En Sıcak Konular

Cengiz Çandar


Cengiz Çandar
0 0 0000

Uluslararası-bölgesel fotoğraf ve Tayyip Erdoğan’ın önündeki fırsatlar...



Türkiye jeopolitiğindeki bir ülkede gelişmeleri anlamlandırmak ve ne yönde ilerleme ihtimali olacağını kestirmek, olan-biteni daha geniş bir “fotoğraf” içine yerleştirmeden çok isabetli sonuçlar vermeyebilir. Bu aralar, anlaşılır nedenlerden ötürü içe öyle bir döndük ki, yakın geleceğimizi belirleyecek önemde çevremizde olup-bitenlere gözlerimizi kapattık, kulaklarımızı tıkadık sanki.

Örneğin, Irak’ta nihayet bir hükümet kurulabilmiş olmasını atlamamamız gerekiyor. Nuri el-Maliki, beş ay süren yoğun pazarlıklardan sonra hükümetini kurdu. Irak hükümetinin kurulması, çok iyi haber. Öncelikle, Irak’ın “dağılması” ve “parçalanması” nın mukadder olmadığını, önüne geçilebileceğini gösteren bir işaret. Bu ihtimal, elbette ki, tümüyle ortadan kalkmış sayılmaz ama “ibre”, şimdi Irak’ın mevcut toprak bütünlüğü yönüne daha fazla eğik duruyor.

Hükümetin kurulabilmiş olması, Irak’ı sarmalayan “şiddet ortamı”nın bıçakla kesilir gibi kesilmesini sağlayacak bir “sihirli formül” de değil. Ancak, “yeni Irak”ın kuruluş çabalarının şiddete egemen olma şansını artıracak cinsten bir gelişme.

Amerika’nın önde gelen uzmanlarından CSIS adlı düşünce kuruluşundan Anthony Cordesman, “Amerikalılar’ın, Irak’ta devlet yapısının nihai tanımının yapılabilmesi ve işler hale gelebilmesi, en iyi senaryoya göre bile 2007’ye sarkacağını anlamaları gerekiyor” diyor. Bu da şu demek oluyor: “Daha en az bir yıl daha uzaktan kumandalı patlayıcılarla havaya uçurulan arabalar, adam kaçırmalar ve intihar saldırıları devam edecek ve Amerikan kuvvetleri Irak’tan ayrılamayacak. Son bir ay içinde 51 olmak üzere, 275 Amerikalı asker yılın başından bu yana öldürüldü.”

Irak Başbakanı Nuri el-Maliki, önceliği “güvenliğin” sağlanmasına veriyor ve gereken “azami kuvvet”in bu yönde seferber edileceği sözünü veriyor. Gelen haberler, Bağdat ve Ramadi başta olmak üzere çeşitli şehirlerde çok büyük çaplı operasyonların hazırladığına işaret ediyor.

Irak’ta gelişmelerin yönünü asıl belirleyecek olan unsur, Amerika-İran ilişkisinin ne şekil ve yön alacağı. Bu arada, Irak’ta hükümetin kurulabilmiş olması bile buna bağlıydı. Yani, Amerika ile İran arasında “zımnen” bir “uzlaşma” ve “mutabakat” olmasına.

Eğer, böyle bir “zımni uzlaşma” ya da “mutabakat” olmasaydı, Irak’ta sittin sene hükümet kurulamaz ve Irak’ın “parçalanma riski” artardı.

Amerika-İran ilişkilerine ilişkin dikkat çekici haber, dünkü Washington Post’ta patladı. İran’ın Amerika ile “masaya oturmak” için şiddetli bir arzu duyduğu belirtildi ve bunun İran’ın “ortodoks devlet sistemi”nde yani “muhafazakarlar” da derin bir değişikliği yansıttığının altı çizildi. Mahmud Ahmedinejad’ın George W.Bush’a -içeriği ne olursa olsunmektup göndermiş olması, bu “yeni açılım”ın en büyük işareti. Reformist Muhammed Hatemi, Amerika ile “diyalog” başlatmak istediğinde, “dini lider” Ayetullah Hamenei’den vetoyu yemişti. Aşırı muhafazakar Ahmedinejad ise “yeşil ışığı” aldı.

Amerikan yetkililerinden alınan bilgilere dayandırılan haberde, İranlıların “çeşitli aracılar” vasıtasıyla Amerikalılara “doğrudan görüşme istekleri”ni ilettikleri ifade ediliyor. Ali Larijani, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı başkanı Muhammed el-Baradei aracılığıyla bu talebi Condoleezza Rice’a ve Ulusal Güvenlik Başdanışmanı Stephen Hadley’e iletmiş.

İranlıların kullandıkları diğer aracılar Endonezya, Kuveyt ve BM Genel Sekreteri Kofi Annan. Hatta, Larijani’nin Fransa ve Almanya’nın üst düzey yöneticileriyle “acil görüşme” isteği de Washington ile diyaloga girişmek isteği çerçevesinde algılanıyor.

Endonezya dönüşü sırasında geçen hafta aniden Washington’a gitmek istediğini söyleyen Tayyip Erdoğan’ın adı geçmiyor. Muhtemeldir ki, Tayyip Erdoğan da benzeri bir “işlevi” üstlenmeye niyetli.

Hatırlarsınız, iki hafta önce Ankara’da İran büyükelçiliğindeki akşam yemeğinde Ali Larijani ile aynı masada oturduğumu, kendisiyle söyleşimden “Amerika ile görüşme isteğinde olduğu izlenimini gayet kuvvetle edindiğimi” yazmıştım. Türk diplomasisinin Ali Larijani ile Ankara temasının ve Tayyip Erdoğan’ın Ahmedinejad ile Azerbaycan ve Endonezya’da iki kez kısa aralıklarla görüşmesinin “ince ayarı”nı yaparak, uluslararası diplomaside Türkiye’yi “etkili bir aktör” olarak öne çıkarma basiretini gösterebilmiş olduğundan emin değilim.

Geçmiş yalpalamalar ve hatta hatalar, Tayyip Erdoğan’ı olabileceği ölçüde bir “uluslararası aktör” konumuna getirmediği gibi, “içerde” de “başına örülmek istenen belalar”a açık hale getirdi.

Yine de, Ortadoğu’da “şiddet ortamı” ile “doğrudan görüşmeler” arasındaki yarışta, ikincisinin ağır basmaya başlaması, Türkiye için hayırlı olabilir. Bush’un önceki gün İsrail Başbakanı Ehud Olmert ile görüşmesinde, muhatabını, Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas (Abu Mazen) ile görüşmelere oturmaya teşvik etmesi ve ayrıca İran konusunda “diplomatik yolları sonuna kadar zorlamaktan yanayız” demesi, Türkiye açısından da “ferahlatıcı” sayılabilir.

Bu “uluslararası ve bölgesel iklim”in akıllıca değerlendirildiği takdirde, Türk iç politikasına da “olumlu izdüşümü” olacaktır. Tabii “şartlar”ı var:

1. Başbakan’ın bari bu kez dediğini yapabilmesi yani “Danıştay baskını” ile “Susurluk” örgütlenmesinin üzerine gitmesi ve “anti-demokratik hesapları” hesap verilecek şekilde ortaya çıkartması;

2. Bunu başarabilmesi için, “ülke içi demokratik ittifakları” en geniş biçimde sağlaması, “kapalı-cemaatçi tavrı” nı terketmesi;

3. Tavsayan “reformcu hamleleri” yeniden canlandırması.

Aksi halde, Türkiye’yi zor günler bekler; ve ateşli Ak Parti grup konuşmaları derde deva olmaz...



Bu yazı 1,065 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 2 Mart 2012 'İç savaş salgını' ve 'korunma yolları'...
    • 8 Şubat 2012 Türkiye, Suriye'de savaşa mı gidiyor?
    • 13 Temmuz 2011 Diyarbakır DTK'nın, BDP Ankara'nın
    • 22 Haziran 2011 Türkiye'nin doğru Suriye pusulası
    • 14 Haziran 2011 Yeni anayasa için AK Parti-BDP-CHP uzlaşması
    • 13 Mayıs 2011 İktidar Kürt sorununu anlamalı
    • 16 Nisan 2011 AK Parti'nin Güneydoğu'da 'siyasi ricatı...'
    • 12 Nisan 2011 Aday listelerini okuma kılavuzu
    • 1 Mart 2011 Hoca ve 28 Şubat'ın cenazesi
    • 22 Şubat 2011 Libya: Osmanlı dominosu ve Bingazi'deki kan davası
    • 19 Şubat 2011 Ergenekon faturası
    • 5 Şubat 2011 Mısır'ın tarih yazdığı gün...
    • 8 Ocak 2011 Hizbullah tahliyesi mi rönesansı mı?
    • 5 Kasım 2010 TAK, ne kadar PKK, ne kadar 'Ergenekon?'
    • 29 Ekim 2010 'Tek Cumhuriyet'in iki Ankara'sı
    • 26 Ekim 2010 Bu gidişle katilden çocuk yaratılacak
    • 6 Ekim 2010 Washington'daki Türkiye
    • 1 Ekim 2010 Daha seyahatin başı, çözümün eşiği değil...
    • 29 Eylül 2010 Türkçeye onurunu iade edin
    • 21 Eylül 2010 Hakkâri provokasyonuna inat

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,404 µs