Ekrem Dumanlı
0 0 0000
Pardon!
Danıştaya yapılan hain saldırının peşine düşmemek gerekiyormuş, bilemedik; pardon. Zanlının İslamcı olması gerekiyormuş. Hatta o da yetmez; Türk-İslam sentezcisi olmasında fayda görülmüş. İrtibatları tarikatlara kadar uzanmalıymış mesela. Pardon! Ne yapabilirdik ki, adam ele geçince ilk dakikadan kesin hatlarıyla çizilen portre hayal mahsulü çıktı.
Beklenen olmadı. Tetiği çekmeden tekbir getirdi denilmişti. Allahın askeriyiz diye bağırdığı söylenmişti. Olayın asıl şahitleri ortaya çıkınca bu iddialar yalan çıktı; tıpkı namaz kıldığının yalan çıkması gibi. İmam-hatipli çıkmadı Alparslan Arslan, AK Partili de değilmiş üstelik. Cami yerine meyhanede yapılmış hain plan. Bir de arkadaş çevresi ulusalcılardan oluşmaz mı? İşte bu hiç olmadı, pardon! Maocu ulusalcılar da, ırkçı Kızıl Elmacılar da cinayet sonrası bir anda sus pus oluverdi. Hâlbuki onlar konuşmalıydı, onlar telin etmeliydi laikliğe yönelik menfur saldırıyı. Fatura İslamcılara kesilmeliymiş; bilemedik; pardon. Öyle ya, nasıl planlandıysa öyle sürmeliydi operasyon. Olay, laik-anti laik çatışmasına dönüşmeliydi. Ne var ki iki polis memuru canlarını tehlikeye atıp zanlıyı derdest etti. Böylece daha baştan altüst oldu planlar. Yanlış oldu (!) galiba. Eskiden olduğu gibi birilerinin yazdığı senaryo, birilerinin figüranlığı ile sürmeli, medya da kendine biçilen role topyekûn razı olmalıydı.
Soruşturma biraz ilerleyince Muzaffer Tekin (M.T.) diye bir isme rastlandı. Ulusalcılık uzmanı muhabirler bile bu adam ile ilgili hiçbir bilgiye ulaşamıyordu. Sonra adı Susurlukta da geçen emekli General Veli Küçük, Ben onu Süleyman adıyla tanıyorum. dedi. Pardon. Muzaffer değil, Süleymanmış adamın adı; hatta bazılarına göre Süleyman da değil Zafermiş. Üstelik albay da değil yüzbaşıymış kilit adam. Saflık bu ya; anlayamıyorum emekli bir asker -yoksa meslekten ihraç mı edilmişti- niçin kod isimler kullanır; hatta komutanına yanlış isimle kendini tanıtır?
Her neyse. Savcının tutuklama talebine rağmen M.T. tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Aman efendim aman; hazır kuvvet ne kadar çok kalem varmış bu konularda çızıktıran. Her satırında komplo teorilerini zir-ü zeber eden (!) meslektaşlarımız derin devletin bir efsane olduğunu ispatladı (!) bize; üstelik ağzımıza biber sürmeyi de ihmal etmedi. Soruşturma sürerken haber yapılmasının yanlışlığından bahsedildi daha önce benzer haber yaptıklarını unuturcasına...
Pardon ki, ne pardon! Meğer derin devlet de yokmuş, karanlık bağlantılar da. Tövbe ki ne tövbe! Demek ki Susurluka faso fiso diyen de haklıymış, Danıştay saldırısına ıvır zıvır diyen de. Yine de anlayamıyorum bazı şeyleri. Mesela serbest bırakıldığı gün Sabaha göre M.T. demiş ki Alparslan Arslan , Vatansever Güçler Birliğine üye olmam için teklifte bulundu; ancak... önemli mi bu yakın bağlantı? Yok canım. Pardon!
Ya saldırı sonrasında yapılan gazetecilik gayretine gölge düşürülmesine ne demeli? Yıllar boyu servis edilen bilgilerle manşet atanların yaptıkları gazetecilik oluyor da, bir avuç haber âşığının canla başla yaptığı araştırma neden gazetecilik olmuyor? Pardon! Gerçekten pardon. Psikolojik harp uzmanlarının yazdığı senaryoya sadık (!) kalmalı, ezber bozacak dokuz kusurlu hareketten birini yapmamalı, pusmalı ve susmalıydık belki de. Pardon! Gerçekten pardon. Ulusalcılık üzerine uzman muhabir çalıştırmamalı, kendi öz arşivimizden fotoğraflar bulup yayınlamamalıydık. Nemelazım değil mi, çeteymiş, peçeteymiş, çeteleymiş... Gazetesi bombalananlar, bombacının kirli ilişkileri çözüldükçe rahatsız oluyor. Durum böyle olunca, kraldan çok kralcı durumuna mı düşüldü acep? Pardon.
Şaka bir yana hatırlatmak zorundayım: Çete çetedir; bir gün birine zarar verir, öbür gün döner pasif destekçisine. İşte o zaman pardon demenin gerçek bir anlamı kalmaz. Ben yine de pardon der, mışıl mışıl uyu(t)mak isteyenlere hayırlı geceler dilerim. Galiba farkına varmadan mafya-medya-gladyo ilişkisinin üstüne basmışız...
Bu yazı 1,230 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
24 Eylül 2012
Ne gereği vardı?
-
11 Haziran 2012
Cuntalarla nasıl mücadele edilecek?
-
30 Nisan 2012
Şiddet!
-
16 Nisan 2012
'28 Şubat'çılardan panik atak hamleleri
-
10 Nisan 2012
Çin'den bakınca Türkiye'nin gücü
-
9 Nisan 2012
Darbede tanıdığım dört subay
-
2 Nisan 2012
Suriye İran... İşte çetin imtihan!
-
26 Mart 2012
Terlik
-
13 Şubat 2012
Aman dikkat!
-
6 Şubat 2012
Bu yüzden mi susuyorsunuz?
-
23 Ocak 2012
Hem Hrantçı hem Ergenekoncu olunabilir mi?
-
16 Ocak 2012
Kaç kafatası bir manşet eder?
-
9 Ocak 2012
Hesap vermek
-
26 Aralık 2011
Çanlar Avrupa için çalarken
-
19 Aralık 2011
Militan
-
12 Aralık 2011
Maazallah!
-
5 Aralık 2011
Global Ergenekon
-
28 Kasım 2011
Dersim'den alnımızın akıyla çıkmak
-
23 Kasım 2011
İngiltere'yi yeniden keşfetmek
-
21 Kasım 2011
Dersim'in şifreleri
Yorumlar
+ Yorum Ekle