En Sıcak Konular

Gülay Göktürk


Gülay Göktürk
0 0 0000

137 yıldır değişmeyen



Emniyetin bombalı çete operasyonu kapsamında, üç asker kişiyi Genelkurmay'a haber vermeden sorguladığı iddiası, bu konudaki Genelkurmay sitemi gündeme oturduğundan beri bir mevzuat tartışmasıdır gidiyor.

Tamam, yapılsın...

Ama biz hep önümüze gelen sorunları, sadece bize sunulduğu çerçeve içinde düşünmek ve tartışmak zorunda mıyız? Bu vesileyle o mevzuata da biraz daha sorgulayıcı bir şekilde bakamaz mıyız?

Evet, TSK İç Hizmet Kanunu ve Askeri Ceza Kanunu "askerlerin ancak askeri savcılar tarafından sorgulanabileceğine" hükmediyor ve yürürlükte olduğu sürece de bu kanuna uymak gerekiyor.

Ama aynı zamanda biliyoruz ki, bütün çete davalarında ortaya çıkan krizler, tıkanmalar, yargının felç olması da yine bu tip kanunlardan, bu çift başlılıktan kaynaklanıyor.

Genelkurmay'ın sitemkâr açıklamasını konuşurken bu konulara neden hiç girmiyoruz?

•••

İşin özü şu ki, bizde bir sıradan insanlar için yargı var, bir de devletin memurları için... Memurların yargılanması da kendi içinde ikiye ayrılıyor; sivil ve askeri memurların her biri kendi mahkemelerinde, kendi usullerince yargılanıyor. Yargıdaki bu bölünmüşlük davanın soruşturma aşamasından başlıyor; yargılamanın en üst aşamasına, yüksek mahkemelere varana kadar sürüyor. Öyle ki, sonuçta herkes "kendi" yüksek mahkemesini kurmuş, orada yargılanıyor!

Türkiye'de barolar, siyasi partilerin çoğu, yıllardır böyle şey olmaz diye yırtınıyorlar. Yargı birliği bir hukuk devletinin olmazsa olmaz şartlarından biridir diyorlar. Anayasa Mahkemesi, Danıştay ve Yargıtay olmak üzere üç adet yüksek mahkeme bulunmasının; bu yetmiyormuş gibi bir de ayrıca Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi diye ayrı mahkemeler bulunmasının ve bu mahkemelerin de üst mahkeme sıfatıyla hareket etmesinin kabul edilemez olduğunu tekrarlayıp duruyorlar.

Askeri yargı-sivil yargı ikilemine derhal son verilmeli, askeri mahkemeler kimi Avrupa ülkelerinde olduğu gibi sadece askerlerin askerlik sırasındaki siciliyle ilgili davalara bakmalı, genel mahkemelerle aynı yetkilere sahip olarak yargılama yapamamalı diyorlar.

Peki yargı birliğine direnenler ne diyor?

Sivil ve asker bürokrasi, yargı birliğini savunanların karşısına, yine o bildik "bizim yapımıza uymaz" gerekçesiyle karşı çıkıyor. Eski Danıştay Başkanı Ender Çetinkaya'nın Cemil Çiçek'in bir açıklaması üzerine verdiği cevabı ele alalım mesela. Çetinkaya, "yargı ayrılığı veya yargı birliği sistemlerinin, her ülkenin idari yapısı ve kendi öznel koşulları sonucu ortaya çıktığını belirtiyor ve şöyle devam ediyor "Yargı birliği sisteminin yarattığı sıkıntılar daha Osmanlı İmparatorluğu döneminde fark edilmiş ve bu sistemden vazgeçilmiştir. Yani, 137 yıldır benimsenen yargı ayrılığı ilkesi Türk yargı sistemindeki yerini almıştır"

Aslında bu bir itiraftır.

O 137 senede iki meşrutiyet bir cumhuriyet ilan edilmiş. Koca bir imparatorluk yıkılmış, yeni bir devlet kurulmuş. Hilafet kalkmış, devrimler yapılmış, kılık kıyafet, yazı dili, takvim değiştirilmiş, toplumsal yaşamı derinden etkileyen yeni bir medeni kanun gelmiş. Ama tek bir şey hiç değişmeden kalmış: Devletin kendi memurlarını korumak için koyduğu kanun değişmemiş. Osmanlı gitmiş ama Osmanlı'dan kalma devlet anlayışı değişmemiş. Devlet gözümüzün içine baka baka asker ve sivil bütün memurlarını kanatları altına alıyor. Özel yargılama usülleri, özel mahkemeleri ve yüksek mahkemeleriyle imtiyazlı bir kitle haline getiriyor ve "Yağma yok, o benim memurumdur, yargıya teslim etmem" diyor.

Cumhurbaşkanından köşe başındaki gece bekçisine, Genelkurmay Başkanı'ndan jandarma çavuşuna kadar koskoca bir memur ordusu kendini "avam"ı yargılayanların erişemeyeceği bir konuma yerleştiriyor ve bu ülkede hâlâ yargı önünde eşitlik ilkesinden söz ediliyor.

•••

Siz bakmayın "Yargı Birliği" ya da "Yargı ayrılığı" gibi renksiz - kokusuz- soğuk hukuki kavramlarla ifade edildiğine...

Bu tartışmanın ardında koskoca bir devlet felsefesi yatıyor.

Bu yazı 1,144 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 28 Eylül 2012 Susmak için artık çok geç
    • 24 Eylül 2012 Darbecilik mahkûm oldu
    • 21 Eylül 2012 7 adımda çözüm planı
    • 14 Eylül 2012 Libya
    • 25 Ağustos 2012 Kürtler'i PKK'dan korumak
    • 8 Ağustos 2012 Tehditle canlı kalkan olunur mu?
    • 30 Temmuz 2012 Suriye Kürdistanı
    • 2 Temmuz 2012 Zana kimi, neyi temsil ediyor?
    • 18 Haziran 2012 Kılıçdaroğlu Bahçeli'nin arkasına saklanıyor
    • 15 Haziran 2012 Olmayacak duaya amin
    • 11 Haziran 2012 Oslo süreci yeniden mi?
    • 8 Haziran 2012 Erdoğan-Kılıçdaroğlu görüşmesi
    • 4 Haziran 2012 Ses kayıtları
    • 30 Mayıs 2012 Parti kongreleri neden yapılır?
    • 21 Mayıs 2012 Sivil bayramlar dönemi
    • 11 Mayıs 2012 Yine mi?
    • 9 Mayıs 2012 Solun resmi tarihi
    • 25 Nisan 2012 Keşke CHP bölünse
    • 11 Nisan 2012 Kafası karışık bir Demirtaş
    • 9 Nisan 2012 Nizam-ı alem

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,949 µs