Ergun Babahan
0 0 0000
Şimdi bu katille yüzleşme zamanı
Biz bu katili tanıyoruz.
1 Mayıs 1977 sabahı Sular İdaresi'nin çatısındaydı.
Bahriye Üçok'a paketi o göndermişti.
İzmir Çiğli'de Bülent Ecevit'e ateş açan da oydu, İstanbul Atatürk Kültür Sarayı'nı yakan da.
Abdi İpekçi'ye alçak suikasti o düzenlemişti.
Bedrettin Cömert'i vuran onun eliydi.
Bahçelievler'de 7 genci hunharca öldürenler arasında da o vardı.
Kahramanmaraş ve Çorum katliamlarında kalabalıkları yönlendiren oydu.
O bizim yakın tarihimizin en önemli ismi.
Demokrasi, özgürlük ve adalet isteğinin arttığı her dönemde, halkı korkutan, otorite aramaya yönlendiren eylemlerde hep onun imzası var.
Onu artık tanıyoruz.
Ve artık çok iyi biliyoruz ki, ülkemizde faili meçhul cinayet yoktur aslında.
Çünkü fail elinde silahla yakalanmıştır.
İlhami Soysal'ın dövülmesinden Danıştay üyesi Özbilgin'in katline kadar uzanan bir çizgide sahneden hiç çekilmedi.
Onu azmettiren ne gazete haberleri, ne Danıştay kararlarıydı. Azmettiricisi hep perde arkasında kaldı.
O tetiği çekti, azmettiricisi iktidarı belirledi.
Onun kurşunu, bombası, baltası ülkeyi kaosa sürükledi, demokrasiyi askıya aldırdı.
O kurşunu attı, başkaları işkenceden geçti, cezaevlerinde yattı.
Artık bu katille yüzleşme zamanı geldi.
Yitip giden kuşakların, canla kanla ödenen bedellerin hesabını sorma günü geldi.
Bugün bu tetikçiye karşı durmazsak, yarın başka cenazelerin ardından gözyaşı dökeceğimiz kesin.
Onun için laf oyunlarını bir kenara bırakalım.
Şiddetten uzak demokratik bir toplum düzeni için tek bir cephe oluşturma yolunda çabalayalım.
Hepimiz biliyoruz ki, bu kurşun iktidar kadar, sivil siyasete de sıkılmıştır.
Onun için tüm demokratik güçlerin biraraya gelmesi kaçınılmaz bir zorunluluk.
Önce bunda anlaşalım, sonra gerilimi düşürme yollarını hep beraber buluruz.
Tetikçilerin ve azmettiricilerin oyununu bozmak bu kez elimizde.
Çünkü görünen o ki, yine sessiz kalırsak başka kanlı olaylara tanıklık edeceğiz bu gidişle.
Demokrasi cephesinde birleşmeyen herkesin eline kan bulaşacak o zaman.
Burada Başbakan Erdoğan'a da büyük görev düşüyor, CHP lideri Baykal'a da.
Demokratik bir yol haritası çizip Avrupa Birliği'nde reformları hızlandırarak sakin sulara kulaç atmakla, dalgalı denizlerde yitip gitmek arasında bir tercih yapmak zorundayız.
Mehmet Barlas'ın dün vurguladığı gibi, bu coğrafyada iktidara seçmenin oylarıyla gelinir ama iktidardan gitmenin yolları gerçekten sayısız.
O nedenle herkesin şapkasını önüne koyup düşünmesi zamanı.
Bu katile teslim olmayalım.
Bu yazı 1,086 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
6 Mayıs 2012
Adalet talebinden tahrik olan bir ordu! Astsubaylar direnin
-
4 Nisan 2012
Benim darbecim insanlık suçu işlemez
-
24 Mart 2012
Ergenekon ve psikolojik savaş
-
14 Mart 2012
Kürt meselesinde tarihi uyarı
-
7 Mart 2012
Türkiye, AB için neden önemli!
-
4 Mart 2012
Medya nasıl kurtulur?
-
3 Mart 2012
Medya eliyle hükümet devirmek de darbedir!
-
19 Şubat 2012
Sayın Başbakan 3’üncü dönemler hep zor geçer!
-
15 Şubat 2012
Washington’ın Türkiye’ye bakışı
-
14 Şubat 2012
Gazetecinin suç işleme özgürlüğü
-
7 Şubat 2012
Tencere dibin kara
-
5 Şubat 2012
Sadece ordu yetmez devleti sıfırdan kurmalı
-
22 Ocak 2012
Barlas, Özkök’ü neden uyarmıştı!
-
3 Ocak 2012
Bu facia AK Parti için çok ciddi alarm
-
13 Aralık 2011
Siyaset ve sadakat
-
11 Aralık 2011
Bu iddianamede ciddi şike var!
-
6 Aralık 2011
İşte kahramanınız Kozinoğlu!
-
22 Kasım 2011
CHP, Dersim ve Ermeni kırımı!
-
19 Kasım 2011
Atatürk milliyetçiliği ‘Ne Mutlu Türküm’ demektir
-
15 Kasım 2011
Ulusalcılara bir iyi bir de kötü haber
Yorumlar
+ Yorum Ekle