Ahmet Kekeç
0 0 0000
Olmamış hoca!
Nereye gitsem karşıma çıkıyor. En son Ankara-İstanbul uçağında gördüm. Taksim otobüsünde de görmüştüm. Nereye gitsem o... Otobüste, parkta, kafeteryada, kitapçıda... Hatta, bu gibi durumlar için pek de elverişli bir ortam sayılmayan takside de görmüştüm. Daha doğrusu, taksiden inen beyefendi kılıklı adamın elinde görmüştüm.
İkide birde karşıma çıkan "şey", bir kitap.
Bu kitap, değerli sosyolog-amatör tarihçi Emre Kongar'ın imzasını taşıyor.
Kendimi, çıkan her kitabı satın almakla yükümlü saydığım için (bu kötü bir alışkanlık, siz öyle yapmayın, en azından okumayacağınız kitabı satın almayın), uygun bir aralıkta edinmiş, ama derinlemesine tetkik etme fırsatı bulamamıştım. Şöyle bir karıştırmıştım. "Şöyle bir karıştırmak" da yetiyor aslında mevzuyu anlamaya ama, her zaman olduğu gibi merakıma yenik düştüm ve başladım bu "tarihimizle yüzleşen" kompleks kitabı şurasından burasından okumaya...
Kitap hakkında konuşmadan önce, "Emre Kongar nedir?" sorusuna cevap aramak lazım.
Bu konuda en güzel tanımlamayı Yusuf Kaplan yaptı, "Emre Kongar entelektüel, münevver filan değil, bir literatidir" dedi. Literati? Yani okumuş yazmış, bilgi küpü, malumatfuruş. O kadar.
Emre Kongar bir tarihçi de değil...
Belki de, sosyolog olması hasebiyle tarih ve edebiyat gibi "kardeş disiplinlerle" ilgileniyor ama, bana göre sosyolojiye bakışında da problemler var. (Bkz. Kongar'a göre "Rönesans, aydınlanma, tarım ve endüstri devrimi.") Neredeyse lise kitaplarının diliyle konuşuyor; sosyoloji durağan bir alanmış ve son yıllarda hayat (toplumlar) hiç değişmemiş, ortaya hiç yeni kuram atılmamış gibi ezber laflar ediyor, dahası bunu "bilimsel bilgi" sanıyor...
Bir de tabii, fena halde "aydınlanmacı..."
Sanki laik Cumhuriyetimiz bu alanda rüştünü yeterince ispat etmemiş gibi hâlâ laiklik ve aydınlanma propagandası yapıyor; insanlara dönüştürülebilir, ikna edilebilir, "aydınlatılabilir" varlıklar gözüyle bakıyor.
Sadece Pozitivist-aydınlanmacı dünya görüşüyle sosyal olayları kavramak ve oradan çıkarsama yapmak mümkün mü oysa? Olabilir mi böyle bir şey?
Kongar, ikide birde karşıma çıkan kitabında, tarihimizle yüzleşiyor. Kitabının ismi de zaten, "Tarihimizle Yüzleşmek."
Hemen belirteyim:
İşlek bir kalemi var Kongar'ın. O kadar kötü metinler, öyle berbat eserler okuyoruz ki, Kongar'ın yazdıkları, onların yanında "Türkçe'nin şahikası" kalıyor. Hocası olsaydım, sosyoloji ve tarihten sınıfta bırakırdım, ama Türkçe'de en yüksek notu verirdim. Hem kalemi işlek, hem dili sade. Ne yazsa, kendini okutur. En azından ben, Kongar'ın yazdığı her şeyi okurum. Belki de bu "dil başarısı" yüzünden çok satıyor, çok okunuyor. Tabii, işin içinde, hafiften bir çılgın Türk ittirmesi de yok değil...
Fakat, bu demek değil ki, Kongar, yaptığı işin hakkını veriyor...
Kitabının ismi, "Tarihimizle Yüzleşmek" ama, ne doğru dürüst tarihle yüzleşiyor, ne de tarihin kompleks meseleleriyle ilgili zihin açıcı şeyler söylüyor. Ondan bir Kemal Tahir rikkati (yahut celadeti) beklemek nafile... Yazdıkları, benzetmek gibi olmasın da, tarihin (resmî tarihimizin) adeta teyidi niteliğinde...
Bazı konulara da, nedense (neden acaba?) hiç girmiyor.
Türklerin nasıl Müslüman "yapıldığına" ilişkin kendince mikro ayrıntılar sunuyor, Cumhuriyet'in kuruluşu ve "Türk devrimleri" bahsinde en ince detaya kadar iniyor ama, onsuz Cumhuriyeti ve Türk devrimlerini anlayamayacağımız mevzulara, mesela Mustafa Suphi olayına, "Birinci Meclis-İkinci Meclis" zıtlaşmasına ve dolayısıyla Ali Şükrü Bey cinayetine hiç değinmiyor. Halit Paşa olayı da yok. İstiklal Mahkemeleri bahsi de yok. "61 Devrimi"nin hazırlık çalışmaları hiç yok. Ne anladım şimdi ben!
Kongar, 1930'larda yaşasaydı, yazdıkları (kısmen) yeni ve orijinal sayılabilirdi. Artık yirmi birinci yüzyılı idrak ediyoruz ve resmî söylemin teyidine dayalı şeyler (ideolojik olarak) para etse bile, değer ifade etmiyor.
Hulasa, Kongar tarihimizle yüzleşmiyor; hasbelkader tarihle yüzleşmiş eşhasla (örtük olarak Kemal Tahir'le, İdris Küçükömer'le, Mete Tunçay'la, Murat Belge'yle filan) yüzleşiyor...
Fakat, olmuyor! Olmamış!
Bu yazı 1,015 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
26 Eylül 2012
Balyoz ve empati
-
5 Temmuz 2012
Hükümeti ve cemaati çökertecek tek isim
-
26 Haziran 2012
Ben olsam bu gazetecileri sürerdim cepheye
-
20 Haziran 2012
Bu yazıyı Kürt kardeşlerim okusun
-
4 Haziran 2012
Nerede bu inek?
-
28 Mayıs 2012
Kana kan istermiş!
-
14 Mayıs 2012
‘Kes zırvalamayı’
-
1 Mayıs 2012
Menderes de cami yıktırmış... Ne utanmaz adamlarsınız siz!
-
20 Nisan 2012
Erol Özkasnak
-
12 Nisan 2012
Suriye’yle savaşa mı giriyoruz?
-
10 Mart 2012
‘Zavallı Başbakan’
-
29 Şubat 2012
Paşa niçin kendini öptürmedi?
-
27 Şubat 2012
Bizi yormayın kardeşim
-
17 Şubat 2012
Siz kimi kandırıyorsunuz?
-
3 Şubat 2012
Rezil olmaya doymadınız mı?
-
1 Şubat 2012
İyi ki sivil vesayet varmış, şerrinizden korunuyoruz
-
19 Ocak 2012
Denktaş’ı diriltmek mi?
-
14 Ocak 2012
Hangi gazeteciler valiz hazırlıyor?
-
12 Ocak 2012
Kozinoğlu hakkında korkunç karartma
-
2 Ocak 2012
İlan ediyorum: Hiç yüzleri kızarmayacak!
Yorumlar
+ Yorum Ekle