Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın ABD gezisi geniş bir gazeteci grubu tarafından izleniyor. Söyledikleri, yaptıkları anında Türkiye'ye aktarılıyor.
Nitekim Dışişleri de geziye gereken önemi vermiş. Büyükanıt için Wasington'daki Türkiye Büyükelçiliği'nde büyük bir resepsiyon düzenlenmiş.
Geziyi izleyen muhabirler, yazarlar ve Ankara temsilcileri resepsiyon için, “Miting gibi' tanımlaması yapmışlar. Çok kalabalıkmış. Toplantıya katılan ABD'de yaşayan Türkler de Büyükanıt'ın yaptığı konuşmadan çok etkilenmişler. Konuşmayı yer yer, “Var ol paşam” diyerek alkışlamışlar.
Yazılanlara bakılırsa Genelkurmay Başkanı orada iki önemli şey söylemiş. Birincisi, herkesin merak ettiği, “Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığına aday olması Türkiye'de darbeye sebep olur mu?” meselesine açıklık getirmiş. Yapılan değerlendirmelere bakılırsa Genelkurmay Başkanı, “Erdoğan'ın Anayasa'da yazılı şartlara uyması halinde bir sorun çıkmayacağını” belirtmiş. “Kimsenin ve hiçbir kurumun gücünün Anayasal düzeni değiştirmeye yetmeyeceğini” söylemiş. Yani darbe olmayacağını, Anayasaya uyulması halinde darbeye gerek olmadığını ifade etmiş.
Bu açıklamayı aynı zamanda ABD yöneticilerine iletilen bir mesaj, hatta teminat olarak da düşünmek lazım mı bilmiyorum.
İkincisi, Ermeni soykırım tasarısının Temsilciler Meclisi'nden geçmesinin öyle söylendiği ve abartıldığı gibi Türkiye ABD ilişkilerini koparacak bir sonuca yol açmayacağını, olsa olsa Türkiye'nin bundan dolayı incileceğini belirtmiş.
Bu sözlerle, birkaç gün önce Ermeni Soykırım tasarısıyla ilgili temaslarının ardından Washington'dan ayrılan Dışişleri Bakanı Gül'ün sert açıklamaları arasında büyük bir fark olduğu ortada.
Gül, Ermeni soykırım yasasının geçmesi halinde Türkiye-ABD ilişkilerinin kopma noktasına geleceğini ve halkın sokaklara döküleceğini söyerken, Genelkurmay Başkanı bu nedenle ilişkilerin bozulmayacağının altını çizme ihtiyacı duymuş.
Acaba bu da ABD yönetimine iletilen başka bir güvence olabilir mi?
Büyükanıt orada siyasetçi olarak değil ama asker olarak konuştuğunu belirtmekle birlikte siyasi açıklamalarına devam etmiş. Türkiye'nin, 1923'ten bu yana bu kadar büyük risk, tehdit ve sıkıntılarla karşı karşıya kalmadığını söyleyerek, “Bugün Irak bölünme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Irak'ın kuzeyinde bir terör örgütü var. Bu Türkiye'nin sorunudur, bölgenin sorunudur. Türkiye'nin Kıbrıs ile ilgili sorunu var. Kafkaslar potansiyel bir risk bölgesidir. Yarın ne olacağını bilmiyoruz. Diğeri, Türkiye'nin İran ile sınırı vardır. Orası da potansiyel bir risk bölgesidir” diyerek soruyor: ( Bir anlamda coğrafyamızın bilinen durumunu anlatıyor) “Bu sorunları tek başımıza mı çözeceğiz, yoksa uluslararası ilişkilerimizin yardımıyla mı?” Yanıtı da kendi veriyor:
"Maalesef sorunlarımızın iç ve dış boyutları dokusal olarak birbirinden ayrılamaz".
Yani, “Uluslararası ilişkilere ve ittifaklara bağlıyız.” teminatı. Arkasından bu durumdan da ümitsizliğe kapılmamızın yersiz olduğunu söylüyor. “Çünkü Türkiye bölünmenin eşiğinde ve laik, demokratik yapısı dağılmak üzere bir ülke değil ve Türkiye'yi koruyan dinamik güçler olduğu sürece kimse Türkiye'yi bölemez.”
Büyükanıt'a göre, “Türk halkı artık birlikte yaşadığı korkularının üstesinden gelmelidir. Korkularımızın, duygularımızın esiri olmamamız lazım" diyor ve “Onların üstesinden gelmesini biliriz” diye de ilave ediyor.
Bunu okuyunca insan ister istemez Türkiye'nin içinde bulunduğu durumu düşünüyor.
Herkes bir korku ve kuşku havası içinde. Devleti oluşturan kurumların, birçok sivil kurumun ve halkın bir bölümünün Türkiye'nin bölüneceğine ilişkin korkuları ayyuka çıkmış durumda. Neredeyse herkes silahlı ve eller tetikte.
Trabzon'un, Mersin'in hali ortada. Sinirler gergin. Herkes herkesi kolaylıkla 'Vatan haini' ilan edebiliyor. Yazarlar, çizerlere, bu memleketin farkklı düşünen insanlarına, azınlıklara, Kürtlere ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapılıyor. Potansiyel suçlu gözüyle bakılıyor.
Milliyetçilik kisvesi altında faşizm yükseltiliyor. Böyle bir ortamda çeteler ortalıkta kol geziyor. Böyle bir ortamda Hrant Dink katlediliyor.
“Korkularımızın esiri olmamamız gerekir” de bu olanlar niye?
Bir genelkurmay başkanı niye Wasington'a gider de “Bizim öngördüğümüz şartlar yerine gelirse darbeye falan gerek yok” anlamı çıkartılan konuşmalar yaparak 'Büyük Müttefik' ABD'nin yöneticilerine mesajlar verir?
Sonra anlamadığımız bir nokta daha var.
Ermeni soykırım tasarısından Türkiye fazla rahatsız olmayacaksa ve sadece incilecekse niçin Türkiye'de Ermeni soykırımı meselesinde farklı düşünenler hain ilan ediliyor?
Genelkurmay Başkanı'nın ABD gezisinde yaptığı konuşmalar benim kafamda bu soruların oluşmasına neden oldu?
yenişafak
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle