En Sıcak Konular

Bülent Keneş


Bülent Keneş
0 0 0000

Çözüm: Tam yetkili ya da tam sembolik bir Cumhurbaşkanı



Ufukta her ne zaman bir siyasi tıkanıklık zuhur etse Türkiye'de hemen ABD'dekine benzer bir başkanlık veya Fransa'daki gibi bir yarı-başkanlık/yarı-parlamenter sistem önerileri gündeme getiriliyor.

Bu adet merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın başbakanlık yıllarından bu yana fırsat doğdukça bıkmadan tekrarlanıyor.

Mevcut sistemin yetersizliğine de işaret eden başkanlık ve yarı-başkanlık önerileri konusunda, gündemimize girdiği yaklaşık son 20 yılda, herhangi bir adımın atıl(a)mamış olması da ayrı bir ilginçlik arz ediyor. Üzerinde bu kadar konuşulup da adım atılmayan bir başka konu hatırlamıyorum. Bir ara "özelleştirme" de benzer durumdaydı. Allah'tan ağır aksak da olsa bu konuda son yıllarda bir yol kat ediliyor. Hani fena da olmuyor.

Bu tartışma bana önerilerin yerindeliğinden ziyade "sorunlu bir siyasal yapı" teşhisinin neticesi olması açısından anlamlı geliyor. Sözüm ona parlamentarizme dayalı olmasına rağmen yürütme konusunda neredeyse Başbakan kadar Cumhurbaşkanı'na da yetki veren bu sistemin yeterinden fazla sorunlu olduğu aşikâr.

Teşhis, tamı tamına mevcut sistemin çözümden ziyade sorun ürettiği, ufuk açmaktan ziyade ayak bağı ve fren görevi gördüğü şeklinde. Bu teşhis konusunda kimsenin farklı bir düşüncesi olduğunu sanmıyorum. Ancak "çözüm" konusu öyle mi?

Kimileri yürütmenin tek mercii ve yetkilisi olan, doğrudan halk oyuyla seçileceği için de siyaseten halka hesap veren bir başkanlık sistemini derde deva görüyor. Ulusal ya da uluslararası alanda gelişmelerin çok hızlı cereyan ettiği günümüzde güçlü bir başkanlık sisteminin hızlı karar alma, esnek tavır sergileme ve devlet organlarının tek bir elden uyum içerisinde işletilmesini temin etmesi açısından faydalı olacağı görüşü dile getiriliyor.

Özelde Türkiye'deki, genelde bölgemizdeki demokrasi kültürünün zayıflığından endişe eden kesimler ise ABD tarzı bir başkanlık sisteminin ülkeyi diktatörlüğe götüreceğini ileri sürüyor. Dolayısıyla başkanlık sistemine soğuk bakıp, yetkilerin parlamento ile paylaşıldığı bir yarı-başkanlık (yarı-parlamenter) sistemi önerisinde bulunuyorlar.

Peki yarı başkanlık Türkiye için bir çözüm mü? Bana göre Fransa'da olabildiği ölçüde bir çözüm! Yani sorunlu. Özellikle de co-habitasyon, yani başkan ile parlamentonun farklı siyasi partilerden teşkil edildiği dönemlerde çok daha sorunlu. Fransa'nın sık sık siyasal ya da sosyal sorunlar karşısında çözümsüzlüğe maruz kalmasının temel müsebbibi de bu sistem.

Öneriler ve tartışmalar bu yönde. Peki, dönem dönem (burada 12 Eylül darbesini getiren şartların oluşumunda parlamentonun bir cumhurbaşkanı seçememesinin rolü de hatırlanmalı) bir siyasi darboğaza girme ile sonuçlanan cumhurbaşkanlığı seçimi ya da siyasal sistemimizin randımanlı çalışması için çözüm nerede?

Önce mevcut sistemin hastalığını bir kez daha doğru bir şekilde teşhis edelim. Sorun, parlamenter bir sistem olmasına rağmen parlamentodan çıkan ve halka karşı sorumlu olan Başbakan'ın yürütmenin yegane yetkilisi/sorumlusu olması gerekirken, bu yetkisini yine aynı parlamento tarafından belirlenen Cumhurbaşkanı ile paylaşmak zorunda kalmasıdır. Yani bir arabada iki direksiyon ve iki şoför olmasına benzer bir durum söz konusu.

Türkiye'nin bu sorunu aşmasının önünde ise iki seçenek bulunuyor: Ya Cumhurbaşkanı'nın yetkilerini tamamen sıfırlayarak bu makamı sembolik bir makama dönüştürmek ya da tam tersine Cumhurbaşkanı'nın yetkilerini alabildiğine artırarak siyaseten de sorumlu hale getirmek.

Birincisinin pratikteki örneği İngiliz parlamenter sistemindeki yetkisiz ve sorumsuz Kral/Kraliçe ile yürütmenin tek yetkili/sorumlu mercii olan Başbakanlık sistemidir. Ötekisinin ise yürütme yetki ve sorumluluğunu tek başına uhdesinde taşıyan ABD başkanlık sistemidir.

Ne birincisi ne de ikincisi olan sorunlu siyasal sistem ise devekuşu misali deve mi kuş mu olduğu belli olmayan ancak pratikte yarı-başkanlık görüntüsü veren bizdeki çarpık uygulamadır. Bu konuda Fransa'dan tek farkımız onların bu sistemin resmen adını koymaları, bizim ise bunu adını koymadan korsan bir şekilde uygulamamızdır.

Şimdi, hepsinin Türkiye'nin hayrına çalıştığını düşündüğüm siyasi partiler bu konuda uzlaşarak bir karara varmak durumundalar. Cumhurbaşkanlığı'nın yetki ve sorumluluğu yeniden tanımlamalı ve bu konuda ne tür yasal veya anayasal değişiklik gerekiyorsa derhal yapmalılar.

Türkiye, iki ucundan ters yöne çekiştirilen bir ülke olmaktan çok çekti. Artık sabrı da kalmadı. Bu yüzden kriz senaryolarının üretildiği bir ortam fırsata dönüştürülmeli. Oyunun kuralı tam uzlaşı ile yeniden belirlenerek, 2007 yılından itibaren uygulamaya konmalı.

Çözüm açık: Ya Cumhurbaşkanı'nın yürütme konusunda tek yetkili ve sorumlu bir başkan olması ya da tamamen sembolik (figurehead) bir makama dönüşmesi.

Tercihim mi? Fark etmez. Çünkü en kötüsü bugünkü yapı. Ancak hayata geçirilmesi açısından daha pratik olanı Cumhurbaşkanı'nın yetkilerinin sıfırlanması gibi görünüyor.

Bu yazı 1,012 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 26 Haziran 2006 Eskiye Rağbet Olsa Bit Pazarına Nur Yağardı
    • 8 Haziran 2006 Çözüm: Tam yetkili ya da tam sembolik bir Cumhurbaşkanı
    • 5 Haziran 2006 Çete, algı sapması ve medyatik oyunlar
    • 18 Mayıs 2006 Deja vu ve ateşe körükle gitmek

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,418 µs