Cengiz Çandar
0 0 0000
Tzipi Livni ziyaretinin 'deşifre'si...
İsrail iç politika dokusunu gayet iyi bilen bir dostum beni Bayan Tzipi Livni konusunda uyarmıştı, "dikkat et" demişti, "yemek yiyeceğin kişi kısa bir süre sonra İsrail'in başbakanı olacak..."
İsrail'in yeni Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı ile pazar günü İstanbul'a ayak basar basmaz, bir grup meslektaşımızla birlikte buluştuk ve uzun bir öğle yemeğinde birlikte bulunduk. Öncesinde, kendisini çok merak ettiğimi itiraf etmeliyim. Ne de olsa İsrail tarihinde, "Yahudi devleti"nin kurucu kuşağından gelen ve o kuşak açısından "efsanevi kişilik" sayılan Golda Meir'den sonra dışişleri bakanı sıfatını kazanmış ikinci siyasetçi idi. Bir süre sonra, Ehud Olmert'in yerine başbakanlık koltuğuna da tahmin edildiği gibi oturursa, gerçekten İsrail tarihinin "ikinci Golda Meir'i" olacaktı.
Kariyerine İsrail silahlı kuvvetlerinde ve dış istihbarat örgütü Mossad'da da yer almış olması eklenmiş olması, Bayan Tzipi Livni'yi iyiden iyiye "ilginç" kılıyordu. Pazar öğleden sonranın ilk saatlerinde bizler yemek masasına oturduktan sonra odaya girdiği ilk an, Golda Meir ile benzerliğinin, taşıdığı resmi sıfattan öteye gitmeyebileceğini düşündüm. Hayli kısa boylu Golda Meir, fiziki özellikleri ve özellikle fizyonomisi itibarıyla olağanüstü çirkin sayılabilecek iken, Tzipi Lipni, upuzun boylu, sarışın, mavi gözlü albenisi hayli güçlü bir fiziğe, oldukça "charmant" bir fizyonomiye sahipti.
Galiba en çarpıcı özelliği, gayet alçakgönüllü davranışları ve kolayca muhataplarıyla bir iletişim kurabilme yeteneği olmalıydı. Kendisini dinlemeye başladığımız daha ilk anlarda, böyle bir "figür"ün Ortadoğu'nun şu çalkantılı döneminde, İsrail'in için etkili bir "koz" olabileceği düşüncesi aklımdan geçti. Tıpkı, siyasi kariyerinin ilk başlarında bir zamanlar Tansu Çiller için söylenenler, pekala Tzipi Livni için söz konusu olabilirdi sanki. Yavuz Gökmen hayatta olsa "sarışın güzel kadın" diye aynı ölçülerle Tzipi Livni'ye de pekala takılabilirdi.
Ariel Sharon'un kanatları altında siyaset hayatına atılmış, Likud geleneğinden gelen birisi için ve kariyerinin arka planıyla hayli ters orantılı bir "ılımlılık" ve "esneklik" saçan bir profil çizdi. Aramızda bulunan ve nice İsrail şahsiyetini yarım yüzyıldır tanımış olan meslektaşlardan biri, uzun görüşmenin ardından ayrıldığımızda, yarı-şaşkınlıkla, "Dışişleri Bakanı bekliyordum, tam ve tipik bir siyasetçi ile karşılaştım" dedi.
"Yeni İsrail yönetimi"nin kafa yapısını anlayabilmek bakımından fevkalade yararlı bir uzun sohbet oldu. İki saat dolayında sürdü. Tzipi Livni'nin dün Ankara'da görüştüğü Türk yetkilileri arasında Abdullah Gül hariç, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Başbakan Tayyip Erdoğan ve MGK Genel Sekreteri Yiğit Alpogan ile olduğundan daha uzun süre İsrail Dışişleri Bakanı'nı dinlemiş ve kendisiyle Türk-İsrail ilişkileri ve Filistin-İsrail ihtilafına İsrail'in "bakış açısı"nı tartışmış olduk.
Görüşmemiz tümüyle "off-the-record" olarak tanımlandığı için, basın danışmanından aldığım izinle, vurguladığı şu üç noktayı dikkate getirmekle yetineceğim:
1. "İki-Devlet çözümü" savunanlar açısından zaman daralmaktadır;
2. İsrail açısından, Filistin tarafında bir çözüme ulaşmak için bir "partner" olmaması bir mazeret değil, üzücü bir gerçektir.
3. Tek taraflılık, İsrail'in ideolojisi değildir.
Bunlar ne anlama mı geliyor?
İşte "deşifre" edilmiş hali:
1. İsrail, deniz (Akdeniz) ile nehir (Şeria nehri) arasındaki coğrafyada "iki-devletli çözüm"den, yani bir "Yahudi ulus-devleti" olarak İsrail Devleti'nin varlığından ve tanınmış ve güvenlikli sınırlar içinde yaşamasından ve bir de müzakereler sonucu belirlenecek sınırlar içinde kurulacak bağımsız Filistin devletinden yanadır. Tzipi Livni'nin uzun açıklamalarında en çok "telaffuz" ettiği bu "iki-devletli çözüm" kavramı idi ve bunu İsrail namına "tarihi bir taviz" olarak görüyordu.
2. Bu amaca ulaşmak için, Hamas yönetiminde bir Filistin hükümetiyle görüşülemez. Hamas, seçimler yoluyla iktidara gelse bile -ki, bu, İsrail'in uyarılarına rağmen uluslararası toplumun ve Abu Mazen'in (Mahmud Abbas'ın) hatası olmuştur- bir "terörist örgüt"tür. İsrail, Hamas'ı "çözüm için partner" olarak görmemektedir. Abu Mazen ile görüşülebilir, kendisi Filistinlilerin, İsrail'in "meşru gördüğü" başkanıdır ama Abu Mazen'in elinin ne kadar güçlü olduğu tartışmaya açıktır.
3. İsrail, çözüm yolunda tek başına ilerlemek istememektedir. Öyle yaptığı takdirde, sevimsiz görüntü vermektedir. İsrail de "müzakereler yoluyla ulaşılacak çözüm"den yanadır. Ama, bunu İsrail tek başına elde edemez. Bunun için, uluslararası toplumun yardımı ve desteği lazımdır.
Uluslararası toplumun bu amaca yönelik hangi "güzergah"ta ilerleyeceği ise "Yol Haritası"nda gösteriliyor.
Tzipi Livni ziyaretinin "özeti" bu. Bize anlattıklarının "rezümesi" de bu. Ankara'da Abdullah Gül ile ortak basın toplantısında "vurgulananlar"a baktığımızda, İstanbul'da bize anlattıkları, aynen Ankara görüşmelerinde dile getirilmiş.
Buradan Türkiye'ye bir "özel rol" çıkarmalı mıyız? Tzipi Livni, bunun için mi "ilk ziyareti"ni Türkiye'ye yaptı?
Hayır. İsrail'in bir numarası Ehud Olmert, ilk ziyaretini birkaç gün önce nasıl ABD'ye yaptıysa, iki numarası da, ilk ziyaretini bunun hemen ardından Türkiye'ye yaptı. Bunu, kendi tanımıyla ABD, İsrail ve Türkiye arasındaki "üçgen ilişkide" anlamak gerekiyor. Yani, Türkiye, İsrail'in gözünde Hamas ile kendisi arasında bir "arabuluculuk" rolünü yerine getirecek, böyle bir "özel rol" beklentisinin muhatabı değil. "Üçgen ilişki"nin gereği olarak "özel yer"in sahibi.
Tzipi Livni'nin Türkiye ziyareti -kendisinden önceki Dışişleri Bakanı Silvan Şalom da ilk ziyaretini Türkiye'ye yapmıştı- İsrail'in -ve zımnen ABD'nin- Türkiye'ye "ne yapması gerektiği" mesajı kadar, "ne yapmaması gerektiği" mesajını da kendiliğinden içeriyor.
Bu konuyu sürdüreceğiz...
Bu yazı 1,030 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
2 Mart 2012
'İç savaş salgını' ve 'korunma yolları'...
-
8 Şubat 2012
Türkiye, Suriye'de savaşa mı gidiyor?
-
13 Temmuz 2011
Diyarbakır DTK'nın, BDP Ankara'nın
-
22 Haziran 2011
Türkiye'nin doğru Suriye pusulası
-
14 Haziran 2011
Yeni anayasa için AK Parti-BDP-CHP uzlaşması
-
13 Mayıs 2011
İktidar Kürt sorununu anlamalı
-
16 Nisan 2011
AK Parti'nin Güneydoğu'da 'siyasi ricatı...'
-
12 Nisan 2011
Aday listelerini okuma kılavuzu
-
1 Mart 2011
Hoca ve 28 Şubat'ın cenazesi
-
22 Şubat 2011
Libya: Osmanlı dominosu ve Bingazi'deki kan davası
-
19 Şubat 2011
Ergenekon faturası
-
5 Şubat 2011
Mısır'ın tarih yazdığı gün...
-
8 Ocak 2011
Hizbullah tahliyesi mi rönesansı mı?
-
5 Kasım 2010
TAK, ne kadar PKK, ne kadar 'Ergenekon?'
-
29 Ekim 2010
'Tek Cumhuriyet'in iki Ankara'sı
-
26 Ekim 2010
Bu gidişle katilden çocuk yaratılacak
-
6 Ekim 2010
Washington'daki Türkiye
-
1 Ekim 2010
Daha seyahatin başı, çözümün eşiği değil...
-
29 Eylül 2010
Türkçeye onurunu iade edin
-
21 Eylül 2010
Hakkâri provokasyonuna inat
Yorumlar
+ Yorum Ekle