En Sıcak Konular

Engin Ardıç


Engin Ardıç
0 0 0000

Cumhurbaşkanı olmak istemem!



Oylarınızı dilerseniz Metin Uca’ya veriniz... Fransa’da da ünlü bir güldürü sanatçısı, Coluche aday olmuştu bir zamanlar, poposuna da mavi, beyaz, kırmızı, üç renkli tüy takıp seçim kampanyasında çıplak resim çektirmişti... Bu bir tavırdı. Türkiye’de yapanı oyarlar.

Fakat ben aday değilim, beni saymayınız.

Gerçi ben çok büyük bir adamım ama sakın son anda “formül bulup” üzerimde birleşmeyiniz! Üniversite diplomam var, yaş da elli beş ama o görev bana uymaz.

Çağdaşlık ayağından “kadın aday” da göstermeyin sakın beni, gerçi artık eskisi kadar “faal” değil ama, kestirmem! Onunla acı tatlı birçok anımız var, emekli de olsa ondan ayrılmaya gönlüm razı olmaz.

Şakayı bir yana bırakırsak da, vallahi Çankaya’ya çıkmak da istemem, politikaya şu ya da bu şekilde atılmak da... Nitekim bir zamanlar bu yönde telkin ve hatta teklifler vardı, hiç yanaşmadım (şimdi artık o kadar ünlü değilim, tanıyan tanıyor ama geniş kitlelerce unutuldum, daha kimse gelmez kapıma)...

Çünkü bunun için en başta Ankara’da yaşamayı kabul etmek gerekmektedir. Daha doğrusu, haftada üç kere Ankara-İstanbul arasında mekik dokumayı kabul etmek... Uçak beleştir ama yol yorgunluğu çekilmez.

Başkent İstanbul olsaydı... Eh, o zaman belki.

Fakat gene de beni mutlu etmezdi. Çünkü o hayat bir “özel hayat” değildir.

Bir cumhurbaşkanının özel hayatı yoktur ve olamaz. Sayın Sezer’in bu görevde yedi yıldır epey sıkılmasından da bellidir bu.

Herşey protokole bağlıdır, günün her dakikası planlıdır, atılacak her adım, söylenecek her söz, verilecek her demeç hesaplı kitaplıdır.

Merhum Özal da bana ancak gecenin saat bir buçuğunda telefon ederdi, “Enginciğim, bak Semra da yanımda, selam söylüyor!”... Sabah da, gündüz de, akşam da vakti yoktu.

Şöyle vitrinlere bakamazsınız, sinemaya gidemezsiniz, bir kahvede oturamazsınız. Gima’dan sepet doldurup kasa kuyruğuna da giremezsiniz.

Başbakanlık ya da bakanlık demek, sabah sekizde evden çıkıp gece üçte dönmek, çoğu zaman günlerce de eve uğrayamamak demektir. Eşini ve çocuğunu ara sıra görürsen görürsün... Mesut Yılmaz’ın oğlu Hasan böyle böyle neredeyse babasız büyümüştü, inanmıyorsanız Berna’ya sorunuz...

Vallahi başbakan ya da cumhurbaşkanı olsam da Fransa’ya resmi bir ziyarette bulunsam, şoföre ve korumalara diyeceğim şudur: Oğlum, beni Pont du Carrousel’in başında silkeleyin, nehir boyunca gezine gezine sahaflara bakacağım, ya gelin beni öbür uçtan, Tour d’Argent lokantasının önünden alın, ya da siz kaptırın Elysee Sarayı’na doğru devam edin, ben Chirac’ın davetine, 24 ya da 27 numaralı otobüse biner, kendim giderim!

Yani düşünebiliyor musunuz, kortej Champs-Elysees boyunca iniyor, bayraklar mayraklar, Türk başkanı Virgin Megastore önünde arabadan atlıyor, oradan çıkınca da Le Madrigal kahvesine takılacakmış!

Gönlümce dolanamayacaksam, n’eyleyim ben o Paris şehrini?

Rivayet ederler ki, Atatürk son yıllarında bir gece Dolmabahçe Sarayı’ndan çıkmış, hemen yakında bulunan Küçük Çiftlik Gazinosu’na Müzeyyen’i dinlemeye gitmiş!... Karanlıkta, en arkada bir masada tek başına, bütün MAH ajanları da alarmda! Aynı söylenti Florya Köşkü için de çıkarılmıştır.

Cumhurbaşkanı olmak istemem. Çünkü Kadıköy pazarından kıvırcık salata, iki de turp alıp şişle deldirmeyi, parmağımı rafyasına takıp sularını akıta akıta sallayarak yürümeyi severim ben.

Elbette bu yazı bir mizah yazısıdır ve elbette bu en yüce makama herhangi bir saygısızlık etmek aklımızdan geçmez.

Ama gene de o makamı istemem, “tabıma” aykırıdır. Kova burcu işte, ne olacak?
 
Akşam



Bu yazı 781 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 26 Eylül 2012 Tayyip gitsin de Hitler mi gelsin?
    • 15 Ağustos 2012 Atraksiyon
    • 29 Temmuz 2012 Akşam diyordun Abbas
    • 23 Temmuz 2012 Özeleştirini yap Kemal arkadaş!
    • 16 Temmuz 2012 Fransa'nın Kılıçdaroğlu'su
    • 15 Temmuz 2012 Onları geri kazanalım
    • 4 Haziran 2012 Ay birbirinizden farkınız mı vardı?
    • 26 Mayıs 2012 İç savaş istediklerini söylemiştim
    • 29 Nisan 2012 Coşku duyulacaaak... Duy!
    • 13 Nisan 2012 Osmanlıca dersi de konulsun
    • 8 Nisan 2012 Osmanlı'da garaj mes'elesi
    • 23 Mart 2012 Hatırlayalım hatırlatalım
    • 7 Mart 2012 ''Haybeden Şef Gezisi''
    • 29 Şubat 2012 Senin de adın Kemal
    • 12 Şubat 2012 Lafının ardında dur
    • 19 Ocak 2012 Aman oğlum, vururlar ha
    • 6 Ocak 2012 Zurnanın zırt dediği yere henüz gelmedik
    • 5 Ocak 2012 İlker Paşa bize de ifade versin
    • 2 Ocak 2012 CHP'yi destekliyorum
    • 19 Aralık 2011 Olmayanı olduramazsınız

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,244 µs