En Sıcak Konular

Nasuhi Güngör


Nasuhi Güngör
0 0 0000

285 Spartalı



İran’ın İngiliz askerlerini esir almasıyla birlikte başlayan süreç, Türkiye’nin önümüzdeki dönemde geçeceği zorlu sınavların sadece başlangıcı. En başta ifade edelim. Hükümetin ve genel anlamda Türkiye’nin krizle birlikte ortaya koyduğu tavır, dikkatli ve iyi hesap edilmiş bir stratejinin ipuçlarını veriyor. Tansiyon yükseldikçe bu stratejinin diğer açılımlarını da görme şansımızı olacaktır.

Esir alma operasyonuyla birlikte bölge ülkelerinin televizyonlarında yapılan yayınlara daha fazla gözatmaya başladım. Gerek yorumcular, gerekse haber metinlerinin kurgusu İran’ın bu operasyondan çok yönlü beklentileri olduğunu ifade ediyor. Nitekim İran yönetiminin, hem esirlerle ilgili verdiği görüntüler ve onların ağzından yayınlandığı mesajlar, hem de şu ana kadar yaptığı açıklamalar, bu operasyonu hayli uzun soluklu kurguladığını ortaya koyuyor. Irak’ın işgalinin ardından ortaya çıkan dönemde İran hemen hiçbir sorunda savunma stratejisi izlemedi. Aksine savunma hattını İran dışına kurarak bir bölge gücü olarak sahnede yeraldı.

İngiltere Dışişleri Bakanı’nın ülkesinin dünyaya bakışındaki küstahlığa yakışır biçimde Türkiye’den ayrılışı, üzerinde dikkatle durmamızı gerektiren şifreler içeriyor. Hükümet çevrelerinden aldığımız bir bilgiyi aktaralım. ‘Ankara’nın İngilizlere esirlerin kurtarılması anlamında somut bir vaadi olmadı. Sadece İran’la görüşülerek krizin daha fazla tırmanmasına engel olma yönünde adımlar atılması gündeme alındı. Bunların başında da askerlerin durumunu en azından üçüncü bir ülke yetkilisinin görmesi geliyordu.’

Burada asıl ilginç nokta İngiltere’nin Türkiye’den beklentilerini hayli yüksek tutmuş olması. İngilizi bakanın çekip gitmesinin altında böyle bir hayal kırıklığı yatıyor. İran yönetimi bir yandan ‘arabulucuya ihtiyaç yok’ diyerek diplomatik açıdan çözüm merkezinin kendisi olduğu mesajını verse de, özellikle Başbakan Erdoğan’la İranlı yetkililer arasındaki görüşme trafiğinin hayli sıcak olduğunu belirtelim.

İran’ın İngiliz askerlerini esir alması, devrimden sonra gerçekleşen ABD büyükelçiliği baskınını getiriyor akıllara. Baskını gerçekleştiren genç İranlı öğrencilerdi ama sonuçta işin gerçek rengini herkes biliyordu. İran o zaman da operasyonu soğukkanlı biçimde yönetmeyi başarmıştı. Amerika ise bir yandan dünyayı ayağa kaldırmış, öte yandan peşpeşe rehine kurtarma operasyonları gerçekleştirmişti. Ancak bunlar başarılı olmak bir yana, ABD açısından çok ciddi itibar kayıplarına yol açan fiyaskolara dönüşmüştü.

Amerikalıların başarılı rehine operasyonları ise hep Holywood stüdyolarında gerçekleşti. Bir de ürettikleri bilgisayar oyunlarında. İran’a karşı devam eden çok yönlü saldırı planında sinemanın ne zaman devreye gireceğini doğrusu merakla bekliyorduk. Ortaya 300 Spartalı çıktı. Perslere karşı savaşmak için tanrılarını ikna edemeyen Sparta Kralı ve 300 askerinin verdiği ‘özgürlük savaşı’nın çağımızdaki karşılığını bulmak o kadar zor değil. Malum, özgürlük ve demokrasi hep Batı’dan, barbarlık doğudan geliyor!

Yalnız Ortadoğulu barbarları filmlerde yenilgiye uğratanlar ne der bilmem ama, bu barbar Persler daha şimdiden ‘özgürlük savaşçıları’nı eksiltmeye başladılar.

Elde var 285, o da bize yeter diyorlarsa ne ala.
 
star



Bu yazı 1,000 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 6 Nisan 2013 Kraliyet patron, biz taşeron muyuz?
    • 27 Eylül 2012 Ordu neden değişmek zorunda
    • 21 Eylül 2012 Eylül ayının kara listesi
    • 14 Eylül 2012 Yeni Türkiye ve yeni ekonomik model
    • 13 Eylül 2012 Libya saldırısı ve Türkiye’nin kodları
    • 3 Eylül 2012 Türkiye’nin yalnızlığı ve Mısır
    • 30 Ağustos 2012 Ankara-Paris rekabeti
    • 24 Ağustos 2012 İstihbarat zaafı var mı?
    • 23 Ağustos 2012 BDP niçin çıldırdı?
    • 17 Ağustos 2012 Fırsat treni telaşı
    • 16 Ağustos 2012 Yola nasıl devam edeceğiz?
    • 10 Ağustos 2012 ‘Gergin Barış’ın sonu mu?
    • 6 Ağustos 2012 PKK’nın intiharı
    • 27 Temmuz 2012 Henüz vakit varken
    • 20 Temmuz 2012 Suriye sorunu ve Türkiye’nin özgüveni
    • 19 Temmuz 2012 Şam’daki patlama ve Moskova’daki Türkiye
    • 28 Haziran 2012 Türkiye itibar mı kaybediyor?
    • 22 Haziran 2012 Mısır, Suriye ve derin iktidarlar
    • 21 Haziran 2012 Müzakere akıldır, güçtür
    • 14 Haziran 2012 Beka endişesinin dayanılmaz cazibesi

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,710 µs