsnü niyetle pekiştirilmiş ilişkilere dönüşüyor.
Viyanada rastladığım her yaştan Türkün hikayesi de etkileyici özellikler taşıyordu. Başörtüsü yüzünden gelip Viyanada okumak zorunda kalan gençlerin hikayesi bir yönüyle yürek burkuyor; diğer yönüyle umutları yeşertiyor. Şimdi dünyayı daha iyi kavrayan, ufukları uluslararası ilişkilerin sınırlarını zorlayan genç bir nesil var Avrupanın bağrında... İşadamlarına da rastladım Viyanada; dil biliyor, yol biliyorlar... Belçikada, Almanyada, Fransada hep aynı tablo. Kimi ticaret yapıyor, kimi siyaset. Avrupada milletvekili olmuş/olmaya aday Türk sayısı hızla artıyor. Hollandada gazetemizin açılışını Başbakan Balkenende yapmıştı; orada da gördüm ki, Türklere siyasette büyük saygı duyuluyor.
Ben gurbette değilim, gurbet benim içimde şarkılarıyla büyüyen bir ülkenin çocukları; son yirmi yılda gurbeti de vatanı da yeniden tanımlamak zorunda kaldı. Artık karşı köye gurbet gözüyle bakanlar binlerce kilometre uzaktaki bir ülkede tavattun etmeyi, orada kendi olarak hayata devam etmeyi; o duruş içinde yaşadığı ülkeyle barışık kalmayı öğrendi. Bir yandan yaşadıkları ülkenin dilini konuşabiliyor diğer yandan Türkçeyi bir dünya dili haline getiriyorlar. Bugün dünyanın dört bir yanında Türkçe konuşan, Türk mutfağına aşina, Türk müziğine dilbeste yabancı dostlar var. Türkiyenin bilinirliği artıyor. Türkiyeye duyulan sempati çoğalıyor.
Tabii ki huysuz ruhlar da var Türkler arasında. Birbirini kötüleyen de çıkıyor, hiçbir şey yapmadığı halde, iyi niyetiyle çırpınan vatandaşlarını ihtirasının kurbanı etmek isteyene de rastlanıyor maalesef. Belki de bu yüzden Türkiye dışında yaşayan Türkler de mızıkçı azınlıklara aldırmadan başarıdan başarıya koşmak için çırpınıyor. Ve her geçen gün dışarıdaki Türkiye içerideki Türkiye sevdalılarına güzel örnekler sunuyor. Uzun zamanlar dışarıdaki yabancı lobilerden bizar kalmış bir ülkenin çocukları, hiçbir üst organize ve devlet yönlendirmesi olmadığı halde, gayet fıtri ve insani teşebbüslerle güzel işler yapıyor. Bu durumun hem Türklerin yaşadığı ülkeye, hem Türkiyeye hem dünya barışına katkısı büyük. Bugün burnunun ucunu göremeyenler, ufukta tebellür eden bu silueti anlayamaz
Ancak görünen o ki Türkiyeyi güzel günler bekliyor; çünkü Türk halkı bugünkü durumundan çok daha iyisini hak ediyor. Kendi gölgesinden korkmazsa, kendini aşabilirse bu ülkenin, hem yaşadığı coğrafyaya hem yedi cihana söyleyeceği çok güzel şarkılar var; yeter ki gölge etmesin nadan, yeter ki kendine takılmasın insan...
Bu yazı 1,134 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
24 Eylül 2012
Ne gereği vardı?
-
11 Haziran 2012
Cuntalarla nasıl mücadele edilecek?
-
30 Nisan 2012
Şiddet!
-
16 Nisan 2012
'28 Şubat'çılardan panik atak hamleleri
-
10 Nisan 2012
Çin'den bakınca Türkiye'nin gücü
-
9 Nisan 2012
Darbede tanıdığım dört subay
-
2 Nisan 2012
Suriye İran... İşte çetin imtihan!
-
26 Mart 2012
Terlik
-
13 Şubat 2012
Aman dikkat!
-
6 Şubat 2012
Bu yüzden mi susuyorsunuz?
-
23 Ocak 2012
Hem Hrantçı hem Ergenekoncu olunabilir mi?
-
16 Ocak 2012
Kaç kafatası bir manşet eder?
-
9 Ocak 2012
Hesap vermek
-
26 Aralık 2011
Çanlar Avrupa için çalarken
-
19 Aralık 2011
Militan
-
12 Aralık 2011
Maazallah!
-
5 Aralık 2011
Global Ergenekon
-
28 Kasım 2011
Dersim'den alnımızın akıyla çıkmak
-
23 Kasım 2011
İngiltere'yi yeniden keşfetmek
-
21 Kasım 2011
Dersim'in şifreleri
Yorumlar
+ Yorum Ekle