En Sıcak Konular

Mehmet Barlas


Mehmet Barlas
0 0 0000

Osmanlı'da oyun bitmez ama bu arada Osmanlı biter...



Türkiye'nin çözüm bekleyen ve toplumda huzursuzluk yaratan ana sorunları belli. Bunlardan bazıları bu coğrafyaya özgü yapısal ve kronikleşmiş sorunlar. Bazıları da yurttaki ve dünyadaki değişimin getirdiği güncel sorunlar.
Örneğin "Laiklik" ilkesi üzerinde hala bir ortak tanımda uzlaşma sağlanamamasının nedenleri arasında, herhalde Ortadoğu'ya özgü sosyopolitik yapının katkısı da var. Örneğin biz dini, devlet ve toplum yaşamının düzenleyicisi olmaktan çıkartmayı laiklik olarak kabul etmeye çalışıyoruz. Buna karşı bu coğrafyada hem din devletleri var, hem yanı başımızda mezhep kavgaları iç savaşa dönüşmekte, hem de Siyasi İslam geniş kitleler tarafından antiBatı bir siyasal ideoloji olarak benimseniyor.
Bu coğrafyanın gerçekleri irdelendiği zaman Türkiye'de laikliğin geniş kitleler tarafından benimsenmesi, adeta bir mucize. Neticede savaşlar sonunda çizilen siyasi sınırlar, tarihin, coğrafyanın ve sosyolojinin birbirlerine mahkum ettiği toplumları, bir anda birbirlerinden farklı kılamıyor. Unutmayalım ki, bugün dünya çapında krizlerin kaynakları olan bütün sorunların bulunduğu tüm Ortadoğu, 1920'lere kadar Osmanlı toprakları içindeydi.

AKIL VE UZLAŞMA
Yani mesela Türkiye'deki laiklik konusunu benimsemiş kitleleri , "Ben daha laikim" benzeri kışkırtmalara hedef kılmak çok akılcı bir davranış değil. Akıllı ve bilinçli siyasetçiler, laikliği günlük siyasetin sakızı haline getirmek yerine, laikliği farklı kesimlerin de asgari müştereki kılan demokratik uzlaşmaları ön plana çıkartmalıdırlar.
Değişimin getirdiği güncel sorunlar arasında ise, öncelikle hızla büyüyen kentlerin asayiş ve trafik darboğazları var. Bunlara akılcı ve dünyalı çözümler üretmek mümkün. Buna karşı, eğer siz kentleşmeye karşı tutumlar seslendirirseniz, Türkiye'nin köylü kalmasını savunursanız ve değişimin yansımalarından günlük siyasetin kavgalarını üretmeye çalışırsanız, bu yanlış olur. Örneğin trafikte sadece kurallara uyulması, darboğazı aşmaya yetmez. Yeni yollar, yeni Boğaz köprüleri, kitle taşıma sistemleri, otoparklar yapılmadan, kurallara uysanız da bu, artan araçların rahatça akışını sağlayamaz.
Türkiye'nin özlediği demokratik siyaset, partilerin bu gibi sorunlara somut çözümler ürettiği ve seçmenlerin "Bunlardan hangisi daha iyi hizmet sunar" arayışında oy kullandığı bir düzeni içeriyor. Oysa genel olarak siyaset, rakip partilerin kendi yapacaklarının değil, diğerlerinin ve özellikle iktidarların yaptıklarının kötülenmesine kilitlenmiş durumda. Bu bazen kişilerin karalanıp yıpratılması, bazen de rakiplerin "Hain" veya "Rejim düşmanı" şeklinde suçlanmasına dayanıyor. Bu arada kabak tadı veren bir diğer siyasi söylem de "Nasıl olsa Silahlı Kuvvetler var" imasını içermekte.

ÇOCUKLUK HASTALIKLARI
Yaklaşan Cumhurbaşkanı seçimi Türk demokrasisinin bu tür çocukluk hastalıklarının daha yüksek ateşle sergilenmesine neden olmakta. Seçim günü yaklaştıkça bu ateşin daha yükseleceğini söylemek, herhalde yanlış olmaz.
Tabii ki yerleşik bir demokrasiyi, Batı'nın gelişmiş ülkelerindeki gibi bütün temel öğeleri ile yerleşik hale getirmek zaman alacaktır. Bu süreci hızlandıracak araçlardan biri olan "Kopenhag Kriterleri'ne uyum" un bile bazı kesimler ve statüko tarafından "Teslimiyetçilik" biçiminde algılanması, tam demokratikleşmenin uzun zaman alacağının kanıtı değil midir? Türkiye'de etkin kesimlerin hala "Demokrasi" yi "Cumhuriyet" in tehdidi olarak gördükleri, "Hukukun Üstünlüğü" nün ülke bütünlüğünü tehdit edeceğini düşündükleri ve "Halk" ın "Rejim" in karşısındaki tehdit olduğuna inandıkları inkar edilmez bir gerçektir.
Burada en fazla dikkatli davranmaları gerekenler demokrasinin vazgeçilmez öğeleri olan "Siyasi partiler" ve "Siyasetçiler" dir.

OSMANLI BİTER
İktidar kavgasını, siyaset rantının paylaşımı biçiminde topluma sunan demokrasi karşıtları bu toplumda zaten fazlasıyla var. Rakip siyasetçilerin birbirleri hakkındaki suçlamaları, geçmişte de bugün de demokrasiye tümden karşı olan kesimler ve güçler tarafından kullanıldı, kullanılıyor. Siyasi söylemlerinde ölçüyü kaçırıp rakiplerini kural dışı ifadelerle suçlayanların söylemleri, bumerang gibi bu söylemlerin sahiplerini de vurmadı mı askeri müdahalelerde? Bugün Tayyip Erdoğan'ı "Rejimin tehdidi" biçiminde sunmaya çalışan Deniz Baykal da, 12 Eylül Rejimi'nde siyasi yasaklı bir rejim düşmanı değil miydi? 1980 öncesinde birbirlerini en ağır ifadelerle yıpratan Demirel ve Ecevit, hem Adalet Partisi'nin, hem CHP'nin kapatıldığını görmediler mi?
Özetle kimse burada Ortadoğu coğrafyasının bütün özelliklerinin de bulunduğunu unutmamalılar. Dün "Osmanlı'da oyun bitmez" sözünü hatırlatmıştım. Bir sayın okuyucum (Necdet Emek) bu deyişe bilgece katkıda bulunmuş ve şöyle demiş:
- Osmanlı' da oyun bitmez ama Osmanlı biter.
Karşılıklı oyunlarla birbirlerini yok etmeye çalışanların, aslında bir büyük bütünü yok etmeleri ihtimalini de düşünmelerini diliyoruz.
sabah



Bu yazı 1,618 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 29 Eylül 2012 Sakın "Erdoğan'sız AK Parti" hesabı yapmayın!
    • 28 Temmuz 2012 "Büyük Kürdistan" bir Amerikan sorunudur
    • 16 Ocak 2012 Kıbrıs'ı da Kwai Köprüsü'ne benzetmedik mi?
    • 9 Ocak 2012 Orta yaş sınırı yükselirken artık kimse yaşlanmayacak mı?
    • 4 Ocak 2012 AK Parti başarılı olursa tüm Türkiye başarılı olacaktır
    • 29 Ekim 2011 Cumhuriyet Bayramımız hepimize kutlu olsun
    • 31 Ağustos 2011 Yeniden açılım günlerinin üslubuna dönülmelidir
    • 17 Temmuz 2011 Asıl sorunumuz acaba ''Şarklılık'' mı?
    • 9 Temmuz 2011 Siz değişmezseniz koşullar sizi değiştirir...
    • 26 Şubat 2011 İktidar iddiası bulunmayan muhalefet olur mu?
    • 25 Kasım 2010 CHP'nin sivil paşalarının sivil darbe ürküntüsü...
    • 11 Ekim 2010 Kılıçdaroğlu'nun önündeki tarihi fırsat
    • 22 Eylül 2010 Sentetik beyaz Türklerin dayanılmaz hafifliği
    • 11 Eylül 2010 Kim yalancı? Anayasa Mahkemesi mi, CHP lideri mi?
    • 9 Eylül 2010 İktidarı 'Evet' mi yoksa 'Hayır' mı güçlendirir?
    • 28 Haziran 2010 Üslubu tırmandırınca kelimeler kifayetsiz kalabilir
    • 12 Haziran 2010 Yeni dünyada eksen de merkez de farklı yerlerdeler
    • 7 Mayıs 2010 Teşekküre karşı benden de bir teşekkür...
    • 5 Ocak 2009 Basın ''Medya'' olmadan önce kol kırılır yen içinde kalırdı...
    • 3 Kasım 2008 Türk demokrasisinin sabırla imtihanında geçer not alabilecek miyiz?

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,672 µs