Hasan Cemal
0 0 0000
Türkiye İslamcı düzene mi?
Türkiye adım adım İslamcı bir düzene, klasik deyişle 'Şeriat devleti'ne mi götürülüyor? Bunun için AKP'nin gizli gündemi mi var, hükümette sinsi sinsi uyguladığı?
Bu 'gizli gündem'in en önemli maddelerinden biri Çankaya'nın düşürülmesi mi? Yani Tayyip Erdoğan'ın ya da AKP'den güvenilir birinin Cumhurbaşkanı seçilmesi mi?
Niye mi soruyorum bunları?
Çünkü, Türkiye'ye son zamanlarda şırınga edilmek istenen 'kriz halleri'nin altında bu sorular var.
Türkiye bu sorularla cephelere bölünmek kutuplaştırılmak isteniyor. Bu soru işaretlerinin çengelinde, cumhurbaşkanı seçimine dönük bir psikolojik savaş yürütülüyor Türkiye'de...
Tümü, huzursuz edici sorular.
Tartışılması gerginlik yaratıyor, tansiyon yükseltiyor. Çünkü herkes kendi kafasına, kendi ezberine göre yanıt istiyor.
Benim yanıtlarımın özeti:
(1)Türkiye, İslami bir düzene, 'Şeriat devleti'ne götürülmüyor.
(2)AKP'nin böyle bir 'gizli gündem'i olduğunu düşünmüyorum.
(3)Cumhurbaşkanlığı, bu ülkede bir 'iktidar mücadelesi'nin aracı. Kökleri eskiye gidiyor. Bir Özal, bir Demirel hangi neden ve gerekçelerle Çankaya'ya çıkmak istedilerse, Tayyip Erdoğan da Çankaya'yı -kendisi veya bir yakını için- aynı nedenlerle istiyor.
12 Eylül askeri yönetimi, yaptığı anayasayla Çankaya'yı rejimin kilit noktalarından biri haline getirdi. Türkiye'nin bazı temel konularında askerin ağırlığını arttırırken, seçilmiş hükümetlerin de bazı alanlarda elini kolunu bağladı.
Özellikle Özal'ın, 1989'da Çankaya'ya çıkarken, kafasında askerin rejimle ilgili bu vesayetinden kurtulabilir miyim sorusu da vardı. Cumhurbaşkanı oldu ama istedikleri olmadı. Bu arada partisi de elinden gitti. Demirel'in akıbeti de farklı olmadı.
Şimdi sıra Erdoğan'da.
O da kafasına tıpkı Özal gibi Çankaya'yı takmış durumda. Nasıl Özal Evren'den kurtulduğu zaman daha çok iş yapacağına inandıysa, şimdi de Erdoğan anlaşılan Cumhurbaşkanı Sezer hakkında böyle düşünüyor. Yani iktidar yolunda engellendiği kanısında...
Şimdi soruları tersten soralım.
(1)Türkiye, İslamcı bir gizli gündeme geçit verir mi? Hayır.
(2)Varsayalım AKP'nin böyle bir gizli gündemi var; bunu uygulayabilir mi? Hayır. Türkiye böyle gizli gündemlerin uygulanmasına meydan vermeyecek kadar gelişmiş ve farklılaşmış bir ülkedir. Kimse, Türkiye'nin bu düzeyini, geldiği yeri ve neredeyse iki yüzyıl önceye giden modernleşme tarihini hafife almasın ve Türkiye'yi İran'la falan mukayese etmeye kalkışmasın.
(3)Çankaya'ya Erdoğan da çıksa, gizli gündem uygulanamaz.
(4)Erdoğan Cumhurbaşkanı olsun mu? Başbakan olarak Türkiye'yi yöneten bir siyaset adamı elbette Cumhurbaşkanı da olabilir. Ancak Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olması, öyle görünüyor ki, bir yandan Türkiye'nin siyasal istikrarını olumsuz etkileyecek, öte yandan AKP'nin içini karıştırıp seçim şansını azaltabilecek. Nitekim, Erdoğan'ın da bildiği bazı seçim araştırmaları da böyle diyor.
Bu nedenle, Erdoğan Çankaya'ya çıkmasa daha iyi olur diye düşünüyorum. Yeni cumhurbaşkanının yaygın bir mutabakat arayışıyla, krize meydan vermeden seçilmesinin hem Türkiye'yi rahatlatacağına, hem de ülkede siyasetin olgunlaşmasına katkı yapacağına inanıyorum.
Son sorular:
Peki hiç mi birşey olmuyor bu ülkede? AKP ile hükümetinin laiklik konusunda duyarlı olanları tedirgin eden, kaygılandıran tarafları, adımları, tavırları yok mu? Bunların sorgulanması, eleştirilmesi ve bunlara tepki konulması gerekmiyor mu?
Elbette var. Elbette sorgulansın, eleştirilsin, tepki konsun. Ancak, demokrasinin gereği olan muhalefet politikaları izlenirken oyuna gelinmesin.
İnce nokta burası.
Bu noktaya özen gösterilmezse, demokrasiyi sekteye uğratmak ve Türkiye'nin Avrupa yolunu kesmek için Türkiye'yi türlü çeşitli yollarla istikrarsızlaştırmak isteyenlerin tuzağına düşülmüş olur.
Akıldan çıkmasın bu nokta.
Muhalefet hiç kuşkusuz yapılacak. Ama karşındakini düşman gibi görmeden, düşman yerine koymadan...
Burası önemli.
"AKP'nin gizli gündemi"ne iyi niyetle eğilenlerin, aynı zamanda demokrasi düşmanlarının gizli gündemi üzerinde kafa yormaları gerekiyor.
Evet, AKP kadrolarının İslamcı geçmişten gelen bir takım takıntıları hala var. Mutlaka fanatikleri de var, milli görüş gömleğini hala çıkarmamış olan... Benden, senden ayrımı ya da cemaatçiliği de var.
Bunlar var ve haklı kaygı ve soru işaretlerine yol açıyor. Ama aynı zamanda unutmayın, AKP muhafazakar bir parti. Zinaydı, imam hatipti, din eğitimiydi, Kuran kurslarıydı, türbandı, tesettürdü, Merkez Bankası başkanlığına atamaydı gibi konularda farklı yönelişleri de var.
Bunların her biri, ille de rejime İslamcılık şırınga etmek anlamı taşıyabilir mi? Bunlara ille de böyle bir anlam yüklemek doğru mu?
Eleştirirken ve muhalefet yaparken, bazen bu soruya da zaman ayırmak lazım. Din korkusu ile demokrasi korkusu birbirine karışırsa, birçok bakımdan tehlikeli olabilir çünkü...
Uygar toplumlara ne din korkusu yakışır, ne de demokrasi korkusu...
Bu yazı 966 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
16 Eylül 2012
Türkiye AB’nin, AB Türkiye’nin neresinde?
-
13 Eylül 2012
Ve soruyorum Ak Parti iktidarına...
-
7 Ağustos 2012
Özkök Paşa demokrasi adına bir şanstı!
-
12 Mayıs 2012
Ak Parti’yle kadınlar, başörtüsü sorunu ve Kürt sorunu...
-
18 Nisan 2012
Demokraside asker sorunu, sivil sorunu!
-
15 Nisan 2012
Suriye’de akan kan ve evimizin içi!
-
3 Nisan 2012
Suriye’de ben de tarafım!
-
27 Mart 2012
Zamanın ruhu ve dış konjonktür PKK’ya karşı!
-
21 Ocak 2012
İnsanlık ölmedi, karanlık sorgulanacak!
-
18 Ocak 2012
Sanık Kenan Evren, ayağa kalk!
-
20 Kasım 2011
''Dersimli okşanmakla kazanılmaz!''
-
18 Ekim 2011
Herkes ‘Atatürk milliyetçisi’ olmak zorunda mı?..
-
5 Ekim 2011
Ak Parti, CHP, BDP uzlaşması...
-
29 Eylül 2011
Ciğeri yanan Erdoğan’a, Öcalan’a...
-
27 Eylül 2011
PKK, BDP, Güneydoğu’dan haberler öyle ki...
-
22 Eylül 2011
Avrupa Birliği Türkiye'ye dürüst davranmıyor mu?
-
21 Eylül 2011
Düşen helikopterin beynini kim söküp aldı ?
-
7 Eylül 2011
Başbuğ Paşa da hesap vermek zorunda!
-
2 Eylül 2011
Erdoğan’ın askeri vesayetle mücadelesi...
-
6 Ağustos 2011
Kürt sorunu: Bardağın dolu ve boş tarafı!
Yorumlar
+ Yorum Ekle