En Sıcak Konular

Nasuhi Güngör


Nasuhi Güngör
0 0 0000

27 Mayıs ve derin devlet



Şu günlerde bir dizi üzerinden 27 Mayıs’ı ve Yassıada mahkemelerini konuşuyoruz. Daha önce gündeme gelmeyen boyutlarıyla. Yakın tarihimizin bu üzücü kesitinin, bir başka tartışmayla, ‘derin devlet’ gündemiyle birlikte ele alınması bize yeni açılımlar getirebilir.

Doç. Dr. Halil Berktay’ın haftabaşında Neşe Düzel’e söyledikleriyle işe başlayalım. (Radikal, 12 Şubat)

‘27 Mayıs tek çıkar yoldu demek mümkün değil. Darbe yerine seçim yapılsaydı, CHP iktidardı. Bütün belirtiler bunu gösteriyordu. İnönü müdahaleyi onaylamadı. Darbe başbakanı olmayı reddetti.’

Berktay’ın bu değerlendirmelerini doğru kabul etmemizi gerektirecek bir veri ya da bilgiye sahip değiliz. Kaldı ki İsmet İnönü’yle ilgili bu değerlendirme bizi vahim hatalara sürükleyebilir. Darbenin başbakanı olmamak, kimseyi olup bitenin dışında göstermeye yetmez.

27 Mayıs Darbesi, Demokrat Parti’yi seçim yoluyla iktidardan indiremeyeceklerini düşünenlerin ortak faaliyetidir. İşin önünde darbeyi yapan 38 kişi var. Peki bu kişilerin yola çıkarken İnönü gibi bir ismi yok saymaları, bir şekilde onun, partisinin ve muhalif çevrelerin oluşturduğu havadan etkilenmemeleri mümkün mü? Milli Birlik Komitesi’nde ciddi görüş ayrılıkları olmasına rağmen idam kararlarının nasıl ve hangi çevrelerin baskısıyla çıktığı, üzerinde hálá konuşamadığımız bir sorudur. (Bu arada sonradan tasfiye edilen 14 darbeciyi idamların dışında tutma gayreti, onların 27 Mayıs’taki gayr-ı meşru işe ortak olduklarını unutturmamalı.)

O nedenle Berktay’ın ‘İnönü, halk muhalefetinin DP’yi devirmesini, DP’yi barışçı yoldan seçimle yenilgiye uğratmasını istiyordu’ değerlendirmesini yakın tarihimiz içinde bir yere oturtmak mümkün görünmüyor. Atatürk’le daha sağlığında çatışmaya girecek kadar sistemi iyi tanıyan, hele TSK’yı avucunun içi gibi bilen bir ismin, ortaya çıkan bir avuç adama ülkeyi teslim edip ‘Keşke seçimler yapılsaydı’ dediğini, demiş olsa bile bunda samimi olduğunu düşünmek fazlaca iyimserlik olur. Bugün ‘genç subaylar rahatsız’ diyerek tarihi tekerrür ettirme gayretinde olanlar, hangi modele bakıyor dersiniz?

Mahkeme süreci, tutuklulara ve yakınlarına reva görülen zulümler ve ardından verilen idam kararları tek kelimeyle utanç vericidir. Demokrat Parti hükümetinin hatalarını sayarak bunları hafifletmeye çalışmak ise bir başka yüz karasıdır.

27 Mayıs’ı onaylayan herkesin Yassıada kararlarını alkışlamadığını söylemekle bir yere varamayız. Öncelik; çoğu alt rütbelerde olan 38 kişinin milletin iktidarını nasıl gasbettiğini görmektir. Ardından onları bu işe soyunduran güçleri doğru okuyabilmek gerekiyor.

Eğer İsmet İnönü’yü ve CHP’yi, dönemin medyasını ve kimi aydınlarını, hele DP’ye karşı büyük bir hınçla hareket eden askeri ve sivil bürokrasiyi sürecin dışında sayar ve 27 Mayıs’ın getirdiklerini sadece sahnenin önündeki 38 kişiye fatura edersek tarihimize haksızlık etmiş oluruz.

Ne hazin değil mi? Tek bir fail-i meçhul cinayetin işlenmediği ve siyasi idam cezasının verilmediği Demokrat Parti dönemi, üç siyasi cinayetle sona erdiriliyor.

Biz de hálá derin devletin izlerini arıyoruz.

Nerede acaba?
star



Bu yazı 867 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 6 Nisan 2013 Kraliyet patron, biz taşeron muyuz?
    • 27 Eylül 2012 Ordu neden değişmek zorunda
    • 21 Eylül 2012 Eylül ayının kara listesi
    • 14 Eylül 2012 Yeni Türkiye ve yeni ekonomik model
    • 13 Eylül 2012 Libya saldırısı ve Türkiye’nin kodları
    • 3 Eylül 2012 Türkiye’nin yalnızlığı ve Mısır
    • 30 Ağustos 2012 Ankara-Paris rekabeti
    • 24 Ağustos 2012 İstihbarat zaafı var mı?
    • 23 Ağustos 2012 BDP niçin çıldırdı?
    • 17 Ağustos 2012 Fırsat treni telaşı
    • 16 Ağustos 2012 Yola nasıl devam edeceğiz?
    • 10 Ağustos 2012 ‘Gergin Barış’ın sonu mu?
    • 6 Ağustos 2012 PKK’nın intiharı
    • 27 Temmuz 2012 Henüz vakit varken
    • 20 Temmuz 2012 Suriye sorunu ve Türkiye’nin özgüveni
    • 19 Temmuz 2012 Şam’daki patlama ve Moskova’daki Türkiye
    • 28 Haziran 2012 Türkiye itibar mı kaybediyor?
    • 22 Haziran 2012 Mısır, Suriye ve derin iktidarlar
    • 21 Haziran 2012 Müzakere akıldır, güçtür
    • 14 Haziran 2012 Beka endişesinin dayanılmaz cazibesi

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    20,827 µs