En Sıcak Konular

Oray Eğin


Oray Eğin
0 0 0000

Bu kadar ucuz mu?  



Bunu Yalçın Küçük’e yönelik hakaret satırlarından anlamak mümkün. Gerçi o isim vermiyor, “meczup profesör” diyor. Zaten bu isim vermeme mevzuu Türk basınında korkakların yeni sığınağı oldu ya, neyse...

Ama, hayır, bu kadar kolay geçiştirilecek gibi değil Berkan’ın satırları, daha doğrusu ayıbı. Yalçın Küçük, kimi çevrelere saldırıyor, Berkan gibi vasatların işine gelmeyen şeyler söylüyor ya o da karşılığında hakaret silahını çekiyor.

Gerçi bunu yapmaya mecbur; kendisini var eden düzenin devamlılığını sağlamak zorunda. Berkan’ın Yalçın Küçük’e saldırısı, konular hakkında yeterli bilgisi olmayan ve ünlü profesör hakkında kulaktan dolma dedikodularla dolduruşa gelenlerin düzeyinde: Onu Sabetayist avcılığıyla suçluyor, dahası bunun ülkedeki ırkçılığı tetiklediğini söylüyor.

Berkan’ın “meczup” diye küçümsediği kişi Yale de dahil olmak üzere dünyanın en iyi okullarında okumuş, Türkiye’nin en önde gelen istatistikçilerinden, üst üste konduğunda Berkan’ın boyunu aşacak kadar çok kitap yazmış bir aydın.

Bugünkü kitaplarını İngilizce, Fransızca, Rusça, hatta İbranice kaynaklardan beslenerek yazıyor; akademisyenler, öğrenciler, gazeteciler, siyasetçilerin de verdiği destek, sağladıkları bilgi akışıyla tek başına bir medya gibi çalışıyor. Türkiye’nin düşünce hayatına katkıda bulunuyor, beğenin ya da beğenmeyin ama sürekli üretiyor: Amaç haftada bir kitap! En azından herkesten farklı düşündüğünü, Türkiye’ye farklı bir bakış açısı sunduğu konusunda hakkını teslim etmemiz gerekiyor.

Kaldı ki ömrünü Marksizm’e adamış, bu uğurda hapis yatmış birine ırkçı, anti-semitik suçlaması yapmak da büyük bir ayıp. Kendisinin bile Sabetayist olabileceğini söyleyen bir bilim adamı nasıl Yahudi düşmanı olur?

İsmet Berkan, yazdıklarını okusa, bilse biraz daha ihtiyatlı davranırdı tabii. Ama okumuyor, donanımı yetmiyor. Oysa ondan beklenen, Radikal gibi bir gazeteyi yönetiyorsa, Küçük’e karşıysa, “meczup” diye hakaret etmek yerine kitaplarındaki bilgiyi araştırmak, karşı tezler üretmek, yazdıklarını çürütmektir... Tek bir bilgi yok, bir tane anti-tez öne sürülmemiş, oturduğu yerden laf atıyor.

Yalçın Küçük, Türk düşünce hayatında bir zenginliktir; yıllardır yazdığı kitaplarla hizaya gelmemeyi, farklı düşünmeyi öğretir. Ve maalesef statükonun dışına çıkan, onun gibi bakabilen çok az kişi vardır. Ona sahip çıkılması gerekirken, “meczup” diye küçümsemeye kalkmak ancak hadsiz bir cüret olarak yorumlanabilir.

Hem İsmet Berkan’ın da Türk düşünce hayatına katkılarını biliyoruz. Tartıda epey hafif kalıyor. Beşiktaş şampiyon olur, gazetenin logosunu siyah-beyaz yapar, gazetesi tiraj almayınca popüler kültüre göz kırpıp koltuğunu Sezen Aksu’ya bırakır... Yazın dünyasına tek katkısı “Land Rover’ım var gururluyum” başlıklı çevre-toplum-halk düşmanı satırlarıydı; unutmayalım.

Bunları yapan biri, düşünce adamlarına meczup derken utanır kendinden. Yalçın Küçük gibi çok az kişi var, ama İsmet Berkan gibi vasat, ortalama o kadar çok ki. Ve yeter artık bunların işgali, yeter artık hiçbir şey bilmeden her şeye atlamaları; sıktı, bıkkınlık verdi artık.

Bir araya gelince futbol konuşurlar, okumazlar, derslerine çalışmazlar, sonra da farklı düşünen birileri olunca onları yok etmeye çalışırlar. Çalışırlar ki kendi eksiklikleri, yoksunlukları anlaşılmasın, bu putperest düzende sınırlar içinde varolmaya devam etsinler...

Yeter ama... Bırakınız yazsınlar, bırakınız tartışalım, bırakınız düşünelim!

Beyaz adam mesaj veriyor

Son yıllarda Amerikan sineması işgal etmediği bir Afrika kaldı diye gözünü oraya çevirdi, birbiri ardına kıtayla ilgili “insani mesaj veren” filmler yapılıyor. Geçen yıl İngiltere’de çok ses getiren “The Constant Gardener”, hafta sonunda Ahmet Altan’ın ne kadar etkilendiğini yazdığı “Hotel Rwanda” ve de bu aralar vizyondaki “Blood Diamond” bu serinin taşıyıcıları.

“Blood Diamond” için “İçinde ilaç yerine elmas olan bir Constant Gardener” demek mümkün. Ama “bahçıvan” zekasıyla epey bir adım önde. New York Times’in sinema eleştirmeni Manohla Dargis “aptalca bir gerilim” diyor; haksız da sayılmaz. Sahne sahne ne olacağını kestiriyorsunuz. Ama bir şekilde de izlettiriyor, işte Hıncal Uluç da bu popcorn tekniğine kanıp “Blood Diamond”ı başyapıt zannediyor.

Hollywood’un Afrika filmlerindeki didaktik yapısından en çok nasibini de yine bu film alıyor. Aman kullandığımız elmaslara dikkat edelim, yok çocuk askerler olayı çok vahim, hiçbirimiz güvende değiliz gibi her dakikada bir sürü mesaj bombardımanına tutuluyoruz. Bir tür vicdan temizleme gibi. Hele sondaki bilgilendirme notları falan; gerçekten çekilir gibi değil.

Bedava otel gezmeleri

BİR halkla ilişkilerci arkadaşım anlattı. Bir gazeteci çift, meşhur bir otelde yemeğe gidiyorlar. Bunları tanımayıp hesap aldıkları için karşılıklı bu restoranı yerle bir eden yazılar yazıyorlar. Hemen PR faaliyetleri devreye giriyor, gazeteci çifte bedavadan bir butik otel tatili ayarlanıyor aynı otel zincirinden. Bu başarılı operasyonun sonucunda çift bu sefer de o oteli yerlere göklere sığdıramıyorlar.

İsim verirdim, ama kim ve ne olduğu önemli değil. Sadece Türkiye’deki anlayışa örnek olsun diye anlatıyorum bunu. Hal böyleyken, Guardian’dan birilerinin gidip Adam&Eve’de kalması, sonra da oteli yerden yere vurması yadırganabilir. Halbuki, gazeteci bedava bile kalsa asıl düşündüğünü yazmak zorunda, onu davet ettiler diye borçlu hissedemez.

Her ne kadar bugün film zevkine takılsam da, işte Hıncal Uluç’un da farkı burada yatıyor. O bedava bile gitse gerçekten ne düşünüyorsa yazar.
 
akşam



Bu yazı 788 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 11 Mayıs 2007 Değişen kartvizitler ve dönemsel zenginler 
    • 30 Mart 2007 İlginç bir ailenin iflası 
    • 7 Mart 2007 Bir kanal ölü doğarsa... 
    • 26 Şubat 2007 Mehmet Barlas'ın şefkatli elleri
    • 8 Şubat 2007 Hürriyet'in fotoğraf hilesi
    • 7 Şubat 2007 Bu kadar ucuz mu?  
    • 29 Ocak 2007 Sezercik düşman parçası  
    • 23 Ocak 2007 Atlas bebek neden doğdu? 
    • 17 Ocak 2007 Bir komplo teorisi
    • 27 Aralık 2006 Vesikalı yarim 
    • 21 Aralık 2006 Bu kodları çözmemiz gerek  
    • 6 Haziran 2006 Haber kanalları tehlikenin farkında mı?

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,479 µs