En Sıcak Konular

Fehmi Koru


Fehmi Koru
0 0 0000

Erken seçim ve gerçek gündem



Türkiye'de uygulanan yüksek barajlı seçim sistemi ideal mi? Değil elbette. Baraj yüzünden sadece iki partinin temsil edilebildiği bir Meclis oluştu son seçimde. Meclis'te bugün ikiden fazla partinin bulunmasına bakmayın, onlar parti değiştirmiş veya bağımsız seçildiği halde sonradan bir partiye katılmışlardan oluşuyor. 2002 seçiminde oyların yarıya yakını baraja gömüldü.

Keskin bir ifadeyle şunu söyleyebiliriz: Yüksek barajlı seçim sistemi âdil değil; kullanılan oyların Meclis'te adaletli bir biçimde temsil edilmesine imkân vermiyor çünkü…

Bu durum 1982 Anayasası'nın bir başka tercihiyle ilgili. Anayasaya göre (m. 67), seçim yasalarının 'temsilde adalet' ile 'yönetimde istikrar' ilkelerini gözetmesi gerekiyor. Yüksek barajlı seçim sistemi evet 'temsilde adalet' ilkesini zedeliyor, ama bunun sebebi sistemin 'yönetimde istikrar' ilkesini de gözetmek zorunda olması. 'Yönetimde istikrar' da, halktan yeterince oy alamamış partilerin Meclis dışı bırakılmasıyla gerçekleşebiliyor.

Son seçimle oluşan bugünkü tablonun rahatsızlığa sebep olması, seçmenin oylarını iki ana gövdede toplarken diğer partileri az tercih etmesinden; yoksa 2002 öncesindeki seçimlerin çoğunda Meclis'te dört veya daha fazla parti temsil edilmiş ve baraj yüzünden pek az oy heder olmuştu. Koalisyonlar döneminde şikâyet konusu ise, tahmin edilebileceği üzere, 'yönetimde istikrar' ilkesinin yerine gelmeyişiydi.

Anayasada öngörülen ikili dengenin ikisinin birden yerine gelmesi çok zor; dün 'yönetimde istikrar' ilkesi aksıyordu, bugün de 'temsilde adalet' ilkesi…

Bu konuyu gündeme taşımamın sebebi, kongreden yeni çıkan MHP yönetimini kabulü sırasında, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in dile getirdiğini öğrendiğimiz 'erken seçim' temennisi… 'Temsilde adalet' ilkesinin yerine getirilmeyişinden de şikâyet etmiş Cumhurbaşkanı Sezer ve yüzde 7-8'lik bir barajı yeterli bulduğunu söylemiş. Kendisiyle görüşen MHP'liler, Cumhurbaşkanı Sezer'in, “Seçim 2007 nisanında olsa iyi olur” dediğini naklediyor.

Temennilerini ifade için MHP'lilerin ziyaretini beklemesi ilginç bir tercih Cumhurbaşkanı Sezer için. 3 Kasım 2002 seçimini, MHP lideri Devlet Bahçeli'nin ısrarlı tavrına borçlu ülkemiz çünkü. Üçlü (DSP, ANAP ve MHP) koalisyonun direklerinden biri olduğu günlerde, partisine yönelik bir 'komplo' hazırlığından kuşku duyan Bahçeli, '3 Kasım 2002' tarihini de vererek, aylar öncesinden başlayan bir inatla, ülkeyi erken seçime götürmüştü.

'Yönetimde istikrar' ilkesinin zarar gördüğü dönemde, bir partinin inatçı ısrarı, diğerleri itiraz etseler bile, erken seçimi kaçınılmaz kılabiliyor.

Bugün erken seçim isteyenlerin sorunu da burada: Ülkeyi erken seçime götürecek anayasal bir mekanizma yok; Cumhurbaşkanının Meclis'i fesih yetkisi bulunmuyor çünkü. 'Temsilde adalet' ilkesinin daha az gözetildiği bir tablo varken erken seçim için çoğunluk iradesini Meclis'te oluşturmak ise mümkün değil.

İktidar partisinin çoğunluğa sahip olduğu ve seçimi zamanında yapmak istediği, toplumun da böyle bir talebe kulak asmadığı bugünkü gibi bir ortamda, ne kadar yürekten temenni ederse etsin, Cumhurbaşkanı Sezer temennisini hayata geçiremez. Bugünün Türkiyesi'nde Ak Parti istemezse erken seçim de olmaz, baraj da yüzde 10'dan aşağı inmez.

Ülkenin ve insanımızın gündeminde erken seçim bulunmuyor. Şartlar da zorlamalarla seçim tarihini erkene almaya müsait değil. Bu durumda, Cumhurbaşkanı Sezer'in beklentisi 'temenni' olmaktan ileriye gidemiyor. Bir ara “Cumhurbaşkanına Meclis'i fesih yetkisi tanınsın” talebi vardı, gelecek Cumhurbaşkanı Ak Parti oylarıyla seçileceği için Cumhurbaşkanı Sezer bile o talebi dile getirmekten kaçınıyor.

Herkesin, her partinin bu gerçekleri bilerek davranmasında yarar var.

 



Bu yazı 694 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 30 Eylül 2012 Ak Parti kongresinin düşündürdükleri...
    • 28 Eylül 2012 Yalan dünya, hem de ne yalan
    • 23 Eylül 2012 Tartışma sağlık alametidir
    • 20 Eylül 2012 Darbeler, CHP ve Deniz Baykal...
    • 18 Eylül 2012 CHP’nin özrünün anlamı
    • 16 Eylül 2012 Hayasızca saldırının düşündürdükleri
    • 11 Eylül 2012 O da bir gün bitecek...
    • 9 Eylül 2012 Ne olur, ne olamaz...
    • 6 Eylül 2012 Suriye politikasına yeniden bakmak
    • 29 Ağustos 2012 Türkiye Pakistan, Hatay da Peşaver değil...
    • 26 Ağustos 2012 Hayatları oyun
    • 19 Ağustos 2012 Orhan Pamuk tiksiniyormuş, ben acıyorum...
    • 14 Ağustos 2012 Milletvekili neden kaçırılır?
    • 12 Ağustos 2012 ‘Yeni gazetecilik’ denen şey
    • 9 Ağustos 2012 Tuzak varsa tedbir nerede?
    • 3 Ağustos 2012 Komutan tanıklık yaptı
    • 31 Temmuz 2012 Abdullah Gül ‘yeniden’ ha, gerçekten mi?
    • 24 Temmuz 2012 Kılıçdaroğlu siyaseti kirli (mi) görüyor
    • 18 Temmuz 2012 CHP’nin Ak Parti açmazı
    • 17 Temmuz 2012 CHP makas değiştirirken...

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,827 µs