En Sıcak Konular

Doç. Dr. Kemal Yeşilçimen



Doç. Dr. Kemal Yeşilçimen
0 0 0000

Küresel sorunlara ulusal çözüm: ‘Ulusal Yaşam Kongresi’



• Modern kelimesi ardına gizlenen vahşi ve yok edici bir yaşam tarzı ile karşı karşıyayız. Yaratılan yaşam tarzı canavarının doğal sonucu olan her çeşit kirlenme sadece sağlık ve hayatımızı değil, tüm yaşam alanlarımızı ve dünyamızı felakete sürüklüyor. Bu hastalıklı yaşam tarzının sonucu olan küresel ısınma ise bir kabus gibi üzerimize çökmüş bulunuyor. Bu küresel felakete acilen dur demeliyiz. Ancak esas sebep olan yaşam tarzını değiştirmeden, sadece gündelik önlemler alarak bu felaketle başa çıkamayız.

• Yaşam tarzını insanın kendisinin belirleme hakkı aslında bütün özgürlük ve bağımsızlık savaşlarının temelidir. Bu savaş çağımızda, algı ve yaşam tarzını kilitleyen bir akıl oyununa dönüşmüş bulunuyor. Bizleri esir alan, kötü alışkanlıklara bağımlı kılan bu şifreyi nasıl çözebiliriz? Dış dünyanın dayatmalarına teslim olmadan modern dünyanın nimetlerinden nasıl yararlanabiliriz? Küresel yaşam tarzının konforlu kucağından sağlıklı yaşama geçiş, bu zihinsel şifreyi çözmeden mümkün değildir. Modern yaşamın kolaylık ve yararlarını inkar ederek Aborjin’lerin ilkel yaşam tarzına dönmek tabii ki çare değil. Uygarca yaşamak için sağlık ve özgürlüğümüzü feda etmek veya küresel yel değirmenlerine saldırmak ta gerekmiyor. Nasıl yaşayacağımıza kadar her ayrıntıyı zihnimize yükleyen bu kötü kaderi değiştirmek için hastalıklı yaşam tarzını masaya yatıran ve bilimin sükuneti içinde çözümler arayan bir kongreye ihtiyaç duyuyoruz.

• Ortak akıl ve bilimin çözümler ürettiği bu kongrede; bedensel, ruhsal, sosyal her çeşit hastalığı masaya yatıran ve bilimsel çözümler arayan paneller olmalıdır. İçinde yaşadığımız akvaryumu kirleten kaynakları ve bunları temizleyen akıllı filtreleri bir bir ortaya koymalıyız. Hastalık üreten akvaryumun temizlenmesi ve sağlıklı hayata geçiş için yol haritası çizilmelidir. Bu kongre de bilim adamları, aydınlar, uzmanlar; yaşam tarzını kirleten kaynakları, çevre ve sağlık savaşını, zihinsel işgali ve bilinçaltı aldatmayı anlatmalıdır. Sihirli gıdalarla oyalanan bu toplumun trafik, asansör ve koltuktan oluşan Bermuda şeytan üçgeninde geçen esareti, nasıl sağlıklı ve özgür olacağı madde madde açıklanmalıdır. Hindistan’da kolanın neden yasaklandığı, hamburger ve gazlı içeceklerin sağlığı nasıl bozduğu, yüzlerce kilo gelen yaşam tarzı kurbanları ve bunların genetik yapısı değiştirilen gıdalarla ilgisi anlatılmalıdır. Alkolü, sigarayı, bizi bağımlı yapan her şeyi, alınacak önlemleri, çözüm yollarını ortaya koymalıyız. 

• Sigara içiminin son 20 yılda % 80 artması sonucu sigara içimi ve kalpten ölümlerde olimpiyat şampiyonu oluşumuz, her yıl 108 bin kişi erken yaşta sigaradan ölürken kapalı alanlarda bile sigara içmeyi neden hala önleyemediğimiz, Meclis sigarası temini için vekillerimizin fedakâr(!) çabaları ve bir türlü çıkmayan akılcı ve kesin yasalar... Sadece sigara - alkol ve zararlarına her yıl harcanan 30 milyar doların, sağlığa harcanan parayı kat kat geçme çelişkisi ve arka planı incelenmelidir. Kendini hasta etmek için  kıt kaynakları akıl dışı kullanan fakat sağlığa gelince yeterli kaynak bulamayan bu toplumun yaşam tarzı enine boyuna tartışılmalıdır.

• Hastalık üreten yaşam tarzının sebeplerini yok etmek gerekirken, niçin hala kuyruğu ile oynayan kedi gibi sonuçlarla uğraştığımız izah edilmelidir. Ulusal TV kanalları,  üniversiteler, ticaret odaları, vakıflar, sivil toplum kuruluşları, kanaat önderleri bu projede bir araya gelmeli ve ülkemizin sağlıklı yaşam yolunu açmalıdır. Bu küresel felaketi idrak eden binlerce bilim adamı ve aydınımız, biraz da hastalık üreten bataklığı kurutmak için kafa yormalıdır.  Hastalıklı toplum ve devlet yapısı çökerken, yapılan bilim ve zihin faaliyetinin ne işe yaradığı sorgulanmalıdır. Bu yaşamsal konuda bir akademi veya enstitünün neden bulunmadığı, toplumun küresel mehdilere niçin teslim edildiği ve bilimsel sefaletimizin boyutları açıklanmalıdır.

• Kendi yaşamsal sorunlarımızı çözmeye yönelik bilimsel araştırmalar ve kongreler yapmayı ne zaman akıl edeceğiz? Kendi sorunlarımızın çözümü için dışarıdan bilim adamları mı ithal edeceğiz? Böyle mi çağ atlanıyor? Bilimsel çözümleri ortaya koymak bize düşmez mi? Nerede bizim bilim ordumuz? Yaşamsal sorunlarımızı çözemeyen bilimsel sefaletimizle ne zaman yüzleşeceğiz? Önümüzdeki 10 yıl içinde, evlerde, yollarda, işyerlerinde, hatta statlarda ani ölümlerle sarsılacağımızı söylemek için âlim olmaya gerek yoktur. Kalp damar hastalıkları ve kanserden ölümler sanki bir katliamı andıracaktır. Kıt kaynaklarımızı Ulusal kongre ışığında daha akıllıca kullanarak çıkış yolunu bulmak zorundayız. Türk milletinin yaşam tarzını sinsice değiştiren, sağlık ve niteliklerini bozan küresel yaşam tarzına, Atatürk’ün başlattığı ‘Ulusal Sağlık ve Yaşam’ projesiyle karşı koymalıyız.

• Bu ülkenin beyin hücreleri olan bilim adamları ve aydınlarımız şüphesiz ki bizleri, yönetimleri, halkı ve diğer düşünce kuruluşlarını aydınlatıyor, örnek oluyor ve ufkumuzu açıyor. Bu yeterli mi? Sonuca gidebiliyor muyuz? Kötü kaderimiz değişiyor mu? Eksik olan nedir? Üniversiteler, düşünce kuruluşları ve strateji merkezleri hangi sorunları çözen ulusal bilgi üretimi yapıyor, bunları kim nasıl uyguluyor? Sonuç ne? Ulusal yaşam kongresi işte bu yaşamsal sorunlara da çözüm bulacaktır.

• Bu dağınık görünümden niçin çözüm çıkmıyor? Tek tek beyin hücreleri, sağlıklı çalışan bir beyinin üyesi olmadan beyin işlevi göremez. Beynimizi imtiyazlı kılan iki temel özellik:  Sürekli iletişim ve akıllı yönetimdir. Bizler hangi hücreyi örnek almalıyız? Tabii ki beyin. Ancak beyin hücresi demekle beyin olunmuyor. Beynin iki temel özelliğini örnek almalıyız: Birincisi; Gelen verileri sürekli işleyerek bunları vücudun ihtiyacı olan ‘ulusal’ bilgiye dönüştüren ve depolayan özelliği. İkincisi ise; Bu ‘ulusal’ bilgiyi kullanarak sürekli iletişimde bulunduğu dünyamızı, bedenimizi ve organlarını akıllıca yönetme özelliği. Bu iki özellik bilim ve aydın dünyamıza yansımadıkça işimiz zordur. Sürekli iletişim ve akıllı yönetimi; başardığımız ölçüde beyin hücrelerini, başaramadığımız ölçüde ise barsak  hücrelerini taklid etmiş oluruz. Aramızdaki iletişim ne kadar az ise o kadar kolay dökülürüz. Bizler tek tek umut olamayız. Ancak beyin oluşturma yolunda ilerleyen Ulusal kongrenin önerdiği bilimsel çözümler ve yol haritası umut ifade eder.
 
• Millet ve devlet yapısının; beynimizi örnek alan yapılanması, derin aklı ve derin refleksleri olmalıdır. Think tank adı verilen bütün düşünce kuruluşları, ulusal bilginin üretildiği ve derin aklın oluştuğu ulusal bir beyine dönüşmelidir. Yaşamsal sorunlar karşısında pirinç taneleri gibi dağılan ve işlevsiz bırakılan akıl ve bilim gücümüzü, sağlam bir kafatası içinde toplayarak ulusal bir beyin olmalı yani aklımızı başımıza almalıyız. En basit bir kabilede bile bulunan derin akla ne zaman sahip olacağız? Ulusal derin akıl ve irade yoksa; küresel akıl ve iradeye boyun eyer, sağlıklı, özgür ve bağımsız yaşama hakkını kaybederiz.

• İnsanın özgür iradesini yok ederek yaşam tarzını kendi istediği şekilde kurgulamaya çalışan bu küresel oyunu, beyin gücünü kendi safına çeken kazanacaktır. Aydın ve bilim adamlarımızı ulusal sorunlarımıza odaklamanın yolu Ulusal Yaşam Kongresi’nden geçer. Bu konuda en iyi örnek Atatürk’tür. Sadece bilim adamlarımızı değil, aydınları ve gereken herkesi böyle bir kongrede toplamış ve çıkış yolunu bulmuştur. Atatürk’ün Milli iktisat kongresini örnek alan bu proje Türkiye için tek çıkış yoludur

• Bu akıl oyununda safdışı bırakılan akıl ve bilim gücümüz olmadan yaşam savaşını kazanmak mümkün değildir. Binlerce aydın ve bilim adamından güçlü bir beyin oluşturmanın yolu da Ulusal kongre’den geçer. Kurtuluşu sağlayan bilgilerin ortak akıl ve bilimden süzülerek ulusal sağlık ve kurtuluşa yansıması da, yine Ulusal Kongre sayesinde olacaktır. Sağlık ve hayatımızı kilitleyen şifreyi çözecek bu projeye, üniversitelerden sivil toplum kuruluşlarına kadar pek çok kurum katılmalıdır. Çünkü bu proje, katkısı olan üniversite ve bilim kuruluşlarını ön plana çıkarır, saygınlık kazandırırken, ehil kadroların ortaya çıkmasını sağlar ve onları toplum önderliğine taşır. Bu yaşamsal sorunu, politik çerez yapmadan çözecek toplum önderleri, düşünce ve bilim kuruluşları aranıyor.

• ULUSAL YAŞAM KONGRESİ’ ni
Üniversitelerin oluşturduğu Bilim Kurulu,
TUBA (Türkiye Ulusal Bilimler Akademisi) ve TÜBİTAK yapmalıdır.
ATO, TOBB gibi ulusal kuruluşlar alt yapıyı,
Ulusal medya kurumları halkla iletişimi,
Kanaat önderleri aydın desteğini,
Sivil toplum kuruluşları ve sendikalar halk desteğini,
Ulusal düşünce kuruluşlarımız ise üstün beyin gücüyle bunlar arasındaki organizasyonu sağlamalıdır. Milyonları peşinden sürükleyen halk kahramanlarından ULUSAL KONGRE takımı kurmalıyız. Küresel infeksiyona karşı radikal önlem şarttır.

• Ülkemiz için şimdiye kadar hep konuştuk, önerilerde bulunduk. Fakat bu fikirler, bilimsel bir kongrede ele alınıp çözümlere ve yol haritasına dönüşmedi, yaşam tarzımıza yansımadı. Her çeşit hastalığı, ya bilimin sükuneti içinde ele alıp bilimsel çözümler ve çıkış yolları ortaya koyacağız, ya da sorunları kördüğüm haline getiren akıl dışı, cahil çözümler peşinde koşacağız. Hangisini seçelim?  Sizlerin öncülüğünde yapılacak ‘ULUSAL YAŞAM KONGRESİ’  sağlık ve hayatımızın kilitlendiği şifreyi çözecektir. Başarımız, zihinsel işgalden arta kalan ulusal beyin gücümüzün göstergesi olacaktır.

Kaynaklar:
1- Yeşilçimen K: Hastalık Üreten Yaşam Tarzımız Nasıl Değişir. Hayykitap 8. Baskı, 2007



Bu yazı 4,036 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 21 Nisan 2017 Sömürü Sistemini Yıkmak Kolay Mı?
    • 10 Mart 2017 Bu bir Halk Devrimidir
    • 9 Şubat 2017 Bindik bir Alamete...
    • 2 Ocak 2017 Sağlıkta Milli ve Yerli Çözümler
    • 18 Kasım 2016 Neden bu kadar hastayız?
    • 19 Ekim 2016 Tarihimizle Yüzleşelim
    • 24 Ağustos 2016 FETÖ: Küresel Komplo
    • 21 Temmuz 2016 Milli Devlete Doğru
    • 1 Nisan 2016 Tatlı tatlı yemenin, acı acı geğirmesi olur
    • 9 Mart 2016 Hekimlik Öldü Yaşasın Doktorluk!
    • 14 Ocak 2016 Akademik Yozlaşma
    • 25 Aralık 2015 Bilimin Geldiği Son Nokta
    • 20 Kasım 2015 Sağlıklı Çözümü Hastalık Lobisi Engelliyor
    • 12 Ekim 2015 Aydınlar ve bilim dünyamız
    • 31 Temmuz 2015 Kahrolsun Engizisyon Anlayışı!
    • 15 Temmuz 2015 Bayram Gelmiş Neyime...
    • 2 Temmuz 2015 Bu yazıyı kalbinizle okuyun!
    • 10 Haziran 2015 Sigara ile Mücadele Böyle Olur mu?
    • 3 Haziran 2015 Sağlıkta Devrim
    • 21 Mayıs 2015 Sağlık ve Özgürlüğün Gaspı

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    16,167 µs