En Sıcak Konular

Cevdet Batu



Cevdet Batu
0 0 0000

Cem Uzan’ın Türk siyasetine kazandırdıkları



Bugünleri de görecekmişiz! CHP lideri Deniz Baykal bir reklam ajansıyla “varoşlara beni sevdirin” diye görüşmelerde bulunuyormuş. Baykal’a göre şehir merkezlerinde problem yokmuş ancak varoşların kendisini iyi anlamadığını düşünüyormuş. Dahası Baykal, AKP’nin görüşme yaptığı ancak anlaşmaya varamadıklarının duyurulduğu reklamcı Ali Taran ile de temasa geçmiş. Ne var ki AKP’nin Ali Taran’dan vazgeçtiği teyit edilemeyince bu fikrinden dönmüş.

Gazeteci Ertuğrul Özkök tarafından açıklanan bu bilgiler siyasetin nereye geldiğinin küçük bir göstergesi aslında. Siyaset sadece Şebnem Scheffer, Seda Sayan ya da İbrahim Tatlıses gibi isimlerle renklenmiyor. Partiler de siyasete renk katmak için özel çaba sarf ediyor.

Bu, gün geçtikçe toplumu saran popüler kültür hezeyanının en sonunda siyasete de bir şekilde yansıması aslında. Amerika’daki seçim kampanyalarında rastladığımız türden bir sisteme geçiyor Türkiye. İlk önce Cem Uzan ile başlayan “reklam ile oy toplama” yarışı, Mehmet Ağar’ın o dokunaklı “Türkiye’m” klibi ile devam etmişti. Cem Uzan’ın “ceviz kabuğunu doldurmayacak sloganlar” ile süslü başarılı reklam kampanyasının kendisine yüzde yedi oy getirmesi siyasilerin iştahını kabartmış olmalı ki AKP ve CHP de aynı yoldan gidiyor.

Türk siyasal partilerinin bir bir reklama sığınmasının ardında yatan sebep, popüler kültürün siyaseti sarmalamasından ibaret değil elbette. Önemli bir diğer sebep siyasetin buna yenik düşmesi. İçi boşalan siyaset, sandık başında kendisine “süslü sözler” arıyor. Nitekim dikkat edin… AKP ile CHP’nin programlarını açın bakın. Arada ciddi bir fark göremeyeceksiniz. Özellikle seçim sırasında programlarını savunurken farklı hiçbir şey söyleyemeyecekler. Çünkü o programda ideal olan yazılı, uygulanabilir olan değil. Her iki lider de farklı tezleri savunamayacaklarına göre, iş reklamcıların ince zekasına kalıyor. Projesi iyi olan değil, reklamcısı iyi olan kazanmaya bakıyor. Ne AKP ne de CHP, teşkilatlarına değil, para vererek kendisinden fikir satın alacağı reklamcısına güveniyor.

Bu Türk siyasetinin geldiği nokta açısından acı verici. Sokaktaki vatandaşın siyasilerden, bir reklamcının kıvrak zekasından çıkmış içi boş sloganlardan ziyade, iyi proje ve icraat beklediğine şüphe yok.

Tekrar Baykal’a dönersek… Bu gelişmenin olumlu yanı şu: Baykal yanlış bir isimlendirme yapsa da toplumun geniş kesimleriyle iletişim kuramadığını artık anlamış. Yanlış bir isimlendirme, çünkü Baykal "varoş" kentlerinde hiç de başarısız değil. Örneğin artık iyiden iyiye varoşa teslim olan İzmir... Ya da Etiler'den ibaret olmayan Şişli...

Ancak Baykal'ın anlayamadığı, sözle hiçbir şeyin hallolamayacağı… Kamuoyu Baykal’dan duymak istediği sözleri söylemesini değil, kendi gelenek, düşünce ve yaşam tarzına saygılı olmasını bekliyor. Ancak Baykal muhalefet edeyim derken meseleyi toplumsal çatışmaya dönüştürüyor. Ya da yaptığı çıkışların garip toplumsal gerilimlere sebep olduğunun farkına varamıyor. Son örnek geçtiğimiz gün yaşandı. Dört yıldır sakin giden “türban” tartışması, gereksiz bir şekilde yeniden gündeme geldi. İzmir’de ulu öndere çiçek sunan kadınlar arasında türbanlıların da olması kimilerinin tepkisine neden oldu. Neyse ki çoğunluk makul davrandı da olay büyümeden yatıştı. Bu gerilimde Baykal’ın son aylarda geliştirdiği politikaların hiç mi etkisi yok. Toplum gerilim sevmiyor. Baykal’ın anlamadığı bu.

Deniz Baykal bu şekilde devam ederse… Ne Ali Taran ne de başka bir reklamcıdan medet ummasına gerek yok. Çünkü toplum söylenen söz kadar o sözü söyleyene de bakıyor. Baykal şu noktada haklı: Toplumun geniş kesimiyle temas kuramıyor. Bunun açıklaması ise basit: Aynı dilden konuşmuyor. Aynı dilden konuşmak, toplumun duymaktan hoşlanacağı sözleri tekrarlamaktan değil, onun “hassas” olduğu konularda topluma “ben seninleyim” demekten ve bu çerçevede politikalar üretmekten geçiyor. Kamuoyu Baykal’dan ekonomik tıkanmışlıklara çözüm önermesini bekliyor, Çankaya seçimlerini yargıya taşıyıp, toplumsal gerilim çıkarmasını değil. Oysa Baykal yıllardır toplumla çatışıyor. Ağızdan çıkan kelimeler güzel de olsa kamuoyu kendisiyle çatışana barış çubuğu uzatmıyor.



Bu yazı 1,036 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 30 Eylül 2008 Kissinger Erdoğan'a ne yazdı
    • 22 Kasım 2007 Türk usulü çalışkanlık: Yumurta kapıya dayanınca!
    • 16 Kasım 2007 ‘Vahdettin haindir’ diyenler parmak kaldırsın!
    • 17 Ekim 2007 Göğsümdeki Amerikan bayrağı!
    • 14 Ekim 2007 Kimin nesi bu Facebook?
    • 7 Ekim 2007 Müjde Ar’ın gazoz kapağı
    • 5 Ekim 2007 Asıl Truva atı Fransa’ymış…
    • 26 Eylül 2007 Korku rehberi: Türbanlılarla ilgili acayip saptama!
    • 21 Eylül 2007 “Çok istiyorsa türbanı Erdoğan ve Gül taksın!”
    • 17 Eylül 2007 'Allah’tan Sami’ye: Türk muhafazakarlığının yeni harfleri!
    • 11 Eylül 2007 'Hain kılıçlar' neremize değdi?
    • 2 Eylül 2007 11 Eylül’den önce, 11 Eylül yazısı
    • 23 Ağustos 2007 Bekir Coşkun da beni kovacak mı?
    • 9 Temmuz 2007 Meydanlarda seçim kakofonisi!
    • 5 Haziran 2007 Yeniler için en önemli ders: Bir kişiden uzak durun!
    • 21 Mayıs 2007 “Putin’in gizli ordusu!”
    • 5 Mayıs 2007 Muhtıra günlerinde aşk!
    • 29 Nisan 2007 Deniz Baykal’a güzellemedir!
    • 24 Nisan 2007 Habertürk’ü yakan Melih Meriç değil, Bülent Arınç!
    • 13 Nisan 2007 Huzur formülü!

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,059 µs