En Sıcak Konular

Rüşdü Paşa



Rüşdü Paşa
0 0 0000

Dünya sistemi: Nereye?



İnsanların zamanı elinden alınıyor. Bu, sistematiktir ve modern iktisadın yönetilmesinde her ülkede bir teknik olarak kullanılıyor.

İnsanlara hiç bir şekilde zaman bırakılmıyor. Herkes bir şekilde meşgul ediliyor, güya bir şeyler üretilmektedir. Kazanılan parayla da çoğunluğu pek işe yaramayacak mal ve hizmet satın alınıyor. Para yetmedi, borçlanıyor. Bugün Türkiye’de milyonlarca kişi gelecekteki üç ya da beş yıl içinde elde edecekleri geliri şimdiden harcadılar. Türkler borçlanmaktan korkmuyor. Zamanının en verimli olması gereken saatlerini iş yerinde geçiren insanların bir sorunu, iş saatlerinden arta kalan zamanlarını nasıl kullanacaklarıdır. Büyük kentlerde çalışan insanlar ‘kapitalizmin mabedi’ sayılan büyük alış veriş merkezlerinde iş dışındaki zamanlarını tüketim harcaması yaparak geçiriyorlar.

Kölelik yeni, bir başka şekliyle devam ediyor.

İnsanın kişiliğini ortaya çıkarma aracı olması gereken çalışma, böylece bir köleliğe dönüşüyor. Çalışmadan arta kalan zamanın kullanımı ise köleliğin bir diğer şekli oluyor. İnsanlar gönüllü köleler olarak, uygarlığın tadını çıkarıyorlar. Herkes daha çok tüketmenin yollarını arıyor.

Diğer yandan milyonlarca işsiz sistemin içine dahil olmaya çalışıyor. Geçimlik düzeyindeki bir ücrete razı bu insanların nerdeyse sonsuz sayılan emek arzının yükselişi işgücü piyasasında ücretlerin aşağıya düşmesine neden oluyor. 

İktisadi büyüme oranlarında, dünya ölçeğinde ciddi düşme var. 1960’lı yıllarda iktisadi büyüme oranı yüzde 5,4 idi. 1970’li yıllarda büyüme oranı  yüzde 4,1 olarak gerçekleşti. 1980’li yılların büyüme ortalması yüzde 3 oldu. 1990’lı yıllarda ise oran yüzde 2,3. Son birkaç yılın ortalama büyüme oranı ise yüzde 2’nin gesindedir.  Büyüme oranlarındaki bu hissedilir düşme, başlıbaşına dünyada iktisadi işlerin kötüye gitmekte olduğunun göstergesidir. Diğer yandan, gelir dağılımı da dünya ölçeğinde, bu dönem de bozuldu. Dünyanın en zengin 250 kişisinin toplam geliri, dünyanın en fakir 2,5 milyarının toplam gelirinden daha fazla.

Dünya iktisadında kilit araç, paradır. Refah artışında belirleyicidir.

Paranın tahakkümü

İktisat fakültelerindeki ilk derste, 101 numaralı derstir, anlatılan basit bir hikaye var: Para işlerini yürüten mali kuruluşlar, aracı kuruluşlardır. Aracı kuruluşlar, tasarruf yapanlarla yatırım yapanlar arasında para işini yürütürler. Tasarrufu olanlar, bu kuruluşlara parasını yatırırlar. Paraya ihtiyacı olanlar ise bu kuruluşlara gelip ödünç para alırlar. Amaç, iktisadi sistemde üretim ve tüketim faaliyetinin aksaklık olmadan gerçekleştirilmesidir.

Yirmi ya da yirmibeş yıldır dünya kapitalizminde ortaya çıkan en önemli yeni şey, finansın yükselmesidir. Bugün, para dünyayı kontrol ediyor. Ancak paranın yükselmesi dünya çapında kriz ihtimalini artırıyor. Adına dünya sistemi denilen, dünyadaki üretim ve tüketim ilişkilerini belirleyen sistemde, finansın yükselmesi üretim ve tüketimde belirsizlik yaratıyor. Güvenli olmayan bir dünya sisteminde yaşıyoruz.

Gelecekteki bir mali kriz, öncekilerle mukayese edildiğinde daha yıkıcı ve yaygın olacaktır. Mali kriz kaçınılmazdır. Krizi yalnızca solcular beklemiyor. Amerikan müesses nizamından olanlar da kriz bekliyor. Robert Ruben, Eski Amerikan hazine bakanı bunlardan biri. Ruben’in söylediği şudur: Future financial crises are almost surely inevitable and could be even more severe. Türkçe yazılırsa: Gelecekteki mali kriz neredeyse kaçınılmazdır ve daha ağır olacaktır.

İktisadi anlamdaki küçük ülkele için, ekonomilerini istikrarsızlaştıran dinamik, sermaye hareketleridir. Borçlu ülkeler, sermaye hareketlerinin miktar değişikliklerinden ve faiz oranlarındaki değişimlere karşı daha hassas durumdadırlar.

Gerçek dünyaya bakıldığında ise görülen bu değildir. Görülen, üretim ve tüketimin global finansın kontrolünde olmasıdır. Dünya iktisadındaki en önemli ilişki ise budur.

İktisat alanında üç gelişme yenidir ve dünyayı derinden etkiliyor:

Bir:Spekülatif amaçlı finans işi imalat sanayinin yerine geçmeye başladı. Bu gelişme dünyanın istikrarı için kötü sayılıyor.

İki:Çin dünya piyasalarında mal satmaya başladı, batılı bir çok ülkedeki üretim fazlasına bir ilave oluyor ve üretim fazlalığı krizinin derinleşmesini sağlıyor.

Üç: Batılı ülkelerdeki son yıllardaki işsizlik ve iktisadi durgunluk şu anlama geliyor: Kapitalizmin elli yıllık büyüme evresi sona erdi ve iktisadi gerileme dönemine girildi. Dünya çapında bir kriz bekleniyor.

Batılı ülkelerde yaşayan insanların ve batı bağımlısı ülkelerdeki insanların hayatlarını etkileyen bu üç şeydir.

Gelecek

Büyük olasılıkla Amerika, önümüzdeki on ya da yirmi yılda dünya iktisadında belirleyici olarak kalmaya devam edecek.

Önümüzdeki zaman diliminde dünyada ne olacağı, büyük ölçüde, dünya iktisadının bugün ki yapı ve olaylarıyla irtibatlı olmalıdır.

Gelecekte ne olabileceği konusundaki bir öngörü yapmadan önce bugün dünya iktisadındaki oyunu görmek gerekiyor. Oyun, dünyanın en büyük ekonomisi olan A.B.D. ekonomisi ile Japonya ve Çin’in öncülüğündeki Asya ülkeleri arasındadır.  Amerika, Asya ülkeleriyle yaptığı ticaretten dolayı dış açık veriyor.  Amerikan açığı ise Asya ülkeleri tarafından karşılanıyot. Şöyle yapılıyor: Asyalılar, Amerika ile yaptıkları ticaretten elde ettikleri dolarları Amerikan hazinesinin çıkardığı borçlanma kağıtlarını satın alıyorlar.

Bu oyunda, bir nedenden dolayı bozulma Amerika’nın çöküşüne neden olur. Amerika’nın çöküşü ise Asya ülkelerini çökertir.

Dünya çapında bir mali kriz potansiyeli var. Bu ne zaman krize dönüşür öngörüde bulunmak imkansızdır.

Türkiye

Türkiye ve Türkler, bu oyunun neresindedir? Soru budur.

Türkiye, özellikle para işinde dünya sisteminin bağımlısıdır. Daha açık yazılırsa şudur: Türkiye iktisadının ayakta kalması dışardan gelecek paraya bağlıdır. Bu para gelmezse Türkiye iktisadı batar. 1980 senesinden sonra dünyada yeni bir moda var. Modanın adı, neoliberalizmdir. Dünya sisteminin lordları Türklerden modaya uymalarını istediler. Türkler, bir müdahale ile, 12 Eylül, bu modaya uyduruldu. Türklerin içinden yeni olana pek meraklı olanlar Washington, D.C.’de oluşturulan programı Türkiye’de uygulamaya başladılar.

2006 senesinde bugün Türkiye’de uygulanan program neoliberal programdır. Arjantin, ve pek çok ülke, bu programı uygularken çöktü. Çünkü bu programın tek bir hedefi var: Dünya sisteminin çalışmasını sağlamak. Yoksa Arjantin ya da Türkiye’de işlerin iyiye gitmesi programın hedefi değildir. Küçük ve dışa açık ülkelerin dışarıdan gelen parayla ayakta kalmaları ve büyümelerini gerçekleştirmeleri mümkün olmuyor. Meksika, anlamlı bir örnektir. Meksika’ya pek çok yabancı para girişi olmasına rağmen Meksika ekonomisi büyümüyor. Tam tersine küçülüyor. Çünkü yabancı yaıtırımcılar Meksika’ya yatırım yapmıyor. Meksika’da değerli kağıt alıp satıyor ve elde ettikleri kazancı, dönem sonunda Meksika dışına çıkartıyor. Yani, küçük ülkelerin bu para hareketleriyle iktisadi problemlerini çözmeleri imkansızdır. Tam tersine bu program bu ülkelerin iktisadi sorunları daha da derinleştiriyor.

Türkiye iktisadında işsizlik, pahalılık, gelirin ve servetin dağılımındaki büyük eşitsizlik gibi sorunlar var. Dış açığa rağmen bugün mali kriz olmamasının nedeni her yıl 50 milyar dolar değerinde yabancı para girişidir. Para girişindeki yavaşlama eğiliminin ortaya çıkması dahi Türkiye tarihinin en büyük para krizine neden olur.

Yeni bir para krizinin ortaya çıkması an meselesidir. Krizin dinamikleri 2001 Krizinin öncesiyle aynıdır ve yeni kriz daha derin ve yaygın olacaktır.



Bu yazı 1,396 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 4 Temmuz 2012 korku zamanın kaybedilmesidir
    • 4 Nisan 2012 Nietzche bir gelecek tarihçisidir
    • 7 Mart 2012 Mesele Bir Şapka Meselesidir
    • 6 Şubat 2012 Yerliler 1986 Nereye
    • 26 Ocak 2012 Bakış açın yoksa, sen yoksun
    • 9 Ocak 2012 kıyamam sana
    • 22 Kasım 2011 İtalyan Düşü
    • 16 Kasım 2011 evine dön
    • 3 Kasım 2011 İktisatçı
    • 1 Kasım 2011 Arzu
    • 27 Ekim 2011 Ayakta kalmak
    • 11 Ekim 2011 Yöntem
    • 29 Eylül 2011 yalan
    • 16 Temmuz 2011 Kendin olmak bir saldırıdır
    • 22 Haziran 2011 kaçış
    • 26 Mayıs 2011 obama’ya açık mektub
    • 23 Mayıs 2011 kafka’nın dûnyasındayım (*)
    • 18 Mayıs 2011 geçmiş sonradan gelir
    • 14 Mayıs 2011 hakikatin rengi yeşildir
    • 11 Mayıs 2011 halk günü

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,452 µs