Serdar Turgut
0 0 0000
Türbanın gölgesi
Hayatlarındaki en büyük siyasi krizi, ithal ettikleri somon balıkları beklendiği kadar taze çıkmayınca yaşayan İsveçliler, krizler konusundaki bu tecrübesizlikleri nedeniyle Türkiye'de dört dörtlük bir krizin tam göbeğinde kaldılar. İsveçlilerin geneli bu konuda saftır ama gelen misafir bir de kral olunca yani bugünlere ait olmayan bir kişi olunca, kriz onu biraz daha fazla vurmuş durumda. İsveç Elçiliği kral ve kraliçe uğruna bir yemek vermiş. Ve bakanların eşlerine de davetiye yollamışlar. Şimdi bir İsveçliye, bir bakana eşi türbanlı diye davetiye yollanmaması gerektiğini anlatmak bir Japon'a sushi yemenin doğru olmadığını anlatmak kadar zor bir iştir. Anlatsanız da anlamazlar. Onların saflığı nedeniyle dün Ankara'da full-time gereksiz kriz yaşandı ve türbanın gölgesinin Ankara'yı bir türlü rahat bırakmayacağı tekrar anlaşıldı. Cumhurbaşkanı Sezer ve eşi 'Türk protokolünde böyle bir gelenek yok' diye davete katılmamışlar, keza türbanlılar ile bir arada bulunmak yerine rütbelerini söküp tekrar er olmayı kabul edebilecekmiş gibi tavır alan Genelkurmay Başkanı da davete katılmamış. Bunların davranışı pek sürpriz değil ama Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Gül de davete katılmayacaklarını bildirmişler. Bu son ikisi herhalde eşlerini üzmemek için davete katılmamak için bahaneler yaratmış olabilirler.
Bu satırların yazıldığı sırada davetin nasıl geçeceği belli değildi ama benim merak ettiğim; katılmayacaklarını söyleyenler gerçekten davete katılmadıysalar, İsveç Elçisi bu durumu krala nasıl açıkladı acaba? Eminim ki kral kendisinin neden hiç sevilmediğini anlamamış ve 'aslında ben zararsızım acaba neden kimse gelmedi davete ki' diye düşünmüştür mutlaka.
Bu türban meselesinden öyle bir sıkıldım ki tahmin edebilmeniz mümkün değil sevgili okuyucular. Eminim ki Ankara'daki devlet zirvesi de türban krizlerinden benim kadar sıkılmıştır. Dün bu kriz olmasaydı ne güzel olacaktı halbuki... Güzel bir gecede Cumhurbaşkanı ve Özkök şampanyalarını yudumlayacaklardı. Başbakan ve Gül de meyve sularını içeceklerdi, herkes mutlu olacaktı. Bu türbanın gölgesini Türkiye üzerinden tamamen atmadıkça rasyonel olabilmemiz ve medeni dünya ile rasyonel bağlantılar kurabilmemiz katiyen mümkün olmayacaktır. Artık ben yarım kalan çözümlerden ve yarım yamalak krizlerden bıktım. Dolayısıyla Başbakan'ın eşinin Cumhurbaşkanlığı'na aday olmasını teklif ediyorum. Böylece ya tam krize kavuşuruz ya da tam bir çözümü buluruz. Bu iş de ya biter ya da biter...
Bu yazı 1,134 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
20 Nisan 2009
Cemaat ile TSK diyaloğa girmeli
-
22 Aralık 2008
Erdoğan’ın kızının resmini görünce utandım
-
11 Aralık 2008
Modernizmin ölümü ve anlamsızlık
-
11 Kasım 2008
Fehmi Koru’nun yazısının şifreleri
-
3 Kasım 2008
Acımasız düzen
-
31 Ekim 2008
Medya Faşizmi nedir?
-
28 Ekim 2008
THY’nin devrimci kararı
-
24 Ekim 2008
Krizi fırsata çevirmek
-
22 Ekim 2008
Kriz komplo olabilir mi?
-
2 Ekim 2008
New York şehrinin kapanması
-
16 Eylül 2008
Doğan’ın büyük kötülüğü
-
17 Ağustos 2008
Medya da temizlenecek
-
7 Ağustos 2008
Taşlar yerine böyle oturur
-
27 Temmuz 2008
Faili meçhul hayatım
-
17 Haziran 2008
Derin devlet gurusu
-
23 Mayıs 2008
S-muhtıra
-
1 Mart 2008
ABD’ye nanik yapılmaz
-
29 Şubat 2008
Bölgenin ‘Büyük Abi’si
-
9 Şubat 2008
Fakirlik ebedi oldu
-
15 Ocak 2008
Enerji güvenliğinde stratejik ortaklık
Yorumlar
+ Yorum Ekle